Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Yüz kasap yüz güzellik

Yüz kasap yüz güzellik

Yazının başlığındaki “yüz kasap, yüz güzellik” deyimini çoğunuz biliyorsunuzdur. Güzelleşme uğruna özellikle kadınların katlandıkları sıkıntıları anlatan en yerinde bir deyimdir. Bu da nereden aklına geldi, diye sorabilirsiniz. Söyleyeyim. The Slate Magazine isimli Paris’ten yayın yapan internet sitesinde okuduğum bir makale beni bu yazıyı yazmaya itti. Konusu, estetik cerrahi turizmiyle övünen Türkiye’de yapılan yanlış müdahaleler sonucu sakat kalan ya da ölen hastalar. Bir de merdiven altı, hiçbir denetime tabi olmadan kaçak iş gören yasa dışı tabela klinikleri.

Yazıda Türkiye’deki estetik cerrahi müdahalelerin fiyatlarının Fransa’dakilerin üçte biri ucuzluğunda olmasının insanlara cazip geldiğine işaret edildikten sonra özellikle İstanbul’daki kimi kliniklerde karından yağ aldırma ya da mide kelepçesi operasyonlarında hastaların ya hayatlarını kaybettikleri ya da ülkelerine dönüşte üst üste operasyonlar geçirdikten sonra ancak sağlıklarına kavuştukları anlatılıyor.

Yazı, “Erdoğan’ın Düşü” ara başlığı altında şu cümlelerle devam ediyor:

“Türkiye son yıllarda geniş çaplı güzellik üretimlerinin yapıldığı büyük bir fabrikaya dönüştü. Rinoplasti (burun düzeltme ameliyatı), liposuction (vücuttan yağ aldırma), lipofillings (yüze dolgu operasyonları),mide kelepçesi müdahaleleri, saç ekme işlemleri, saymakla bitmiyor. Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Birliği Başkanı Emin Çakmak şunları söylüyor:

‘2019’da bir milyonun üstünde yabancı hastaya hizmet verdik. Bunların yüzde 5o’si estetik ameliyatlar için gelmişlerdi. 11 bin 2oo’ü de Fransa vatandaşıydı. Bu yıl da aynı sayıda hastayı ağırlıyoruz. 2019’da sağlık turizminden 6 milyar dolar gelir elde ettik. Son on yılda Türkiye sağlık sektörüne elli milyar dolarlık yatırım yaptı.’”

Yazıda bundan sonra şu ifadeler kullanılıyor:

“Türkiye’de iktidardaki AKP kamu-özel sektör ortaklığıyla pek çok hastane kompleksleri kurulmasını destekledi. Bu hastanelerin hizmete girmeleriyle ilgili olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan şu sözleri söylemişti: ’Hayaldi, gerçek oldu. Türkiye’yi üç kıtanın sağlık turizmi terminali yapmakta kararlıyız.’

“Türkiye’deki bu pazar genellikle Kuzey Afrikalı bir takım koordinatörler tarafından yönetiliyor. Bunlar resmen ajans sıfatıyla çalışıyor. Daha çok Fransız hastalara odaklanabilmek için bu koordinatörlerin iyi Fransızca bilmeleri gerekiyor. Aynı ‘her şey dahil’ turizmi gibi bu sağlık turizmi de yolculuk transferleri, kalınacak hastane, ameliyat ücreti ve daha başka masrafları içermek üzere Türkiye’ye gelecek hastaya paket halinde sunuluyor.

“Bu ajanslar genellikle düşük ücret ama yüksek komisyonla çalışıyorlar. Hemen hepsi de yasa dışı faaliyet gösteriyor. Tunuslu İmen isimli bir kadın gerçek kimliğini güvenlik nedeniyle gizleme gereği duyarak bir dönem ajansçılık yaptığını söylüyor. İmen’e göre bu kliniklere mutlaka çok sayıda hasta bulmak ve sağlamak gerekiyor. Yoksa kendilerini anında kapı önünde buluyorlar.

“Bu arada Türkiye Sağlık Turizmini Geliştirme Birliği Başkanı Emin Çakmak ise yaptıkları işle ilgili şu sözleri söylüyor: ’Cerrahi müdahalelerde ortaya çıkan komplikasyon oranımız çok düşük, yüzde 0.1. 2018’den bu yana Sağlık Bakanlığı sektöre çok sıkı kurallar getirdi. Bütün klinikler kayıt altında. Her üç ayda bir de bakanlıktan müfettişler gelip klinikleri denetliyorlar. ‘

“Çakmak’ın sektörü savunan bu sözlerine rağmen kimi koordinatörler ve söz konusu kliniklerde yanlış operasyonlar yüzünden mağdur olan hastaların avukatlığını yapan Mahmut Erol’a göre ise ameliyatlarda çok sık komplikasyonlar meydana geliyor.

“Muazzam gelir getiren bir sektörden söz ediyoruz. Ancak Avukat Mahmut Erol’a göre cerrahi müdahalelerde çok vahim yanlışlar yapılıyor ve hastalar çoğu kez mağdur ediliyor. Erol diyor ki: ’Tatlı parayı gören herhangi biri bir apartman katı kiralıyor. Buraya klinik tabelası asıyor ve faaliyete geçiriyor. Hepsi de kaçak. Ne denetim var ne bir şey. Sorun da genellikle kaçak olarak faaliyet gösteren aracı ajanslardan kaynaklanıyor. ‘

“İşin en vahim tarafı da hastaların yaşadıkları. Elli yedi yaşındaki bir Fransız olan Thierry (soyadını vermiyor) internette bir ajans bulmuş. Saç ektirme operasyonu yaptırmak istiyormuş. Bir buçuk yıl önce İstanbul’da anlaşmalı olan kliniğe gelmiş. Diyor ki: ’Klinikte hiç bir hijyenik önlem alınmadan, üstelik lokal anestezi de yapılmadan beni işleme aldılar. Dokuz saat boyunca inanılmaz acılar çekerek işleme katlandım. İşlemi yapan sanki kasaptı. Sonuç ancak başımın yarısına saç ekilmesi oldu. ‘”

Bunları okurken içimi bir hüzün kapladı. Türkiye tıp alanında ciddi ilerlemeler kaydetmiş bir ülke. Çok değerli hekimlerimiz, tıp hocalarımız, sağlık çalışanlarımız var. Bu kaçak, ne idüğü belirsiz sözüm ona estetik cerrahi turizmcisi sahtekârlar yüzünden ülkenin tıp alanında oluşturduğu marka değerini ayaklar altına aldırmak hangi vicdana sığar?

Kurulan hayaller böyle mi gerçek olmalı? Acaba biz Türk milleti olarak hiç mi doğru bir iş yapmayı öğrenemeyeceğiz? Aklımız ille üç kâğıda mı çalışmak zorunda? Yazık bu güzelim ülkeye!

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar