Füsun Paşa

Füsun Paşa


Senin normalin ne?

Senin normalin ne?

Seçtiğin hayat yaşadığın hayattır. Peki o zaman içinde kendimizi çok iyi hissedebileceğimiz bir hayatı neden seçip yaratmayalım ki? Engel olan şey ne? Neden yaşanamıyor? Mahkum musun? Değiştiremez misin? Yoksa ne yaşadığının, neyi neden yaptığının farkında mı değilsin?

Bil ki her senin atacağın farklı bir adımla bir an da değişebilir.

Sorunlu hayatların maalesef ki normalleştirildiği bir toplum oluşturuldu.  Peki bu nasıl oluyor? Diziler, filmler, yazılan kitaplar, gündüz kuşağı programları, adalet sisteminde uygulanan ya da uygulanmayan kanunlar ve daha  birçok şey insanlara ne yapabileceklerini ya da ne yapamayacaklarını her gün öğretiyor, anlatıyor. Toplumun düşünce sistemleri, duyguları, değerleriyle bazı insanlar istediği gibi oynarken aslında size böyle yaşamalısınız çünkü bakın herkes böyle yaşıyor, bu çok normal diyerek bilinçaltınıza yeni programlar yükleniyor. Farkında bile olmadan yaşamanız gereken hayatlar dikte ediliyor. Satın alıyorsunuz, bir bakıyorsunuz o hayatın içine dahil olmuşsunuz bile.

İlk başlarda yok artık, nasıl yani, olmaz böyle bir şey!  diye tepki verirken bir bakıyorsunuz ki zamanla kanıksamışsınız. Siz de topluma dahil olmaya başlamışsınız. Siz de bir gün gelip,değerlerinize uygun olmayan adımlar attığınızda, önce iç sesinizle başlayan kavgada kendinizi kötü hissederken sonra normal diyip devam edebiliyorsunuz.

Aileye dahil olmak, çevreye,  topluma , dünyaya dahil olmak, ait olmak için yanlış olduğunu bildiğin şeyler normalleştirilirse, sence burada doğrusunu yapmak adına harekete geçebilir misin? Bir değişim gerektiğini görebilir misin?

Ben tek başıma ne yapabilirim ki? der kendini durdurursun. Çünkü değişim için harekete geçersen, ya dışlanırsam, ya tek başıma kalırsam, ya boşanırsam, ya parasız kalırsam... diyip korkularının seni ele geçirmesine izin verip bulunduğun çevreye dahil olmak için kendinden vazgeçer durursun.

Sonra da istediğim hayatı neden yaşayamıyorum? Soruları ardı ardına gelir, onları da susturmaya başlarsın. Çünkü cesaretini ve gücünü artık ait olmak istediğin alana teslim etmiş, korkularınla yaşayan birine dönüşmüşsündür.

Birey olarak sen buna izin verdiğin müddetçe ya da işine geldiği için normal olarak gördüğün her ne varsa kendini o alana mahkum etmişsindir ama bir hapishanede olduğunun farkında değilsindir. Kendine yalanlar söyleyip, ne kadar özgür ve rahat olduğunu, ne kadar güzel bir hayat yaşadığını bazen sosyal medya aracılığıyla bazen çevrendekilerle olan ilişkilerinde  ispat edercesine şov yapar hava atarsın ama bunun yalan olduğunu o iç sesin bilir. Seni arada dürter, uyandırmaya çalışır ama sen hep onu susturursun.

Toplumda normalleştirilen, insanların paralize edildiği hayat biçimleri ile ilgili söylenecek çok şey var,yüzlerce örnek verebilirim ama burada ben sizden, bireysel hayatların normalleştirildiği yaşamlardan bahsedeceğim. Önce bireyler kendi yaşamının lideri olursa ve bu artmaya başlarsa toplumlarda sağlıklı bir değişim içinde olmaya başlar. Cehaletin işine geldiği gibi dikte ettiği, yönettiği hayatlar son bulur.

Bu yazıyı yazıyorum çünkü son zamanlarda çok sevdiğim, değer verdiğim insanların kendi hayatları içinde nasıl paralize olduğunu gördüm.  İnsanlar uyuşturulmuş gibi, düşünemiyor, iyi olabilecek şeyleri algılayamıyor, korku ve endişe içinde kendini nasıl da değersizleştiriyor bunu görüyorum. Ama gerçek öyle değil. Sanal bir dünyanın içinde kaybolmuş o kadar çok insan var ki kendi gerçeğini, yapabileceklerini unutmuşlar. Önünde duran imkanları bile göremiyorlar.

Şimdi size iki örnek vereceğim ne demek istediğimi çok iyi anlayacaksınız. Hani belirsizlikten korkarsın, ne olacağını bilmezsin, kendini seçmekte zorlanırsın. Bu bile bir yere kadar anlaşılır diyelim. Ama tüm belirsizliklerin ortadan kalktığı,gerçeklerin gün ışığı gibi ortada olduğu bir seçim yapma zamanında bile bir insan sana sorunlu olduğu, mutsuz olduğu alanın, onun için konforlu olduğunu iddia ediyorsa bir dakika ne oluyor? demeye başlıyorsunuz.

Bu kişilerden biri, bir işyerinde çalışıyor. Gerçekten kolay olmayan şartları var. Manipülasyonun yüksek olduğu bir işyeri. Yapılan haksızlıklar, verilmeyen primler, bulunduğu konumda alınan az maaş, bazen hafta sonları da dahil  inanılmaz çalışma saatleri, aile düzenini bozan şehirler arası yoğun iş seyahatleri, yaşanan zorlu deneyimler ve birçok şey.

Sonra canına tak ettiği bir an, yaptığı bir iş başvurusuna  gelen cevapla her şeyin terse döndüğü verilen imkanlarla dolu adeta yeni bir hayat. Global bir şirket, maaş üç katına çıkıyor, ne isterse veriliyor, mevki yükselişi var, tam sağlık sigortası, yeni bir araba onun için hazırlanıyor, yeni başlamasına rağmen izin olaylarına tamam deniliyor, her anlamda çok keyifli ve rahat görünen yeni bir teklif. Sanki her şey tersine dönmüş ama maalesef ret edişlerin çok olduğu bir süreç başlıyor.

İki hafta ona ayna tuttum. Artılar eksiler her şeyi tek tek konuştuk. Bunu yaparken, hep ama diye başlayan sözler çok oldu. Ama ekip arkadaşlarım çok iyi, birbirimize alıştık, ama rahatım, ama çalışma saatlerimi aslında ben ayarlıyorum, özgürüm, çalışma hayatım konforlu aslında??? ama Haziran da burada da zam yapılacak zaten, şimdi yeni yerde tekrar alışma süreci nasıl olacak ki? Ya verdiği emekler ne olacak?  hay Allah onsuz işler nasıl yürür ki? Gibi birçok ama ile başlayan, aslında sorunlarla dolu alanı normalleştirmiş, hatta konforlu ilan eden, ona verilen yeni imkanları görmeyi farkında bile olmadan ret eden biri vardı karşımda. KONFORLU ALAN TANIMLARINIZI BENCE YENİDEN TANIMLAYIN DERİM.

Mutsuz olduğu, onu geceleri uykusundan bile  uyandıran, gün içinde olan olaylara o an cevap veremediği için  gece sanki karşısındaymış gibi o kişilerle konuşmaya başlayan, aslında sinir ve öfke dolu anlarla dolu çalışma hayatı içinde normalleştirilen bir kaybolmuşluk...

Farkında olmadan ezbere yaşamak, uykuda olmak, görememek, gözüne perde inmesi, haksızlıklara uğradığı bir yaşamı kendine hak olarak görmek ve kendi gerçeğinin bu olduğuna inanmak. NORMALLEŞTİRİLEN BİR HAYAT BU MU OLMALI SİZCE?

Sonunda kendi gerçeğini, kendine ne yaşattığını, artık neler yapabileceğini, hayatını nasıl çok daha iyi bir noktaya taşıyabileceğini, ne kadar cesaretli ve özgüvenli olduğunu, sahip olduğu bilgi ve becerileri, güçlü yanlarını hatırladı, gördü, anladı ve  sonunda  cesaretle aynaya bakarak, tam olarak kendini gördü. Kendini koyduğu hapishaneden kendini çıkardı. İyi olan, öğrendiği her şeyi cebine aldı.Olumsuzlukları, üzüntüleri bıraktı. Kendini seçti. Kendine ne yaptığının farkındalığıyla yeni bir hayata başladı. Artık yeni normalleri kendini iyi hissettiği, kendi değerine sahip çıkarak yaşadığı şekilde olacak. Şükürler olsun :)

Şimdi soruyorum size. Başkaları mı size haksızlık yapıyor yoksa en çok bu hayatta izin verdiklerinizle siz mi kendinize haksızlık yapıyorsunuz?

Şimdi ikinci örnek. Aynı  zaman diliminde evli bir kadının senelerdir mutsuz olduğu, aşağılandığı, aldatıldığı, arada tartaklandığı ilişkisinde de yaşadık. Konu para değil çünkü kadının çalışma hayatında kariyeri çok iyi ve  parası, yatırımları çok. Hatta kumar oynayan bir adam. Ama kocam aslında beni seviyor, olsun.. diye başlayan annem de evli olmak güvendir, tek başına yapamazsın dediği sözleriyle tamamlanan, herkes böyle, kim mutlu ki?diye bahanelerin çok olduğu, yaşanan her şeyin, tüm sorunların normalleştirildiği bir evlilik. Çocukların perişan olacağını inandığı,inandırıldığı, kendinin yalnız yapamayacağını iddia ettiği, kocasının söylediği hakaret dolu sözlere inanarak kendini değersizleştiren, güçsüzleştiren kadın  ta ki oğlunun babasını örnek alarak okulda hoşlandığı kızı dövünceye kadar devam eden, kardeşine de şiddet uyguladığını, her yerinin morardığını  gören bu kadın aynaya uzun bir zaman baktıktan sonra , çocuklarına iyi bir örnek olmadığının, kendinden nasıl vazgeçtiğinin, kendine neler yapılmasına izin verdiğinin  farkındalığıyla normal gördüğü evliğini artık bitirip, yeni bir başlangıç yaparak yeni normallerini yaratmaya başladı. Dün boşandılar. Kocası mahkeme sonunda demiş ki sen beni her halimle kabul ettin, sorun yoktu, her şey normal ve güzeldi ne değişti anlamadım ki? Başka biri mi var hayatında? :)

İşte izin verdiklerinizle ilişkilerinizde karşı tarafa ne öğrettiğinizin farkında olun lütfen.

NORMAL GÖRDÜĞÜNÜZ ŞEYLER GERÇEKTEN NORMAL Mİ?

SORUNLU HAYATLARI NORMALLEŞTİRMEK NORMAL Mİ?

KENDİNDEN VAZGEÇMEK NORMAL Mİ?

MUTSUZ, KAYBOLMUŞ HAYATLAR YAŞAMAK NORMAL Mİ?

İÇİNDE BOĞULDUĞUN  AMA NORMAL OLARAK GÖRDÜĞÜN HAYATLARI DEĞİŞTİRMEK İÇİN BİR ADIM ATAR MISIN? Çünkü normal. Niye değişsin ki? Ne acı değil mi?

 NORMALİN OLARAK GÖRDÜĞÜN NE VARSA BUGÜN DÜŞÜNMELİSİN. AİLE, ÇEVRE, TOPLUM BİLİNCİNİN DIŞINA ÇIK. BIRAK MUTSUZ HAYATLAR ONLARIN NORMALLERİ OLSUN. SEN NE İSTİYORSUN? KENDİNE LAYİK GÖRDÜĞÜN HAYAT NE? NEYİ HAK ETTİĞİNE İNANIYORSUN? Buna odaklan. Yenile kendini.Yenilen. Hiç bir şey için geç değil bunu bil.

Hiç bir korkun ve endişen olmadığını düşün ve hayatında her şeyin mümkün olduğunu, her şeyi yapabileceğini, değiştirebileceğini  hayal et.

Mutsuz olduğun, haksızlıklara uğradığın bir işte çalışmak normal olur mu? Ya değersiz, sevgisiz hissettiğin bir ilişkide kalmaya çalışmak, her ne olursa olsun o ilişkiye tutunmak senin normalin olur mu? Aldatmak, aldatılmak normalin olur mu? Kabullenmek  zorunda olduğunu hisseder misin?

Kendine verdiğin sözleri tutmamak, hedeflerine giderken kendinden vazgeçmek, inancını kaybetmek normalin olur mu?

Başkalarına göre yaşamak, onları istediği vücutta, güzellikte olmaya çalışmak için krediler almak, borçlanmak senin normalin olur mu? Borçlarla yaşamak normal mi? Değerlerini yok ederek, kendine yalanlar söyleyerek, bahaneler uydurarak  yaşamak normal mi?

Hiç bir şekilde denemeden, yapamayacağına inanmak, başaramam demek  korkunun esareti altında yaşamak normal mi? Dinlenmek için bile ancak hasta olursan kendine bu hakkı vermek normal mi?

Üzüntü, öfke ve sinirle yaşamak, kadınların kaderi demek, erkek egemenliği sözlerine yapışmak normal mi?

SENİN NORMALİN NE?

NEYİ NORMALLEŞTİRDİĞİNİZİN FARKINDA OLUN, KENDİNİZE UYANIN.

BIRAKIN SORUNLU HAYATLARINIZI  NORMALLEŞTİRMEYİ! BEYNİNİZİN OLUMSUZLUKLARLA YIKANMASINA SİZİ ELE GEÇİRMELERİNE, MANİPÜLE ETMELERİNE İZİN VERMEYİ BIRAKIN.

KİMSENİN SİZİ YORMASINA, ÜZMESİNE, CANINIZI YAKMALARINA İZİN VERMEYİN. ÇÜNKÜ BUNLARA İZİN VERMEK NORMAL DEĞİL.

HER GÜN HER AN SOR KENDİNE, BEN NE İSTİYORUM? BANA NASIL DAVRANILMASINI, İNSANLARA NASIL DAVRANMAYI, NASIL YAŞAMAYI, HANGİ İNSANLARLA YOL ARKADAŞI OLMAYI İSTİYORUM?

NE KADAR PARAM OLMASINI, NE KAZANMAYI, NASIL ÇALIŞMAYI , AİLEMLE, ARKADAŞLARIMLA İLİŞKİMDE NE OLMASINI İSTİYORUM?

YENİ HAYATINIZDA, İSTEDİĞİNİZ GİBİ ÖZGÜRCE YAŞAYARAKTA AİLENİZE VE TOPLUMA AİT OLABİLİRSİNİZ. BUNU BİLİN. ONLAR SİZİN GİBİ OLSUN SİZ NİYE ONLAR GİBİ OLMAK ZORUNDASINIZ Kİ? ÖZGÜRSÜNÜZ HEP ÖZGÜR OLUN. İSTEDİĞİNİZ GİBİ YAŞAMA HAKKINA SAHİPSİNİZ. SADECE KENDİNİZ OLMAK İÇİN KENDİNİZE İZİN VERİN.

YENİ NORMALLER OLUŞTURUN KENDİNİZE.

İÇİNDE MUTLU OLDUĞUNUZ, DEĞERLİ HİSSETTİĞİNİZ, KEYİF ALDIĞINIZ, EĞLENDİĞİNİZ NORMALLERİNİZ OLSUN. BUNU YAPABİLİRSİN.

YAZMAYA BAŞLA.

BENİM BUNDAN SONRA YENİ NORMALLERİM, İSTEMİŞ VE SEÇTİĞİM HAYAT NE OLACAK?

ŞİMDİ CESARETLE AYNAYA BAK. YÜZLEŞ KENDİNLE. YENİ HAYAT HİKAYENİ SEN YAZACAKSIN. İSTEDİĞİN GİBİ YOLCULUĞUNU DEĞİŞTİREBİLİRSİN. GEÇMİŞİNDEN ÖZGÜRLEŞ, BIRAK ARTIK, VEDALAŞ BUGÜN. SUÇLU YOK YANLIŞ YOK. NE YAŞADIYSAN YAŞADIN BİL Kİ SADECE İZİN VERDİĞİN HAYATI YAŞADIN. BUNUN SORUMLULUĞUNU AL. KENDİNLE BARIŞ VE ŞİMDİ DEĞİŞİMİ BAŞLAT.

SEN GÜZEL İNSAN, HAK ETTİĞİN GİBİ EN GÜZEL HAYAT HİKAYENİ YARAT VE YAŞA.

KENDİNE GÜVEN.

MADEM BU DÜNYADAYIZ O ZAMAN EĞLENELİM VE KEYFİNİ ÖZGÜRCE, HAK ETTİĞİMİZ GİBİ ÇIKARALIM.

IŞIK VE SEVGİYLE KALIN, KOCAMAN GÜLÜMSEYİN .

YOLDA BULUŞALIM, SARILALIM, KUCAKLAŞALIM

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar