Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Utanmaz adam

Utanmaz adam

Muğla,Milas Akbelen’de kömür madenciliği faaliyetleri nedeniyle ormanlık alanın yok edilmesine kamuoyunun tepkisi giderek büyürken olayda başka bir gelişme daha yaşandı. Çevre korumacı  örgütler, Akbelen ormanını yok etmeyi amaç edinmiş olan Limak Holding’in Barcelona Stadı yenileme ihalesinin durdurulması için Barcelona Futbol Kulübü’ne çağırı üstüne çağırı yapmaya başladı.

Hatırlayalım. Bu yılın başında bir haber manşetlere düştü. FC Barcelona Kulübü’nün ünlü stadı Spotify Nou Camp’ın yenilenmesi ve “çevreye uyumlu bir spor arenası haline getirilmesi” işi Limak Holding’e verilmişti. Dikkatinizi çekerim. Akbelen’de ağaç katliamı yapan şirket “çevreye uyumlu inşaat ihalesi” alıyor. Ocak ayında İspanya’nın Katalunya eyaletinin merkezi Barcelona’da imzalanan sözleşmeye göre yenileme çalışmaları liglerin bitmesinden hemen sonra geçtiğimiz Haziran ayında başlayacaktı. Yenileme çalışmaları devam ederken de FC Barcelona takımı maçlarını başka bir stadda oynayacaktı. Sözleşmeye FC Barcelona adına Kulüp Başkanı Joan Laporta, Limak adına da holdingin sahibi Nihat Özdemir imza attı. İmza törenine Türkiye’nin Madrid Büyükelçisi Burak Akçapar ve Barcelona Başkonsolosu Selen Evcit katıldı.

Öte yandan İspanya’da yayınlanan Football Espana’nın haberine göre Türkiye’den ve dünyadan çevreciler FC Barcelona Kulübü’ne yazılar yazarak çevre hassasiyeti konusunda kendilerini kanıtlamalarını istediler.

Culemania’da yer alan habere göre de Barcelona’nın çevre bilinciyle yeni bir sürdürülebilir Camp Nou imajını ön plana çıkarmak istemesi vurgulanırken Limak’ın Akbelen Ormanı’nda ağaçları katletmesi arasında çelişki olduğu hatirlatılıyor. Çevreciler “Bir Kulüpten Fazlası” sloganını taşıyan FC Barcelona’dan Limak’la yaptığı anlaşmayı iptal etmesini isterken Akbelen’deki ağaç katliamının durdurulmasında önayak olunması çağırısını yapıyor.

Bu arada Türkiye İşçi Partisi (TİP) de FC Barcelona’nın Limak’la olan sözleşmesini iptal etmesi için Barcelona’da eylem düzenleyeceğini açıkladı. Yıllardır yurt içi ve dışından milyarlarca dolarlık ihale alarak işi büyüten, “beşli çete”lakaplı müteahhitlerden birisi olan Nihat Özdemir’in Limak’ına madencilik yapmak pek mi lazımdı, diye düşünmeden edemiyorum. Zaten şaibe altindaki isminize bir de ağaç ve doğa katliamcısı unvanını eklemekle elinize ne geçiyor? Doğayı ve hayvanları katlederken çok para kazanmışsınız. Bu para ne işinize yarayacak? Sonuçta insan fani. Mezara tek bir kefenle yatırılıyor. Kefenin de cebi yok.

Buraya bir başka bilgi notu da düşeyim. Limak’ın Yönetim Kurulu Başkanı olan Ebru Özdemir Nihat Özdemir’in kızı. Ebru Hanım meğer Doğal Hayatı Koruma Vakfı mütevelli kurulu üyesiymiş. Akbelen Ormanı katliamı ortaya çıkınca vakıf Ebru Hanım’ın mütevelli kurul üyeliğine son vermiş. Kendini en çevre ve doğa korumacı olarak tanıtan Ebru Hanım’ın  öyle bir korumacılık kaygısı olmadığı da böylece ortaya çıkmış oldu.

UTANMAZ  ADAM

Yazıyı yazarken aklıma Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın pek sevdiğim “Utanmaz Adam” romanı geldi. 1934 basımı romanı okumayanlar için özetleyeyim:

Avnussalah çocukluktan beri serseri ve yüzsüz biridir. Aile fakirdir. Babası sarhoşun tekidir. Adam günün birinde içki yüzünden ölünce aile beş parasız ortada kalır. Babadan bağlanan maaş da Avnussalah’ın annesi ve iki kardeşini geçindirmeye yetmez. Bunun üstüne Avnussalah ya da kısa adıyla Salah hırsızlık yapmaya karar verir. Komşunun kedisini çalıp boğazlar. Annesine, “Sana kasaptan et aldım,” der. Yaptığı ortaya çıkınca mahallede kıyamet kopar. Ama bu Salah’ı hiç etkilemez.

“Sokakta sürterken eskiden bir kaç gazeteye yazı yazmış, dolandırıcının teki bir gençle tanışır. O gencin cebindeki dört lirayla bir lokantada yemek yerler. Çıkarken vestiyerden iki palto aşırırlar. Paltoların ceplerinden çıkan aşak mektuplarını şantaj aleti olarak kullanmaya yeltenirler. Ama beklediklerini bulamazlar. Sonunda “Yaralı Gönüllere Teselli” adında gençlere yönelik bir dergi çıkarırlar. O arada Suduri isminde Tıbbiye’den yeni kovulmuş, kendileri gibi yolsuz bir gençle tanışırlar. Suduri’ye sahte bir doktor diploması uydurup “yaralı gönülleri tedavi edecek” “Teselli yurdu” adını verdikleri bir muayenehane açarlar. Hem dergi hem muayenehane çok iş yapar. Muayenehanede esas yaptıkları zengin dertlilerden şantaj yoluyla para sızdırmaktır. Çok para kazanırlar. Salah artık yeterince zengin olup köşesine çekilme vaktinin geldiğine karar verir. Salah romanın sonunda “Teselli Yurdu”nda şöyle bir konferans verir: “Bütün dünyadaki toplu servetlerin kaynağı esasen haksızlık, soygunculuk, çapulculuktur. Ben de, benden zayıfın elinde, beni tamaha düşürecek bir şey görünce, derhal ona çengel atıyorum. Buna kanuni bir şekil verebilirsem veriyorum. Veremezsem o şeyi her türlü vasıtayla elde etmeye uğraşıyorum. Ben şimdi topladığı parayla yaşamak isteyen bir kapitalistim. Elimdekileri kimseyle paylaşmak istemem.”

Sağıma soluma bakıyorum. O kadar çok utanmaz adam var ki, hangi birini sayayım? Yaptıklarından utanmayı bırakın, bugünkü Türkiye’nin düzeninde muteber insanlar olarak ortalıkta dolaşıyorlar. Para uğruna belkemiklerini kırmayı reddedenlere de keriz muamelesi yapıyorlar. Bu düzen de böyle sürüp gidiyor. Bilmem anlatabildim mi?

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar