Prof. Dr. Duran Bülbül

Prof. Dr. Duran Bülbül


Ülkemiz ve Küreselleşme

Ülkemiz ve Küreselleşme

Bir dönem ülkemiz iki bloklu dönemde batı blokunun doğu blokuna karşı sınır bekçisi olarak görülmüştür. Doğu blokunda çöküş, ülkemizin jeopolitik önemini bir kez daha ortaya koymasına rağmen neo-liberal ve muhafazakâr yönetimlerin Türkiye Cumhuriyeti ve dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerine karşı zaafları fırsata çevirmenin yerine daha tehlikeli bir sürecin başlangıcı olmuştur.

Ülkemiz Avrupa, Asya ve Afrika'nın ortasında, bu üç Kıta’nın kesişme noktasında bir ülke olduğu için köprü konumundadır. 

Böylece, üç Kıta’ya köprü görevi yapan bir ülkenin ayakta kalabilmesi, büyümesi ve kalkınması ancak milli kimlikle olur. Eğer ulusal kimliğimizi ve kültürümüzü bu üç kıta kültürleri karşısında koruyamazsak alt kimlikler ortaya çıkar. O zaman geriye etnik ve dinsel kimlik kalır. Nitekim bu süreç artık kendini göstermeye başlamıştır. Böyle bir durumun devam etmesi karşısında ulusal ve toplumsal yapımız çöker. Devletimizin toplumsal tabanı ortadan kalkar, ulusal devletin tasfiye süreci ise küreselleşme diyen neo-liberal ve muhafazakâr yönetimlerin ve dolayısıyla emperyalistlerin işine yarar. 

Emperyalistler yıllardır Anadolu’muzda büyük bir Türk devleti istemediler. İstiyorlar ki Anadolu’muz da bir Kafkasya, bir Balkanlar gibi bölünsün, parçalansın, küçük devletler oluşsun. 

Yenidünya düzeni denen küreselleşme olgusu bir yandan yapay ulus-devletler yaratırken özellikle de ülkemizde etnik ve dinsel özellikler öne çıkardı. Neo-liberal ve muhafazakâr yapı, ise bunu fırsata çevirip Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kurumsal yapısını dejenere ederek tasfiye süreci başlattı. 

Türkiye bugün petrol bölgelerinin ortasındadır. Irak'ı petrol savaşları üçe bölmüştür. Aynı şekilde Kafkasya'da da petrol paylaşımından dolayı çatışmalar hâlâ devam etmektedir. O zaman ne yapalım? Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter yapısını bozarak bir yandan iç sorunlar yaratalım, diğer yandan etnik ve dinsel yapıyı kazıyalım. Sonuçta, dini ticarette ve siyasette parasallaştırarak zayıf İslam hilali grubuna dâhil bir ülke yaratalım.

Uluslararası konjonktür Birinci Dünya Savaşı (birinci paylaşım öncesi) ve sonrası çatışmayı Yakındoğu’da yaptı. İkinci Dünya Savaşı (İkinci paylaşım) Avrupa'nın doğusunda meydana geldi. Üçüncü paylaşım ise tekrar Yakındoğu, Kafkasya ve Orta Asya petrolleri üzerinde olacaktır. Bu durum ise Türkiye’yi doğrudan etkileyecektir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Atatürk’ün kan ve gözyaşı ile kurduğu büyük bir devlettir. Hasta adam küreselleşme ve onun yerli işbirlikçileri neo-liberal ve muhafazakâr yönetimlerin ülkemizi küçültmeye ve bölmeye gücü yetmeyecektir. 

telif

Makale Yorumları

  • Karaca Yılmaz19-04-2021 03:18

    Hoca ülkemizin konumundan kaynaklanan ve dönemin getirdiği riskleri kısa öz ve aydınlatıcı kaleme almışsınız o ödünsüz yüreğinize sağlık

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar