Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Tencere dibin kara

Tencere dibin kara

İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavır koyması, daha da öte Ankara’nın iki ülke için de veto hakkını kullanacağı çıkışını yapmasına Atlantik İttifakı içinde tepkiler artarken Stockholm’dan ilginç bir haber dolaşıma girdi.

Fransız  basınında“Türkiye İsveç Parlamentosu Milletvekili Amineh Kakabaveh’in İadesini İstiyor” başlığıyla yer alan haber şöyle:

“Türkiye’nin İsveç Büyükelçisi Hakkı Emre Yunt İsveç Parlamentosu milletvekili Kakabaveh’in Türkiye’ye iadesi için ülke makamlarına baş vurdu. Milletvekli Kakabaveh İsveç ve Norvaç’te yaşayan Kürtler’in haklarını savunmakla tanınıyor. Türkiye ise sözkonusu Kürtler’in terorist oldukları gerekçesiyle İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine karşı çıkıyor.

“Kakabaveh sosyal medya ağı Instagram üstünden paylaştığı bir mesajda şu ifadeleri kullandı: ‘Ben İsveç vatandaşıyım. İsveç vatandaşları tarafından kendilerini temsil için Rıksdag’a (İsveç Parlamentosu) seçildim. Bence ben değil, Türkiye büyükelçisinin ülkesine gönderilmesi gerekir. Sadece hükümet değil, muhalefet, her siyasi kesimden kanaat önderleri Ankara’nın isteğine karşı çıkmalıdır. Hiç bir zaman Türkiye’ye karşı bir mücadeleye girişmedim. Bütün demokratik mücadelem insan ve kadın hakları içindir. Ama Erdoğan için kadınlar ve Kürtler eşit derecede düşmandırlar.‘

“Amineh Kakabaveh Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kara listesinde olan kişilerden birisi. Kakabaveh İran, Rojhilat doğumlu Kürt asıllı bir İsveç vatandaşı. “

Öte yandan Fransız RTL televizyonunun haber sitesinde de şu dikkat çekici yorum yayımlandı:

“Erdoğan bir kaç aydır Rusya ve Ukrayna arasındaki krizde barış yolunu açma çabası içinde olduğunu söylüyor. Bu söylemiyle de Avrupa’da barış amaçlayan bir moderatör olduğu izlenimi verme çabası içinde. Ancak iş İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine gelince Erdoğan’ın pozisyonu ‘iyileştirici’ görünmüyor. Rusya lideri Putin’in İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine iyi gözle bakmadığı, bu bağlamda Erdoğan’ın krizle ilgili en hafif ve önemsiz söyleminin bile Kremlin tarafından not edildiği biliniyor.”

Stockholm’la Ankara arasında terorist Kürtler’i himaye krizi giderek büyürken emekli büyükelçi Namık Tan da konuyla ilgili şöyle bir değerlendirme yaptı:

 “YPG’NİN MOSKOVA BÜROSUNU UNUTTUNUZ MU?”

 

“En büyük hatalardan birisi dış siyaseti iç siyasete, tabanın duygularına ve desteğine, ideolojik saiklere göre yapmaktır. İdeoloji esaslı diplomasi zaman içinde sizi bütün sorunların tarafı haline getirir. Giderek yalnızlaşır, dostlarınızı ve müttefiklerinizi kaybetmeye başlarsınız. “

Dış politikanın kısa vadeli değil uzun erimli çıkarlara öncelik verilerek belirlenmesi gereğine işaret eden Büyükelçi Tan şöyle devam ediyor:

“Dış politikanın bu temel ilkelerini göz ardı ederek adım attığınızda istediğinizi elde edemediğiniz gibi haklı olduğunuz halde beklenmedik kayıplara uğrayabilir ve mahçup olabilirsiniz.”

Yıllardır İsveç ve Finlandiya gibi NATO ülkelerinin PKK’ya destek verdiklerinin bilindiğini, PKK’ya desteğin sonlandırılması şartının koşulmasının yanlış olmadığını vurgulayan Büyükelçi Namık Tan şöyle devam ediyor:

“Ancak bunun dile getiriliş yönteminin isabetli ve pazarlıktan beklediğimiz sonucun alınıp alınamayacağı cayi sualdir.

“Pazarlık uluslararası ilişkilerin doğasında bulunur. Bununla beraber eşit ortağı olduğunuz bir ittifak içinde bu tür pazarlıklar olumlu bir vurguyla, akıllı bir alışverişle ve iç süreçler çerçevesinde yapılır.

“Kol kırılır, yen içinde kalır, diye bir atasözümüz vardır. Dolayısıyla kuruluş aşamalarında üyesi olduğumuz NATO gibi bir teşkilatın üyeleri arasındaki anlaşmazlıkların aleniyete dökülmeden giderilmesinin esas olduğunu en iyi bizim bilmemiz icap eder. “

“Başta ABD olmak üzere PKK’ya destek veren başka NATO ülkeleri olduğu herkesin malumudur. Bunlara ilişkin tepkilerimizi usulü dairesinde gösterirken Ukrayna krizinin bütün  şiddetiyle devam etmekte olduğu ve NATO içinde dayanışmanın hayati önem taşıdığı bir dönemde böyle bir tutum benimsemenin ittifak anlayışıyla bağdaştığını söylemek zordur.  NATO içindeki meseleleri iç siyasette muhalefetle kavga edercesine çözmek de mümkün değildir.”

Türkiye’nin, ekonomik ve politik nedenlerle Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliklerini veto etmesinin çok zor olduğuna vurgu yapan Büyükelçi Tan sözlerini şöyle bağlıyor:

“Aslında bizim de imzamız bulunan son yıllardaki NATO zirve toplantılarının sonuç bildirilerinde hasım ülke olarak belirlenmiş olan Rusya’nın , PKK’ya destek olmak bir yana, ülkesinin başkentinde YPG’nin resmi temsilciliğinin faaliyetine izin veriyor oluşunu görmezden gelirken dost iki ülkenin adaylığını aleni pazarlık konusu yapmanın pek isabetli olmadığı herhalde kabul edilecektir.

“Demokrasi ve özgürlükler konusunda yaşamakta olduğumuz zafiyetlerin bir takım yaptırımları tetikleyecek şekilde bir nevi pazarlık unsuru olarak önümüze konulması olasılığının da pek dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.

“Maalesef alaylı diplomatlarla ancak bu kadar oluyor. Umarım bu yanlışlar yüzünden  siyasi ve ekonomik ilişkilerimiz bakımından ileride daha ağır bedeller ödemek zorunda kalmayız.”

Yani neymiş? Büyükelçı Namık Tan atasözlerimizden  lafı açmışken... “Tencere dibin kara, seninki benden kara,” diye bir sözümüz var.  NATO üyeliği pazarlıklarında tutup da “Bize terör uygulayanları himaye edenleri ittifakta istemiyoruz” dendiğinde  kalkıp birileri, “Halkını baskılayanları, Taliban, Müslüman Kardeşler ve IŞİD’e sempatiyle bakanları esas biz istemiyoruz,” derse acaba ne olur? 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar