Prof. Dr. Ahmet Özer

Prof. Dr. Ahmet Özer


Roboski ve helalleşme

Roboski ve helalleşme

Türkiye önemli bir süreçten geçiyor. Birçok konuda tıkanmış durumda. Ekonomik kriz, hukukta yaşanan sorunlar, sığınmacılar meselesi, dış politikadaki tıkanıklık. Bütün bunların yansıra yaşanan yönetim krizi. Sistem tıkanmış, siyaset kirlenmiş, iktidar tek bir elde toplanmış. Bunların toplamının yarattığı sıkışıklık artık bir çıkışı zorunlu kılıyor.

 Önümüzde bir seçim var ve toplumun kahir ekseriyetinde bir değişim beklentisi giderek yükseliyor. Ancak bu seçimde asıl meselemiz sadece birinin gidip başka birinin gelmesi olmamalı. Asıl mesele, değişim ile birlikte herkesin huzur ve barış içinde yaşayacağı yeni bir Türkiye inşa olmalı. Ancak o zaman bu değişim anlamlı olur ve gerçek bir değmiş olur. Aksi takdirde gelenin gideni aratacağı bir durumun ortaya çıkması kaçınılmaz olur ki, bu da toplumun isteyeceği en son şeydir. Bu noktada rehavete kapılmamak ve kazanarak kaybetme ihtimalini de gözden ırak tutmamak gerekir.

Buncasından sonra önemli yeni Türkiye için yeni bir sayfa açmaktır. İkinci yüzyıl diyoruz ya hep; bunun manası birincisinde yapılan hataları ikincisinde tekrar etmemektir. Yoksa ikinciyi birinciden neden ayıralım ki?

 

Helalleşmenin Önemi

Peki, bu nasıl olacak? Bu inşayı gerçekleştirmenin iki temel ayağı var: Bunlardan ilki, Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerin, inançların ve etnisitelerin arasında güven tesis etmek ve onları çözüm bekleyen ana meseleler konusunda ikna etmek, asgari müştereklerde bir araya getirmektir. Yani laikler, muhafazakârlar, milliyetçiler, Kürtler, Türkler, Aleviler, Sünniler ve daha başka grup, kesim ve ideolojiler yeni Türkiye’nin hukukun üstünlüğüne dayılı demokratik bir biçimde inşasında mutabık olması gerekir.

Siyasi partiler bu işe öncülük ederek onlar arasında bir mutabakat sağlayabilir. Çünkü zaten her bir parti ağırlıklı olarak yukarıda bahse konu tabanlara dayanıyor. İkincisi ise bu sorunlarla yüzleşmek ve helalleşmektir. Kılıçdaroğlu’nun çıkışı bu manada çok önemlidir.

Helalleşmenin bir manevi bir de maddi boyutu var. Manevi boyutu affetmektir. Maddi boyutu ise hukuk çerçevesinde zarar görenlerin zararlarının tazmini ve af edilmeyecek suçların ise yargı önüne çıkarılması ile olur. İşte bu noktada helalleşme toplumsal mutabakatın temel çimentosu olabilir. Peki, daha bunlar yokken Kılıçdaroğlunun helalleşme çabaları ne işe yarayacak? İki şeye yarayacak kanaatimce: Birincisi, siyasi partileri, en azından muhalefeti, dönüştürerek bu işe hazırlamak ve dâhil etmektir. İkincisi topluma bu konuda umut ve güven vererek gelecekteki helalleşmenin şimdiden alt yapısını kurmaktır. İşte Roboski ziyaretinin anlamı burada yatıyor başka bir deyişle bu ziyareti anlamlı kılan budur. 

“Ölümü yüceltip güzel yaşamayı aşağılamak; 
lideri yüceltip, iyi sistem kurmayı aşağılamak;
 dini yüceltip, bilime kayıtsız kalmak:
duyguları yüceltip, mantığı küçümsemek;
müteahhitti yüceltip, mühendisi aşağılamak; 
üniversiteleriyle değil, camileriyle övünmek; 
imamları yüceltip, bilim insanlarını aşağılamak;
ev kadınını yüceltip, çalışan kadını aşağılamak; 
sözü yerine, sesi yüksek olanı iyi lider sanmak büyük bir gerilik ve ahmaklıktır.”

 

Roboski Olayı

28 Aralık 2011 gecesi, Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı  Roboski (Ortasu) üzerinde uçan Türk jetleri aşağıda atları, katırları ile sınırda giden 34 Kürt köylüsünü defalarca bombalayıp hepsini katletti. Bu olay, başka ülkede eşi benzerine rastlanmayan, ama devletin kendi eliyle kendi yurttaşlarına reva gördüğü bir katliamdı. Bu katliamı yapanlardan hesap sorulmadı, aksine olaydan sonra basın susturuldu, olayın üstü örtüldü, failler yargı önüne çıkarılmadı. Herkesin gözü önünde bir hukuk garabeti yaşandı, vicdanları kanatan bir adaletsizlik sergilendi. Daha doğrusu devlet koruması gereken düzeni ihlal etti, kurduğu hukuku kendisi çiğnedi. O gün bu gün gözyaşları dinmedi, anaların yüreğindeki acı sönmedi. Çünkü failler yargılanmadı, mağdurların adalet talebi yerine gelmedi, yara kanamaya devam etti, hala da kanıyor. Olayın elbette Kürt sorunu ile doğrudan ilişkisi var, daha önemlisi devlet vatandaş ilişkisi açısından da önemi var. Bu olay, hükümetin vatandaşları arasında ayırım yaptığı bir bölümüne nasıl davrandığı ile ilgili bir turnusol kağıdı işlevi gördü.

Hükümet olayı basit bir para ile geçiştirmeye çalıştı. 3 Ocak 2012'de Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından yapılan açıklamada, yaşanan olayla ilgili resmi özür beklenmesinin "yanlış olduğu", öldürülen sivillerin ailelerine tazminat ödeneceği belirtildi. Aileler, Şubat 2012'de Başbakanlık tarafından verilen 123'er bin liralık toplam 4 milyon 182 bin lira tutarındaki tazminatı "kan parası ve sus payı" olarak gördükleri için kabul etmedi.  Olayı araştırmak üzere TBMM'de Uludere Alt Komisyonu kuruldu.  Ancak bu çalışma da kadük bırakıldı. Ayrıca Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) olayı Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıdı. Başvuruda Türkiye'de etkin bir soruşturma yürütülmeyeceği şüphesi vurgulanarak sorumluların ancak uluslararası yargılama mekanizmaları sayesinde açığa çıkarılacağı belirtildi. Fakat orada da hala bir sonuç alınmış değil. Yani yara kanamaya devam ediyor.

 

Kılıçdaroğlu’nun Ziyareti

Kılıçdaroğlu bir süredir helalleşme bağlamında sözler söylüyor ve çıkışlar yapıyor. Bunları söylemek bile başlı başına siyaseten risk almaktır. Zaten lider demek risk alan kişi demek değil mi, Kılıçdaroğlu da iktidara yürürken tam da bunu yapıyor. Bir yandan iktidar yürüyüşünde engelleri temizleyip elini güçlendiriyor öte yandan topluma yeni bir Türkiye inşası konusunda oluşturuyor, yüreği yaralı ailelere güvence veriyor. Nitekim böyle bir olayla ilgili böyle bir zamanda Roboskiye gitti, mağdur aileleri ziyaret etti. Kılıçdaroğlu önce olayda 28 ferdini kaybeden Encü ailesini ziyaret etti. Sonra diğer mağdur aileleri ile bir araya geldi ve aileler orada Kılıçdaroğlu’na şunu söylediler.

“Failler bulunup cezalandırılmayıncaya kadar helalleşemeyiz. Size güveniyor ve inanıyoruz, ancak siz iktidara geldiğinizde hesap sorarsanız helalleşiriz, üstünü örterseniz hakkımızı helal etmeyiz” Bu aslında ailelerin içinde bulundukları psikolojiyi ve yaşadıkları güven bunalımını gösteriyordu. Çünkü devleti yönetenler onların güvenini sağlayacak adımları atmamıştı. Şimdi Kılıçdaroğlu iktidara geldiklerinde, olayın aydınlatılacağı, faillerin adalet önüne çıkarılacağı, hakkın yerini bulacağı sözünü ve güvencesini veriyordu. Bu aileler açısında yürek soğutan bir sözdü, Kılıçdaroğlu içinse risk yüklü bir sözdü. Riski yarın iktidar olduğunda bu sözün yerine getirilip getirilmemesinde yatıyor. Levra tek başına iktidar olmayacağı için ortaklarını da bu konuda ikna etmesi gerekecek. Bunu başarması son derece önemli bir husus.

 

Ailelerin Feryadı!

Çünkü ailelerin feryadı arşı alayı kaplıyor. “Failler belli, neden ortaya çıkarılıp yargılamıyorlar? Fetö saldırısı yapanlar, orada insanları öldürenler nasıl yargılandıysa bizim çocuklarımızın katledenler de yargılansın, gerekli cezaları alsın, hak yerini bulsun” diyorlar. Kılıçdaroğlu gördüğü manzaradan etkilenmişe benziyordu, üzgündü. Çünkü anaların gözü hala yaşlıydı ve hala çocuklarımızın bombalarla parçalanan parmaklarını, kollarını, parçalarını bulup yerine koyamadık, acımız dinmedi, acımız hala tap taze diye haykırıyorlardı. Tabi bu haykırışları anlamak için biraz empati yapmak lazım. Sanırım Türkiye’nin bu süreçte ihtiyacı olan en değerli şey empati yapmaktır.

Çünkü yıllardır AKP ve ortağı MHP topluma siyasi rantlar uğruna bir takım propagandalarla Kürt sorununda bir Türk sorunu yarattılar. Toplumun bir kesimini manipüle ettiler. Onlara göre burada vatanı bölmeye çalışan Kürtler vardı ve terörü destekliyorlardı. Bölge insanı yıllardır bu anlayışa muhatap oluyor ve büyük sıkıntılar çekiyor. O yüzden iktidarın sözde kardeşlik palavraları kimseye inandırıcı gelmiyor. Roboski bunun en çarpıcı örneği. Kayyum bir başka örneği. Örnekler çoğaltılabilir. Amaç yara kaşımak değil açılan yarayı iyileştirmek olmalı.

 

Yeni Türkiye’nin İnşası İçin

Ancak bu o kadar kolay olmayacak. Çünkü AKP Türkiye’yi ayrıştırdı, kamplara böldü. Her bir kamp diğerine karşı ön yargılarla dolu. O yüzden yeni Türkiye inşa edilecekse bu ayrışmalar aşılmalı. İşte Kılıçtaroğlu’nun yaptığı şey bu noktada işlev görüyor. Çünkü Erdoğan’ın ayrıştırmasına karşı Kılıçdaroğlu risk alarak birleştirmeye çalışıyor. Birleşme olamadan, birbirine inanamadan yeni Türkiye yaratılamaz. İşte bunun için diyoruz ki helalleşme bu hususta önemli işlevler görebilir. Fakat helalleşme sözle değil uygulamalarla olur. Aileler Kılıçdaroğlu ziyaretinde bu konuda şunları dile getirdiler:

“Siz ne istiyorsunuz diyorlar? Çok basit, biz;

1-Suçluların ortaya çıkarılıp yargılanmasını istiyoruz.

2- Bizi tazminatla susturmak istiyorlar bundan vazgeçsinler.

3- Madem kardeşiz, eşit vatandaşız o zaman eşit muamele istiyoruz. Ama sözde değil, hukuk önünde adilce kardeş olmak istiyoruz.

4-Fetö operasyonlarında öldürülen insanlarımıza uygulanan prosedür neyse bize de uygulansın istiyoruz. Bir korucuya uygulanan prosedürü bile bize uygulamıyorlar. Bu nasıl hak, nasıl hukuk, nasıl eşitlik ve nasıl kardeşlik?

5- Sayın Kılıçdaroğlu siz iktidara geldiğinizde bunları sizden istiyoruz. Bunları yaparsanız o zaman helalleşiriz, yoksa kimseye hakkımızı helal etmeyiz” dediler.

 

Demokrasi Adına Alınan Risk

Kılıçdaroğlu da şunları söyledi: “34 evladımızı kaybettik. Banların 28’i 28 yaşından küçük. Olayın aydınlatılması lazım. Adalet sağlanmalı. Olay aydınlatıldıktan sonra ancak helalleşme olabilir. Ben buraya bunun sözünü vermeye geldim. İktidarımızda olay aydınlatılıp anaların gözyaşları dindirilecek. Analar hala yaslı hala gözü yaşlı, hala adalet bekliyorlar. Anaların acılarını dindireceğiz, buraya bunun sözünü vermeye geldim”, dedi. Biz adaleti sağlayacağız, adaleti sağlamak bizim göreviniz aksi halde anaların yüreğinde yanan ateş sönmez diye de ekledi. “Söz verdim bir daha söylüyorum: Adalet bu ülkeye ya gelecek, ya gelecek”

Roboski AKP’nin 20 yıllık iktidarımın en kritik olaylarından biriydi. Kılıçdaroğlu daha baştan helalleşme konuşmasını yaparken Roboski’den bahsetmişti. Risk aldı ve oraya gitti. Bundan çok memnun olanalar olduğu gibi bu ziyareti onun aleyhine kullanacak olanlar da çıkacak. Kılıçdaroğlu iktidar olduğunda bu fotoğraf hep gündeme gelecek ve verdiği sözleri tutması hatırlatılacak. O nedenle bu ziyaret Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyeri bakımından da önem taşıyor.

 

Sonuç

Sonuç olarak denebilir ki yaşanan olay lalettayin bir olay değil, hem yapanlar hem onların amirleri bakımından. Hatırlayalım, o tarihte genelkurmayda bulunan Hulusi Akar bu gün Milli Savunma Bakanı. O tarihte genelkurmay istihbarat daire başkanı olan Yaşar Güler bu gün genelkurmay başkanı. Abdullah Gül cumhurbaşkanı, Erdoğan başbakandı. Bugün muhalefete bulunan Ali Babacan başbakan yardımcısıydı, şimdi Deva Partisinde genel sekreter olan Sadullah Ergin adalet bakanıydı, Nihat Ergün bilim sanayi bakanıydı. Şimdi Gelecek Partisi başkanı olan Davutoğlu dışişleri bakanıydı. Ertuğrul Günay kültür turizm bakanıydı. İdris Naim Şahin içişleri bakanıydı. Arınç başbakan yardımcısıydı. O gün Erdoğan’ın yanında ve kabinesinde yer alanların çoğu bugün muhalefette, bakalım nasıl davranacaklar.,

50+1 sistemi Türkiye’yi tek adam rejimi ile karşı karşıya bıraktı ama belki de son bir kez  yeni Türkiye’yi inşasında farklı kesimleri bir araya getirerek bir katkı sağlayacaktır. Şimdi, bu noktayı işlevsel kılmak için herkesin elinden gelen fedakarlığı yapmasının zamanıdır ve zamanın ruhu sorumluluk sahibi insanları çağırıyor.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar