Emel Seçen

Emel Seçen


Motherland I See / Anavatan Seni Görüyorum

Motherland I See / Anavatan Seni Görüyorum

Ana Vatan!

Ne ANA’dan, ne VATAN’dan vazgeçeriz!

Dönüp dolaşacağımız tek yer, tek sığınak, yine orasıdır. Ve ondan dolayı da her fırsatta fabrika ayarlarına dönelim diyoruz.

Fabrika ayarları temel oluşumlar, biz olmazdan önce olmuş olan olgulardır. Temeli bilmeden binanın tamamını oluşturamazsınız, fizik kurallarına aykırı. Burada her zaman olduğu gibi bilim giriyor. Bilim ve Sanat, işte bu gerçeklik içerisinde ilk düzenlenen 1.Yunan Film Festivali kendi kendinin fabrika ayarlarına sanatsal boyutta başlamış.

7 Haziran açılışı ve sonrası tüm etkinliklerde yer aldık. Her ne kadar defalarca izlemiş olduğum, çok sevdiğim ZORBA filmini, Macaristan Konsolosluğunun düzenlemiş olduğu bir başka özel konser ve anma programı kapsamında gidememiş olsam da, organizasyonun biçimselliği, samimiyeti, doğallığı, kadın ağırlıklı çalıştayları ile bana gülümseyen, içimi ısıtan bir pencere açtı.

9 Haziran Perşembe günü akşamı Pera Müzesi Oditoryumu’nda güzel bir panel ve sonrasında İstikal’de, pizzalı ve şaraplı bir parti yaptık.

Mediterranneo /Akdeniz Akdeniz (1991) filminin savaş izleri arasında, adeta “Bizim burada ne işimiz var!” dercesine, repliklerinde, bir arada bulunan İtalyan, Yunan ve Türk’ler için “Aynı yüzler, aynı mideler, aynı duygular”yansır.

Açılış filmi olan Tatbikat’da nasıl ki Anadolu’mu gördüm ve 1963 yapımı ve senaristliğini, Metin Erksan ile Necati  Cumalı’nın olan, Metin Erksan’ın yönettiği Susuz Yaz’ı, 1970’ tarihli Siyah/Beyaz filmde bulduysam, aynı duygular, aynı düşünceler ve dünyada üzerinde yerlerimiz farklı olsa da insan yanımıza dokunmayı başaran yönetmenlerin izlerini seyreyledik.

Yunan Film Festivali, iyi ki bu işi üstlenmiş! Biz, önce insan, toplum, dünyada her nerede olursak olalım; bizden önceki bırakılanları, emanetleri, yeniden anlamaya, anlamlandırmaya, açız ve hatta muhtacız. Çünkü onlar yol haritamız. Tam da bunu kapsayan bir paneldi.

 Alanında uzman kişiler bize, komşudaki sanatı, salgını ve neler olmakta olduğunu ifade etmeye çalıştılar. Ve öğrendik ki bizim son günlerde övgü ile ismi bahsedilen Yönetmenimiz Emin Alper, ortak kaynaktan yararlanmış. Üstelik bu sadece ona özel değil, sanat yapmak isteyen hatta özel bir plato olanağı doğal tabiatı ile de sunan Yunanistan, sağlayabilmekte. İşte tam bunlara değindiler. Salgın döneminde olanları ve sonrası. Hani biz burada kimse sokağa çıkma yasağı olmamasına rağmen kendini koruma altına aldığı süreçte intihar eden müzisyenleri ve “Sinema Sinema da İzlenir!” derken, onlarda yeni bir gerçeklik fark etmişler.

ANAVATAN SENİ GÖRÜYORUM

Görmek ile bakmak arasında ki fark, dokunmak ile birleşince, birde içinde iyiler var ise dünyanın hiç kötüye evrilebilmesi mümkün mü? Elbette, hayır. Sanat, ikinci dünya savaşı sonrası tercih edilmiş ilk yaşam ayağıydı.

Ne yaparsak ne kadar teknolojiyi yüceltirsek yüceltelim, sanat oldukça daha medeni ve insanız!

“Yunan Sineması Kendini Anlatıyor” paneline; Athena Kartalou (Yunan Film Merkezi Genel Direktörü), Athena Kalkopoulou (Yunan Film Merkezi, Hellas Film Tanıtım Direktörü), Antigoni Rota (Yapımcı) ve Afroditi Nikolaidou’nun (Atina Üniversitesi Film ve Televizyon Çalışmaları) konuşmacı olarak katıldı.Neredeyse üç saati bulan panel oldukça hem anlatıcı hem dinleyiciler tarafından son derece verimliydi.

1.Yunan Film Günleri kapsamında Pera Müzesi’nde sinemaseverlerle “ücretsiz” buluşmaya devam eden 17 filmlik seçkiye, “Yunan Sineması Kendini Anlatıyor” başlıklı panel, tam fabrika ayarları projesi sundu.

Akademisyen Afroditi Nikolaidou, konuşmasında; sinemaseverlerin en bildik şekli ile “Köpek Dişi” olarak söylendiğinde hemen hatırlayacağı ve benim çok beğendiğim, sıra dışı yönetmen Yorgos Lantimos’un da dahil olduğu yönetmenlerin akademiyi sürüklediğini ifade etti. Atina Üniversitesi, Film ve Televizyon çalışmalarına değinirken, kendi çalışmalarında, aslında Sinema Tarihinin içinde geçen, sinema yolcuğu milimetre olarak dahi, eksiklerini bilmediklerini fark edince, farklı yaklaşmayı denediklerine değindi.

Bu son derece önemliydi, malumunuz uzun bir süredir, Sinema Sinemada İzlenir, derken esasen Türk Sineması içinde filmlerin nasıl koptuğundan, taşımalı filme kadar alanında neredeyse altmış yılı makinistlik yaparak geçiren emektarları taktim ettim.

Yunan Sinemasının, 1960’lar ile bağlantı kurarak, yeni yaklaşımlara geçtiklerini değinirken, esasen Pandemi sürecinde güvencede olmadıklarının da farkını vardıkları bir süreci yaşadıklarını belirtiler. Bağımsız sinemanın önemi, kadar uzun metraj filmler ve içinde ki geçişler. Salgın sonrası hala gişe oranlarının yüzde 58 düşük olduğuna değinildi. Bunlar için çözüm arayışları.

Avrupa filmlerinin pazar payı düşük olduğuna değinilirken,  ana akım filmlerinin yüzde 40’ dan, yüzde 26’ ya kadar düşmüş durumda olduğu anlatıldı. Ve 17 ülkede artış varken, Türkiye gibi ülkelerde yüzde 28’ lik düşüş görülmekte olduğu belirtildi.

Dünyayı dolaşıklarını ve projenin bir ayağını da, İstanbul’da yaparak, kendi sinemalarının yolculuğunu anlatmaya çalışmalarının sürecini; 20.yy çeşitli filmlerini, koruma, kurtarma, incelemeye adanmış bir girişim, inisiyatif  olarak toplam 26 ve kırkı,  kurmaca hibrit ve restorede edilerek, 5 kıtada kuram yapıyor . Etnografik, popüler, aktivist gibi çeşitli filmler olarak da geniş bir yelpazeye hâkim aynı zamanda.

Hepsi, Ulusal Sinemayı korumak ve yaymaya yönelik çalışmalar ki, panel sonrası soru/cevap  kısmında çocuklara yönelik neler ve ne tür projeler yürüttüklerini sorduğumda ki, bizde son dönemde “Sinema izlemeyen kalmasın!” diye Kültür ve Turizm Bakanlığının bir çalışması var ama bu bir animasyon filmi. Bu filmi bir mısır ve su alarak ücretsiz izleme imkânı buluyor, Türk çocukları fakat Yunan çocukları ise önümüzde ki yıl Olimpya Üniversitesi tarafından ve ilki düzenlenecek olan çalışmalarda, hem onlara film nasıl yapılır? Film içinde olmak ve tarihi anlatacak, bir oluşum gerçekleşecekmiş!

Darısı başımıza! Diyelim.

Yani Motherland I See / ANAVATAN SENİ GÖRÜYORUM, demek bizim de bir an evvel kendi değerlerimize ivedilikle yapmamızın yol haritasını göstermekte aynı zamanda.

EMİN ALPER

Komşu Yunanistan’da, sinema Kültür ve Spor Bakanlığında, üç bölümlü çalışmalar yürütülüyor.Helenic Film, komisyonu ve ortak yapımlar ki içlerinde Türk Yönetmen Emin Alper filmininde bulunduğunu ifade etti, Athena Kartelau. “Elmalar” gibi Yunan filmlerininde bu anlamda başarılı sonçlara ulaştığını ifade ederken “Uluslararası filmlerde en az bir başarılı filmi görmek mümkün oluyor ve bunun uluslar arası platformda karşılığı, Cannes ve Altın Palmiye’de yer alıp, Yunanistan’da çekilmiş filmler bulunmaktadır” dedi.

Türk Yunan ortak çalışma da yapılabiliyor, bu olanaklar var. Kaldı ki başarılı, son derece beğendiğim, yönetmen Emin Alper’in son günlerde yurt dışında övgü ile bahsedilen filmi Kurak Günler, bu destek yani ortak proje çalışmasıymış. Ve 2021 yılında, 133proje tanınmış. Bunlar içinde; kısa, uzun, belgesel ve totalde  6 milyon dolarlık destek ile öncelikle Yunan filmlerine,  sonra Türk filmler de dahil olmak üzere İspanya, Yunan, Hırvastistan, Hollanda, Bulgaristan, Romanya, Fransa ve Almanya gibi ülkelerde var.

YUNAN FILM KOMİSYONU 

Yunanistan Filmi Komisyonu teşvik eden, ön ayak olan kurum. Burada da yüzde 40 nakit ve vergi iadesi ile hayalini gerçekleştirme imkanı bulabiliyorsun. Çekilecek filmin türünün genişliği kadar sadece maddi kaynak anlamında değil plato olarak da Yunanistan’ın çok güzel bir alan, mekânsal işlevinden bahsedildi.

Destek olarak; yüzde 40 nakit ve vergi iadesine sahip olabiliyorsun. Ekome,  aracılığıyla belgesel ,dijital, uzun metraj için geçerli.Yunanistan çekim yapmak, denildiğinde ise karşımıza:Yunan Film Merkezi, Devlet TV desteği, Ekome, çıkmakta.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar