Devrim Gürkan

Devrim Gürkan


Lavrov Ankara’da

Lavrov Ankara’da

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un Türkiye’yi ziyaretinin pek çok boyutu var.

Ukrayna’daki savaş, Rusya’ya yönelik yaptırımlar ve Karadeniz'de tahıl tankerleri için oluşturulacak güvenli koridor konusu uluslararası basının ön plana çıkardığı başlıklar. Türkiye’nin olası Suriye operasyonu ise bir diğer can alıcı başlık.

Bu iki konu öylesine ön planda ki; Libya, Karabağ’daki son durum, Afganistan ve mülteci göçü gibi kritik pek çok konu “görüşülmesi muhtemel diğer konular” başlığı altına sığdırılıyor.

Rusya’nın küresel gıda güvenliği konusunda takınacağı tavır belli değil. Kesin olan, net tavizler almadan top çevirmeye devam edecekleri. Ukrayna’nın itirazları bu belirsizliğin sürmesi için yeterli zemini sağlıyor zira.

Türkiye’nin olası Suriye operasyonu konusunda ise elimizde iki zıt açıklama var. 

Lavrov’un "Türkiye'nin terörle ilgili hassasiyeti doğrultusunda gereğini yapabileceği" şeklindeki mesajı ve hemen ardından Dışişleri Sözcüsü Zakharova’dan gelen Rusya'nın yeni bir askeri operasyona karşı olduğu açıklaması.

Rusya pazarlığa açığım diyor yani.

***

Türkiye’nin olası Suriye operasyonu açıklaması tüm dünyaya beyin jimnastiği yaptıran bir süreci başlattı. Türkiye’nin hedefleri malum.

Barış Pınarı Harekâtı sonrası ABD ve Rusya ile varılan mutabakat çerçevesinde kararlaştırılan 30 km derinliği sağlamak, PKK’yı bölgeden çıkarmak, bu güvenli bölgeye mültecileri geri göndermek ve Türkiye Kürtleri ile Suriyeli Kürtlerin arasında bir Arap koridoru oluşturmak.

Bir diğer önemli konu, Suriye’deki askeri güçlerinin önemli bir kısmını Ukrayna’ya kaydıran Rusya’nın arkasında bıraktığı güç boşluğu. Bu boşluğu doldurmak için İran ile Türkiye ardı ardına hamleler yapıyor.

Ankara ve Tahran'ın Suriye'deki stratejik hedefleri farklı. Astana sürecinin altına gizlenmeye çalışılsa da İran’ın Esad’ın liderliği altında yeniden birleştirilmiş Suriye hedefi ile Türkiye’nin güvenlik projeksiyonları birbirinden tamamen ayrı. İran'ın, Türkiye'nin Suriye'ye harekât başlatma tehdidini sert bir dille eleştirmesi ve Esad’la diyalogu işaret etmesi bu yüzden.

Rusların Halep yakınlarındaki üslerini devralan İranlılar, kontrolleri altındaki Haşdi Şabi militanlarını da bölgeye kaydırarak etki alanlarını arttırmaya çalışıyor.

En kritik konu ise İran – YPG ilişkisi. Türkiye destekli Suriye Ulusal Ordusu, Suriye rejimi ve İranlı milisleri YPG’ye takviye kuvvet göndermekle itham ediyor. Ankara Tahran hattında özellikle İran’ın Karabağ Savaşında takındığı tutum sonrası oluşan negatif hava, bu gelişmelerle daha da elektriklendi.

Olası bir Suriye operasyonunda Türkiye ile İran’ın karşı karşıya gelmesi, ötesinde bizzat sıcak çatışmaya girmeleri ihtimali ciddi şekilde tartışılıyor. Özellikle NATO üyesi ülkeler huzursuz. Böylesi bir gelişmeye karşı nasıl bir tavır alacakları sorusuna yanıtları yok çünkü.

***

Suriye, Rusya'nın bir NATO üyesi ile askeri olarak doğrudan karşı karşıya geldiği tek bölge olarak NATO’yu hep huzursuz etti. Türkiye'nin 2015 yılında Türk hava sahasını ihlal eden Rus savaş uçağını vurması, ardından 2020’de 34 Türk askerinin ölümüyle sonuçlanan İdlib saldırısı sırasında NATO üyesi ülkeler ne yapacaklarına bir türlü karar veremediler.

O dönemde NATO Türkiye için Rusya’yı karşısına alabileceği yönünde net bir sinyal vermedi. Ama Türkiye’nin NATO üyeliği bu gerilimlerin daha da büyümemesini sağladı.

Bugünlerde ise rüzgâr tamamen tersten esiyor.  

NATO, Ukrayna’da Rusya’ya karşı bir vekâlet savaşı yürütüyor. Türkiye ise Rusya’yla diyalog içindeki tek NATO ülkesi konumunda. Öyle ki, kapatılan hava sahaları nedeniyle Sırbistan’a gidemeyen Rus Dışişleri Bakanı’nın Batıda gidebileceği en uzak yer Ankara bugünlerde.

***

Türkiye’nin NATO ülkeleriyle yaşadığı gerilimin temelinde de Suriye konusu var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın NATO ülkelerini sıkça eleştirdiği “askeri yaptırımlar” konusu, 2019 yılındaki Barış Pınarı Harekâtının bir sonucu. Amerika’nın Türkiye’nin üç bakanını bile yaptırım listesine aldığı o süreç hala canlı. Üstelik Amerika ve bazı diğer NATO ülkeleri Erdoğan’ın son operasyon sinyaline de açıkça karşı çıktı. 

Erdoğan’ın NATO’nun genişleme sürecine ilişkin son itirazlarının altında, olası yeni bir operasyon öncesi NATO’nun bu tavrına tepkisi ve muhtemel yeni yaptırımların önüne geçmek gibi hedefleri olduğu aşikâr.  

NATO üyesi ülkelerin YPG ile ilişkisi de Türkiye için bir kırmızı hat. Bu ilişki NATO’nun Türkiye’yi terörle mücadelesinde yalnız bıraktığı, hatta ötesinde terörü besleyen bir tutum sergilediği şeklindeki eleştirilerin temeli.

Türkiye’nin NATO’nun genişleme sürecine yönelik itirazının da.

Suriye, Türkiye ile NATO açısından ayrılık ve gerilimleri yönetmenin bir hikayesi olmaya devam ediyor. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, NATO Genel Sekreteri Kabine Direktörü Stian Jenssen ile son görüşmesinde "terör örgütleri konusunda somut adımlar atılmadan NATO’nun genişlemesi konusunda ilerleme kaydedilemeyeceği” görüşünü tekrarladı.

***

İşte böylesi karmaşık bir ortamda Rus Dışişleri Bakanının açıklamaları merakla bekleniyor.

Lavrov’un Türkiye’nin Suriye’ye yönelik operasyonuna “sınırlı” bir yeşil ışık yakacağı yönünde bir beklenti var. Hatta bunun bizzat Rusya’nın istediği stratejik bir hamle olduğunu düşünenler bile var.

Rusya, YPG’ye yönelik sınırlı bir harekâtın Suriyeli Kürtlere Amerika ile işbirliğini ciddi şekilde sorgulatacağını hesaplıyor. YPG’nin Suriye rejimi karşısında zayıflaması ekstra bir kazanç hatta. İran’ın etkisini arttırması da Rusya için pek tercih edilebilir değil.

Rusya için en önemli konu ise Türkiye’nin operasyonunun NATO içindeki sıkıntıyı arttırma potansiyeli.

Sorunlu müttefik Türkiye, ezeli düşmanlar Rusya ve İran, DEAŞ’a karşı stratejik müttefik olarak görülen YPG, YPG ile İran’ın ilişkileri, Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler, NATO’nun genişleme süreci, terörle mücadele, mülteci göçü kâbusu ve Türkiye’nin bu noktadaki rolü gibi pek çok çelişkili başlık içinden çıkılması güç denklemlerle dolu bir dönemin habercisi. Kürtlerin Batılı başkentlerde giderek etkisini arttıran protestoları da cabası.

Lavrov'un ziyareti, Ankara'nın başlatacağı neredeyse kesin olan bir operasyondan Rus çıkarlarına en az zarar verecek sonucu araması için bir araç sağlıyor. Türk ve Rus askerlerinin karşı karşıya gelmemeleri öncelikli konu.

Lavrov, Türkiye’yi Kürtlerin ABD ile iş birliği yaptığı bölgeye yönlendirmeye çalışıyor. Ama Türkiye’nin hedefinde Fırat’ın doğusundaki özerk yönetim değil, Tel Rıfat ve Menbic, yani Rusların etkin olduğu bölge var. Özellikle bölgedeki temiz suyun yüzde 60’ını barındıran Tel Rıfat’ın kontrolü, Türkiye’nin mültecilerin dönüşü planları için hayati.

Ankara’daki çetin pazarlıklarda karşılıklı olarak kabul edilebilir koşullar veya sınırlar aranacak. Her iki ülkenin karşılıklı taviz verebilecekleri başka kartları da var. Libya’dan Karabağ’a ele alınabilecek pek çok kart.

***

Bir süre önce Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, NATO’nun "beyin ölümünün" gerçekleştiğini söylemişti. ABD'nin NATO'ya danışmadan Suriye'den askerlerini çekmesine kızgındı. Öne sürdüğü bir diğer başlık bir diğer NATO üyesi Türkiye'nin Suriye’deki operasyonlarıydı.

Macron’un o can alıcı cümlesini hatırlayalım.

"Eğer Başar Esad rejimi Türkiye'ye misilleme yapmaya kalkarsa buna dahil olacak mıyız? Bu kritik bir soru."

NATO'nun 'Birimiz hepimiz için, hepimiz birimiz için' sloganıyla anılan ünlü beşinci maddesini tartışmaya açan bu sözler yine gündemde. Üstelik bu kez İran eklenerek soruluyor.

Bu beyin ölümü metaforunu kullanan pek çok analist, Ukrayna Savaşı’nı komada makineyle yaşayan NATO’yu hayata döndüren bir süreç olarak görüyordu. Olası Suriye operasyonu ise NATO’ya hayat veren makinaların fişini çekebilecek bir gelişme adeta.

İranlı şair Sâib-i Tebrizî’nin “Mimar ilk kerpici eğri koyarsa, duvar gök kubbesine kadar eğri gider” sözünü hatırlamamak mümkün değil.

Uluslararası siyasetin temelindeki eğiklik yıkılmaya hiç bu kadar yakın olmamıştı.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar