Füsun Paşa

Füsun Paşa


İlişkide çocuk musun, itaat bekleyen otorite misin?

İlişkide çocuk musun, itaat bekleyen otorite misin?

İlişkilerde kendimizi düşürdüğümüz tuzaklar 6. bölüm

İlişkide çocuk musun, itaat bekleyen otorite misin?  

Ya da gerçek anlamda bir yetişkin misin?

İlişkilerde kendimizi düşürdüğümüz farkında olmadığımız tuzaklar vardır. Özellikle BEN BUYUM adı altında oyunlar kurulur. Neden bu kadar katısın? Ne yapmaya çalışıyorsun? Gerçekten bu sen misin? Sen kimsin? Neyin ne kadar farkındasın ya da neyi,  neden yaptığının ne kadar farkındasın?

*****

(İlişkilerde kendimizi düşürdüğümüz tuzaklar 6. bölüm)

Bu hafta yazımızın başka bir konusuna geldik.  Hadi başlayalım bakalım bu yazıda kendinizden neler bulacaksınız?

 Ben buyum. Benim karakterim bu.

Sorun ben de değil, onda.

Konu ben değilim konu evliliğim/ilişkim/ para

Hiç bir şekilde güvenmiyorum.

Konu ben değilim diyip, ne kadar çok arkasından konunun  para, iş, arkadaşlar,çocuklar, hastalık, anne, baba, kardeşler, hükümet diyerek kendini her şeyin dışında tutan insanlar var.

Sen de öyle misin? Sen nasıl yaşıyorsun?

Bak yukarıda yazdıklarıma. Sen bunların neresindesin? Bu kimin yaşamı? Kimin bakış açısı?

Aslında konu tam da sensin. Kendini nasıl bu kadar her şeyin dışında tutabiliyorsun? Ne zaman kendinin, hayatının, yaşadıklarının senin üzerine düşen kısmının sorumluluğunu almayı düşünüyorsun? Kendine dönüp bakmadan,başkalarını suçlayarak yaşamayı ne zaman öğrendin?

Yaşanan sorunların, olayların kaynağını, nedenlerini,  nasıl başkaları ve konular üzerine odaklayarak kendini bu kadar rahat sıyırabiliyorsun?

Konular, olaylar, sorunlar herkesin hayatında olabilir. Gündemler her zaman değişebilir.

Önemli olan; Sen bunları nasıl yönetiyorsun? Sen ne hissediyorsun? Sen nasıl davranıyorsun? Yaşanan olayda sana ait olan sorumluluk ne? Kendine böyle bir olay yaşatmana neden olan şey ne? işte bu soruların cevaplarını bulmak, değişimi başlatmak sana ait olacak.

Şimdi buraya ara bir not bırakalım. Lütfen arkadaşlarınızla ve çevrenizle, sohbetler ederken, dertleşmeler yaşarken hiç bir zaman kimseyi tek taraflı dinleyerek, karar vermeyin. Bizler kimsenin yargıcı, hakimi değiliz. Her zaman olayların iki tarafı vardır bunu bilin.

Olayları, yaşananları iki taraftan dinlediğinizde konular gerçek anlamda o kadar çok değişir ki inanamazsınız. Çünkü her insan kendi tarafından yaşadığını, gördüğünü, hissettiğini anlatır. Haklı ya da haksız aranmadan bakıldığında, duygular ve hislerin sadece dışa nasıl yansıtıldığını görürüz.

Dışarıdan bir etki olur, bunun iç dünyanda sana hissettirdikleri vardır. İç dünya alanın, yetiştiğin çevreden tut, çocukluğunu, anıların, bugüne kadar öğrendiklerin, geçmişin, duyguların, korkuların, kendine ve hayata olan bakış açın, inançların, hayattaki duruşun her şey bu alanın içindedir. İşte bütün bunlara göre etki olarak gelen bir söz ve davranışa, yaşadığın yaşatılan deneyimlere verdiğin tepki  iç dünyanın dışarıya yansımasıdır.

Bu yüzden de sen değiş dünyan değişsin denir. Kim haklı kim haksız peşine düşmeden değişim için kendinize izin vermeniz, iletişim kurma becerilerinizi geliştirmeniz çok önemlidir. Hangi taraftan kimi dinlersen, herkes kendine göre haklıdır. Kimin ne hissettiğini, ne yaşandığını, neyi neden yaptığını bilmeden 3. kişi başkaları hakkında karar vermemeli. Aynı şey ikili ilişkide de geçerlidir. Karşı tarafı suçlamak hep daha kolaydır. Neden kimse birbirini anlamaya çalışmaz? Bu çok mu zor dersiniz?

İnsanlar birbirine ne hissettiğini sorsalar, istemediği bir davranış yaşandığında, karşısındakinin  böyle davranmasına neden olan şeyin ne olduğunu bulup, bunu çözseler daha kolay olmaz mı? Konuşarak ve davranış şekilleri değiştirilerek, çözümler üretildiğinde halbuki daha konforlu ve mutlu ilişkiler yaşanabilir. Bunu yaşamak istemez misiniz?

Biri hissettiği duygulardan dolayı suçlanabilir mi? O öyle hissediyor,hissettiği duyguda takılı kalmış, öyle yaşıyor diye kime kızabilirsin ki? Esas konuşulması gereken şey hissettiğiniz duygularla ne yaptığınız? Bunları dışarıya nasıl yansıttığınız, hangi davranışlar içinde hislerinizi gösterdiğiniz daha önemlidir. Kendinle ilgili her şeyi değiştirebilecek olan kişi sensin. İç dünyana yönelip kendini keşfetmelisin. Ancak o zaman hayatında değişimi başlatabilirsin. Öfkeni yönetebilirsin. Kendinle hayatla olan kavganı sonlandırabilirsin.Önce kendine sevgi dolu, iyi ve şefkatli davranmayı kendine öğretebilirsin.  Sadece bunun farkında olman bile, duygularını yönetme becerisini geliştirmen bile  hayatının lideri olmanı, kendinle ilişkini şifalandırmanı sağlayabilir.

Benim inançlarım ne? Ben neden korkuyorum?  Başkalarını mutsuz edecek şekilde davranmamın sebebi ne? Bunu kimden öğrendim? gibi bir çok soruyla yüzleşmen seni yaşadığın olumsuzluklardan özgürleştirebilir.

Küçük çocuğunuz karanlıktan korkuyorum dediğinde siz ne yaparsınız? Çok saçmalıyorsun, karanlıkta kal ve korkulmayacağını öğren diyerek hem ışığı, hem kapıyı kapatıp onu o odada karanlığın içinde mi bırakırsınız? Yoksa o alışıncaya kadar, korkulacak bir şey olmadığını öğreninceye kadar,  'Tamam sorun yok diyerek ona sarılıp, öperek, sevildiğini hissettirip, ışığı açık bırakalım ve bana ihtiyacın olduğunda bil ki, ben sen uyuyuncaya kadar burada sonra da yan odada olacağım. Sen şimdi güzelcene uyuyabilirsin, ihtiyacın olduğunda bana seslenebilirsin, yanıma gelebilirsin' diyerek onun kendini güvende ve rahat hissetmesini mi sağlarsınız?

İlkini yapıyorsanız, çocuğunuzu, karanlığın içinde korkmasına rağmen bırakıyorsanız, daha büyük korkular edinmesine neden olabilirsiniz çünkü güvensiz ortamda onu bırakmış olursunuz. Sevilmediğini düşünür, yalnız kalmıştır, korku dolu alanda, ağlama krizleri başlar ve bu sinir krizlerine dönüşür, siz ona bağırdıkça, susmasını söyledikçe korku daha da çok büyür. Korktuğu alanda ağlaya ağlaya çocuk uyur yada artık yorgun düşer ve sızar. Siz alıştığını düşünürsünüz ama  gün içinde artık agresif, öfkeli bir çocuğa sahip olabilirsiniz. Eşyalardan hıncını alabilir, başkalarına vurarak, kızarak öfkeyle kendini ifade etmeye çalışabilir. Böylece görüldüğünü, önemsendiğini hissetmek ister.Her görülmediğinde, önemsenmediğini hissettiğinde sesini yükselterek kendine ve başkalarına zarar verecek şekilde bunları yapmaya devam eder.

Bu anlattıklarım şimdiki senin davranışlarına ve hayat hikayene yakın mı?

Bazı çocuklarda susar, iyice içine kapanır ve sessizleşebilir.Her an başına bir şey gelecek korkusu yaşayarak büyür.endişe ve şüphe içinde yaşarlar. Küserler, surat asarlar, yemek yemezler ya da çok yiyerek görünmeye çalışırlar, aslında bir şekilde hayat içinde kendilerine göre bir tepki verirler.

İkinci davranış şeklini yapıyorsanız zamanla her şeyin kendiliğinden nasıl yola girdiğini, korkuların onu yönetmesine izin vermemesi  gerektiğini,  onlarla baş etme yollarını ve sevildiğini, güvende olduğunu öğretirsiniz. Öyle ya çocuk büyüdükçe karanlık korkusu son bulur , kendi yolunu güvenle bulmaya başlar. Çocukların tek aradığı şey güvende olduğunu ve sevildiğini bilmektir. Görülmek, duyulmak, ilgilenilmek isterler. Seni görüyorum, dinliyorum, önemlisin duygusu çocuğa verildikçe hayat içinde daha dengeli ve mutlu olurlar.

İlişkilerdeki kişilerde bu duyguları aramazlar mı?

Anlayacağınız ilişki bir çocuk büyütmek gibidir. Şimdi ilişkilerinize bakın, siz ne yapıyorsunuz, nasıl davranıyorsunuz?  Ben buyum ,beni böyle kabul etsin. Benimle yaşamak budur, benim karakterim bu, bu saatten sonra değişemem, ben bunu istiyorum benim için o değişsin dediğinizde bir ilişki iki kişilik mi yaşanır yoksa tek kişi ben bu ilişkinin merkezindeyim , bana göre yaşansın diyerek, karşındakinin duygularının, hislerinin yok sayıldığı bencilce bir ilişki mi yaşar ve yaşatır?

Kadın ya da erkek bunu neye dayanarak söyler ki? Sevildiğine asla vazgeçilemeyeceğine mi inanır. Para ondaysa herkes ona hizmet mi etmelidir? Kendini güçlü mü sanıyordur? Karşındakini çocuk yerine koyarak mı yaşıyordur? Çocuklar anne ve babalarına muhtaçtır. Dayak bile yeseler, onlara bağırılıp kızılsa da, korkuyla öfkeyle büyütülseler de onların yapacak bir şeyleri yok, beslenme ve barınma ihtiyaçları ebeveynleri tarafından karşılanıyor ve büyüyünceye kadar o alanda olmaları gerek.

Peki sen bir yetişkin olarak eğer  böyle bir ilişki içindeysen ve bu davranış şekline kendini maruz bırakıyorsan, neden kendini hala çocuk gibi hissederek o alanda sana kötü, istemediğin davranışlar yapılmasına izin veriyorsun? Neleri kabul ettiğinin ne kadar farkındasın? Kendini hala çocukluk alanında tuttuğunun farkında mısın? Bir ilişkin, evliliğin hatta çocuğun olacak kadar büyümüş gördüğün kendin, büyümenin, bir yetişkin olmanın sorumluluğunu ne zaman üzerine almayı düşünüyorsun?

Ben buyum, benim kitabımda yazmaz, sorun ben değilim diye bir şey yoktur. Ben buyum diyenler aslında der ki, benim bencil olduğum ve sadece kendi isteklerimin önemli olduğu ,kendini düşünen başkalarının duygularını umursamayan  bu halimle çekecek çocuklar arıyorum demek vardır. Bana itaat edecek insanların peşindeyim diyen kişilerdir. Bu insanlara kimse prim vermezse, yaptıklarına izin vermezse ne olur? Onlarda bir şekilde değişmek zorunda kalır. Kendilerini değiştirmeleri gerektiğini anlarlar. Siz onların öyle havalı olduğuna bakmayın çünkü böyle kişiler asla yalnız kalamazlar. Kimse olmadan tek başına yaşayamazlar.

Sen kimlerdensin? İtaat eden bir çocuk musun yoksa bencil olan taraf mısın? Yoksa bir yetişkin misin? Bir de arada kalan bir grup vardır,  çocukça şımarıklık yaparak sevildiğinin farkındalığıyla ondan vazgeçilmeyeceğini düşünerek, istediği her şeyi istediği gibi yaptırmaya çalışırlar. Sevgiyi kullanarak hep onların istediği olsun, ilişkiyi onlar yönetsin isterler. Kaybetmeye tahammülleri yoktur. Bana göre kimliğini saklayan, ilişkideki tehlikeli gruba girer. Çünkü istediği olmadığı anda, ben buyum diyen rengini  net bir şekilde belli eden grubun ötesine geçebilecek kadar gözü kara olabilir. İntikamlar, hırslar, cezalandırmalar esas bu kişilerden karşı tarafa gelebilir.Dikkatli olmak gerek!

Gerçek anlamda yetişkin olan bir bireyin kişisel sınırları vardır. Başkalarına, ilişkide olduğu kişiye, ebeveynlik yapmaz.  Kendinin ve hayatının sorumluluğunu alır. İnsanlara, yaşamlara, hissedilen duygulara saygı duyar. Kişisel sınırların olması demek ne istediğini bilen insanların, izin verdikleri ve vermediklerini net olarak belirlemesidir. Nerede dur nerede hayır diyeceklerini çok iyi bilirler. Başkalarının da kişisel sınırlarını ihlal etmez,  saygı gösterirler. Hayat içinde esnektirler. Öncelik sıralarını , olaylara göre dengeli bir şekilde değiştirip her durumu yönetebilirler. Başkalarının duyguları ve hislerini önemseyerek, onları anlamaya çalışarak özen göstererek, çözüm üretmeye çalışırlar. Benim kitabım demezler, hayat kitaplarında deneyimler bölümleri açarlar. Öğrenmeye,  birlikte büyümeye, hayatlarındaki insanları destekleyerek gelişmeye özen gösterirler.

İlişkilerde birbirini anlamak, değer vermek, sevdiğini göstermek hissettirmek çok önemli  olduğu kadar çokta keyiflidir.

Sonuçta bazı soruları şimdi kendinize sormalısınız. Sen kendine ne kadar anlayışlı davranıyorsun? Kendine ne kadar dürüstsün ve gerçek anlamda önce kendinden ne istiyorsun? Mutlu olmak için kendine izin veriyor musun? Hayatına baktığında gördüğün şey kendine mutlu olma iznini veren bir kişi mi var? Ne görüyorsun?

Eğer sen kendinle olan ilişkinde bir yetişkin olarak kendini mutlu etmeyi becerirsen hayatla, insanlarla çok eğlenceli deneyimler yaşamaya başlarsın.Çünkü orada işbirliği vardır.

Şimdi hayatında sorun olarak gördüğün  şeylere bak. Gerçekten onlar sorun mu? Değişmesi gereken kim ? Değişmesi gereken ne?

Sen çocuk musun,otorite misin, despot musun, kurban mısın, yetişkin misin? Hangi alanda takılı kaldın ya da nasıl yaşıyorsun?

Önce kendinle ilgili bazı kararlar ver. Kimsin ve ne olmak, nasıl yaşamak istiyorsun?

Sen kendini tanımadan, kim olduğunu bilmeden bir ilişkiyi nasıl yaşayabilirsin ki?

Yarın itibariyle Kurban Bayramı tatilimiz başlıyor. Belki önce kendinle olan ilişkini, sonra yaşadığın ilişkileri düşünerek bazı şeyleri değiştirmek için adım atarsın. Bugüne kadar ilişkin için belki çok adım attım ama olmadı diyorsan sana şunu sormak istiyorum. Karşı tarafın bu ilişkiyi düzeltmek için attığın bu farklı adımlardan ne kadar haberi var. Birlikte karar verdinizde sadece sen mi tek başına adımlar attın? Yoksa sen kendindeki yanlışları görüp, kendine göre hiç konuşmadan ilişkin için adım attığını mı bir şeyleri düzelttiğini mi sanıyorsun. Bazen ilişkilerde karşı taraf bazı itirafları, yanlış yaptığını duymayı, özür dilenmesini isteyebilir. Bunu hiç düşündün mü?

Benim sana naçizane önerimse, ilişkinde sorun yaşıyorsan birbirinizle oturup, konuşup sorunların nerede olduğunu, birbirinizden ne beklediğinizi, bunların hangilerinin karşılanıp karşılanmayacağına birlikte kararlar verip bir anlaşma yapın. Yapabileceklerinizi konuşun. Eğer ilişkinizde son noktaya geldiğinizi düşünüyorsanız, bitirme noktasındaysanız, bir tarih koyun mesela  3 ay verin kendinize. İlişkinize son bir şans daha vererek, yeniden farklı bir bakış açısıyla, farklı davranışlarla deneyin. Bu sefer duygularınıza, iletişim şeklinize ayrı bir özen gösterin. Bütün bunların sonunda ilişkiniz yürümüyorsa, yine birlikte karar vererek en azından vicdanınız rahat olacak şekilde, aklınız kalmayarak, acabalar, keşkeler olmadan ilişkinizi sonlandırabilirsiniz. Bunu saygı ve sevgiyle yaparak birbirinizi özgür bırakabilirsiniz.

Her ilişki mutluluğa dönüşebilir. 

Her ilişki severken de bitebilir.

Her insan ister ve seçerse kendi için değişebilir.

Her insan ezberlerini bozarak yeni,farklı davranış şekilleri içinde yaşayabilir.

Sevmekte, sevilmekte, bırakmakta, birlikte olmakta, evlenmekte, boşanmakta saygı ve sevgiyle insanca yaşanabilir.

Seçimler insanlara aittir. Nasıl yaşamak istediğinizin kararı size aittir.

Kurban Bayramımız Kutlu olsun. Güzellikler ve mutlu haberler içinde yaşayalım.

Işık ve sevgiyle kalın.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar