Dr. Yakup Dıvrak

Dr. Yakup Dıvrak


Daha Ne İstiyor  Bu Gençler?

Daha Ne İstiyor  Bu Gençler?

"Hava kurşun gibi ağır" değil sadece, üstelik zehir gibi de soğuk. İnsanın yanağını jilet gibi kesiyor. Yaklaşık 48 yıldır yaşadığım üniversite şehri Heidelberg'de ikinci veya üçüncü defa böyle bir soğuk, kar ve buzlanma yaşıyorum. O Heidelberg ki, yazın sıcaklık 37 dereceyi geçiyor bazen. Bizim Türkiye kökenli göçmenler karpuz yetiştiriyor hobi bahçelerinde...

Serde "68'lilik ruhu" var ya, gençlerin e-mail yoluyla gönderdikleri davete uyarak, "Boğaziçi Öğrencileriyle Dayanışma Mitingi"ne gidiyorum. Etkinlik, Heidelberg Kalesi'nin dibinde, Alman Dili ve Edebiyatı Fakültesi'nin önündeki Tahıl Pazarı Meydanı'nda.(Doğup büyüdüğüm, Sezar'ın "Veni-Vidi-Vici" dediği Zile'de Tahıl Pazari'na "Hapan" denir ya, neyse...) Her zamanki alışkanlık işte, 15 dakika önceden varıyorum meydana ve 8-10 kişilik gruba katılıyorum. Polis arabası yerini almış. İki polis memuru, mitingin sorumlusuna kuralları izah ediyor güleryüzlü bir şekilde. Özellikle de Corona Salgını koşullarına uyulmasını rica ediyorlar. Yakasında yazılı olan isminden, polis memurunun birisinin Türk kökenli olduğunu görüyorum. Seviniyorum bu duruma. Türk kökenli göçmenler yavaş yavaş hakettikleri yerlerini alıyorlar kamu sektöründe... Poliste, okullarda, belediyelerde, vergi dairelerinde, bankalarda vb... Sevindirici olan bu durum henüz yeterli değil. Değil, çünkü yüzde çok düşük henüz.

Miting tam saatinde başlıyor. Yaklaşık 60 kişiden oluşan protesto grubu pankartlarını açmışlar, slogan atıyorlar: 
Yaşasın Demokratik Üniversite! 
Bilime Özgürlük! 
Atanmış Rektör İstifa! 
Polis Üniversiteyi Terk Et! 
Özgürlük Olmadan Bilim Yapılamaz! 
Yaşasın Uluslararası Dayanışma!
Gençler heyecanlı ve coşkulu... Pankartlarda da bunlar ve benzeri sloganlar Almanca olarak yazılmış. En büyük pankartları dikkat çekiyor: 
Bilim kimsenin önünde eğilmez! 
O anda düşünmeye daldığımı, "Bilimle gidilmeyen yolun sonu karanlıktır!" diyen Hacı Bektaş Veli`yi düşündüğümü fark ediyorum... 
"Bütün umudum gençliktedir!" diyen Mustafa Kemal'i minnetle anıyorum. 
Ve,
"Kızlarım,
Oğullarım var gelecekte
Herbiri vaz geçilmez cihan parçası 
Kaç bin yıllık hasretimin koncası 
Gözlerinden
Gözlerinden öperim
Bir umudum sende
Anlıyor musun" 
Diye soran Ahmed ARİF'i düşünürken yakalıyorum kendimi.

Ana caddeden geçen ve 1970`li yıllarda Heidelberg Üniversitesi'nde okurken tanıdığım, 80'i çoktan devirmiş iki Türk göçmenden birisinin koluma dokunmasıyla daldığım düşünce dünyamdan çıkıyorum.
"Hoca, bu soğukta ne yapıyorsun burada?" diye soruyor eski kantincimiz Mustafa Dayı. Durumu izah ediyorum.
"Allah, Allah daha ne istiyorlar bu gençler? Ne güzel Almanya'ya gelmişler. Gidip sıcak evlerinde otursalar, ders çalışsalar. Bağırıp çağırmayla Türkiye'de neyi değiştirebilecekler?" diye ekliyor. 
Sıra bende ya, biraz da domuzluk olsun diye soruyorum: 
Peki siz ne yapıyorsunuz bu soğukta sokakta?
"Artık yemek yapamıyorum eskisi kadar; dönerciden pide aldık, eve gidiyoruz" diye cevaplıyor hanımı.
Bastırıyorum; "Ben de bize destek vermek için geldiniz sandım" diyorum. 
Mustafa Dayı:
"Bırak Hoca Allah aşkına, bağırıp çağırmayla iş olmaz" diye kendince ders veriyor. 
Ben de golümü atıyorum: 
Siz bağırıp çağırmadığınız da ne oldu? Halimiz ortada... Bak bu gençlerin çoğu ya üniversitede ya da araştırma kuruluşlarında çalışıyor. Bir kısmı okuyor ve bir kısmı da doktora yapıyor. Gelmiş, Boğaziçi Üniversitesi`ndeki öğrencilerle dayanışmalarını dile getiriyorlar. Duyarlı gençler, diyorum... Geniş ailesindeki sıkıntıları bildiğim ve neleri kastettiğimi anladığı için destur alıp gidiyorlar.

İki gencin sohbetimize kulak verdiklerini fark ediyorum ve soruyorum: Siz ne dersiniz? Nerede çalışıyorsunuz?
"Ben Boğaziçi Üniversitesi`nde fizik okudum. Şimdi Heidelberg Üniversitesi'nde doktora yapıyorum. Danışman profesörüm, bu sene bitecek olan doktoramdan sonra fakültede kalmamı öneriyorlar" diyor delikanlı. Kız arkadaşı olduğunu belirten hanım, "Ben EMBL'de (EMBL Heidelberg: The European Molacular Biology Laboratory/Europısches Laboratorium für Molekularbiologie/Avrupa Moleküler Biyoloji Laboratuvarı - Avrupa Birliği'nin tek ve büyük bir moleküler biyoloji araştırmaları enstitüsü) çalışıyorum, Boğaziçi mezunuyum ve doktoramı Münih'te yaptım" diye ekliyor.

Başka bir gence yanaşıyorum ve ne yaptığını soruyorum:
"Ben de Boğaziçi mezunuyum. DKfZ'de (DKfZ: Deutsches Krebsforschungszentrum/Alman Kanser Araştırma Merkezi - Almanya`daki en büyük kanser araştırmaları merkezi) hekim olarak çalışıyorum. Önceleri araştırma görevlisi olarak çalıştım, tezim bitince doktor olarak çalışmaya devam ediyorum."
"Biz her yerdeyiz" plakatini taşıyan gence yanaşıyorum ve soruyorum, hangi amaçla bu soğukta dakikalardır plakati tuttuğunu...
"Boğaziçi mezunuyum, Mainz'de bir klinikte doktor olarak çalışıyorum. Internette okudum ve 60 kilometre öteden buraya geldim, dayanışmamı göstermek için" diyerek gururlu ve dik tavrını dile getiriyor.

Ah Mustafa Dayı, ah; diyorum kendi kendime. Ah bu gençleri bir anlayabilsek... Ve keşke onlara daha fazla destek olabilsek, peşlerinden gitsek.

Bu son iki cümleyi, 2013 sonbaharında, Ankara`daki 300 kişilik bir salonda, yaklaşık 200 kişinin huzurunda, "Gezi Parkı Eylemi'ni Değerlendirme Toplantısı"nda, "Biz bu gençlere yol göstermeliyiz, gençlere öncülük yapmalıyız!" diyen sosyoloji profesörüne de söylediğimi hatırlıyorum. Kuşağımdan çok akıllı ve yiğit insanlar çıktı. Ama, yukardaki profesör gibi çok bilmişlere de üzülüyorum doğrusu.

Miting bitiminde, 5-6 gençle pandemi koşullarına uyarak ayaküstü kahve içiyoruz. Bakıyorum da hepsi çok zeki çocuklar. Gözlerinden zeka fışkırıyor. O derece de mütevazı ve alçak gönüllüler...
İçlerinden birisi, "Hocam, madem siyasetbilimcisiniz, Recep Tayyip ERDOĞAN`ın yeni anayasa teklifine ne diyorsunuz?" diye soruyor. 
Cevabım çok net, berrak ve de oldukça uzun oluyor... Gelecek yazımızda bu konuya devam edelim.
Türkiye`nin doğru düzgün bir ANAYASA`ya kavuşması umut ve dileğiyle. 
Tabii ki bunun için çalışmak ve mücadele etmek kaydıyla...

 

telif


Dr. Yakup Dıvrak Kimdir?

1950 Zile - Tokat doğumlu. İlkokulu ve orta okulu Zile`de (Julius SEZAR’ın Veni-Vidi-Vici dediği şehirde); liseyi Zile, Ankara ve Malatya`da okudu. Öğretmen Vekili olarak çalışırken, Tokat İlköğretmen Okulu`nu dışardan bitirerek kadrolu öğretmen oldu. Zile`de ilkokul öğretmenliği yaparken, 1973 yılında istifa ederek, eşiyle birlikte, yüksek öğrenim için Almanya`nın Heidelberg kentine gitti. Yüksek öğrenimi esnasında çok çeşitli işlerde çalışarak okudu. Uzun süre Heidelberg Üniversitesi`nde doktora çalışması yaptı ve bu üniversitede, Heidelberg Yüksek Öğretmen Okulu`nda, Rheinland-Pfalz Eyaleti Eğitim Bakanlığı`nda araştırmacı, asistan, koordinatör ve danışman olarak çalıştı. 2010 yılından bu yana, dönüşümlü olarak hem Almanya`da (Heidelberg`de ve Berlin'de) hem de Türkiye`de (Ankara`da ve İstanbul`da) yaşayan Yakup DIVRAK emeklidir ve halen eğitim danışmanlığı yapmaktadır. Evli ve iki çocuk (Kız: Mahir Deniz ve Erkek: Mustafa Serol) babası olan Dr. Yakup Dıvrak CHP, SPD ve GEVV (Bilim ve Eğitim Sendikası) üyesidir.

Makale Yorumları

  • Ali Riza Erdoğan24-02-2021 19:56

    Tebrikler Sn Divrak yazmaya devam derim, Sevgili henserim.

  • Oğuz Gemalmaz24-02-2021 16:11

    Muhteşem bir yazı. Teşekkür ederim

  • Şükran Tipici.24-02-2021 13:56

    Gençler dünyanın geleceğinin aydınlık yüzü ; Onları anlamak ve onlardan öğreneceğimiz çok şey var.

  • Rıza Şahin24-02-2021 12:59

    Değerli Yakup, gönüllerimize tercüman olmuşsunuz, dünyanın en büyük lideri bile, gençlere yol gösterelim dememiş, gençliğe onların düşüncelerine güvenmiş, koca bir cumhuriyeti koca bir ülkeyi gençliğe emanet etmiş. Ne mutlu böyle bir Liderin Gençliği olmak. Kalemine sağlık değerli Yakup Bey

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar