Prof. Dr. Ahmet Özer

Prof. Dr. Ahmet Özer


Aşk ve evlilik üzerine bazı düşünceler

Aşk ve evlilik üzerine bazı düşünceler

Giriş

14 Şubat “Sevgililer Günü”, peki diğer günler ne günü? Kapitalizm sevgimizi bile çaktırmadan, hem de damardan girerek pazarlamasını nasıl da biliyor. Bilmek gerek ki, onun derdi asla insanın ruhunu ve sevgisini yüceltmek değil, kendi kazancını artırmaktır. Bunu bilerek yaşamak gerek.

Bu bağlamda sevgi ile kalın derken, bu gün dolayısıyla  sizlerle “aşk ve evlilik üzerine” bazı düşüncelerimi paylaşmak isterim.

Mutluluk mu türün devamı mı?

Mutlu olmak için yarını beklemek, karşıya geçmek için nehrin durmasını beklemek gibidir, tıpkı sevgilisini hatırlamak, onun için bir şey yapmak için sevgililer gününü beklemek gibi. Gerçi insanoğlu açgözlü, asla beklemez, mutlaka bir yerinden dalar. Çünkü o hep ister.

Zira her türlü sakıntının kaynağı başı sonu olmayan istemektir. Bunu isteyenler bu isteme kuyusuna düşer ve orada debelenirler. Çözüm nedir diye sorarsanız, çözüm istemlerin susturulmasıdır, derim ben size. O yüzden mutluluktan ziyade gerçekte var olan acıdır diyor Schopenhauer. O halde mutlu olmak istiyorsan daha az mutlu olmayı istemelisin dediği üzre.  Önemli olan çok şeye sahip olmak değil, az şeye ihtiyaç duymaktır, diyor Platon.

Bütün mesele üremeye…

Peki insan irade sahibi bir varlıksa bütün bunlar nasıl olabiliyor? Çünkü istenç ve irade en büyük kötülüğünü insanoğlunun cinselliği üzerinde uygulamaktadır. Bu türün devamını sağlamak için oynanan bir oyundur. Türün devamını sağlamak ise bu oyunda mümkün mertebe tarlaya çok tohum serpmektir. Buna karşı çıkmak cinsel istenci yenmek ise imkânsız gibidir. Evrim bu yüzden doğurgan dişilerle ilişkiye girmeyi ve genlerini yaymayı güzel hislerle ödüllendirir. Ama aynı evrim bu güzel hislerin hızla sönmesini de sağlar.

Bir düşünün eğer orgazm sonsuza dek sürseydi mutlu erkekler hem başka doğurgan dişiler aramakla uğraşmayacak hem de beslenmeyle ilgilenmeyecek, bu da kısa sürede açlıktan ölmelerine yol açacaktı. Böylece insan soyu kısa sürede tükenecekti. O nedenle söndükten sonra tekrar ortaya çıkan o cezbedici şehevi birleşmenin peşinde koşmaya başlar yeniden. Onu yenmek zor. Zaten onu yenen kişi hayattaki tek mutlu kişidir, Buda gibi.

O halde ne kadar ulvi görünürse görünsün her türlü aşkın kökeninde cinsel dürtü yatar, denebilir. Cinsel dürtümüz ise insan soyunu sürdürmeye bizi yönlendirir. Güzellik, yaş, boy kilo, ölçüler güç vs. hep buna yöneliktir. İnsan her ne kadar irade sahibi olsa bile cinsellik ile ilgili cazibeler insanı yanıltır. Şehvet buna örnektir. Şehveti düşünsenize. Öncesi ve tatmin olduktan sonraki anların bambaşka olması nasıl bir yanılsama içinde olduğumuzu gösterir bize.

Üreme iç güdüsü her türlü sevginin de temelidir, buna seks da dahildir.
Örneğin, erkeğin aşkı birliktelik sonrası tatminle beraber azalır, kadının ise buna karşı bağlılığı (erkeğin aksine) artar. Bunun altında yatan neden olabildiğince türün devam etmesine katkıda bulunmaktır. Bir erkek bir yıl içinde yüzden fazla çocuk yapabilirken bir kadın ne kadar erkekle birlikte olursa olsun bir yılda ancak bir çocuk yapabilir. Bu yüzden bir erkek her zaman başka kadınları arzularken bir kadın her zaman tek erkeğe bağlı kalma eğilimindedir.

Doğa doğacak çocuğu koruyup kollamak bakımından kadının erkeğe bakmasını söyler. Kadın bu yüzden sadakatten yana iken erkek daha çok sadakatsizlik eğilimindedir. Yani evlilikte sadakat erkek için yapay bir durum iken kadın için doğal bir durumdur.

Seçimleri etkileyen unsurlar

İşte bu nedenle cinsel iç güdü erkeği ve kadını eş seçiminde belli arayışlara iter. Erkeği eş seçiminde etkileyen ilk unsur yaştır, zira doğurganlık için bu önemlidir (Burada bahse konu mantıksal eş arayışı değil duygusal ve içgüdülere dayalı olandır). Genç bir erkek pek ala cinsel üremeyi kaybetmiş bir kadını da seçebilir. Ama bu seçim cinsel iç güdüden ziyade mantıksal, psikolojik, ekonomik veya başka sebeplere dayalı olacaktır.

Sağlık, seçimde bir diğer değerdir. Cinsel iç güdü türün devamını istediğinden sonradan bebeğe geçecek hastalıkları önemser. Beden, başka bir husustur. Erkek eş seçerken kadının dişil bedenine büyük bir arzu duyabilir. Erkek güzel bir kadına âşık olduğunda kendi beğenisinin peşinde koştuğunu sansa da aslında bu seçimi cinsel içgüdü yaptırır ona. Burada hedef doğacak bireyin mükemmel ve sağlıklı olması arayışıdır.

Bir diğer değer kadının biraz topluca olmasıdır. Bu ceninin besin alacağının işaretidir. Tam gelişmiş bir kadın göğsünün erkeğe çekici gelmesinin altında yatan asıl neden bebeğin sağlıklı beslemesi güdüsüdür.

Güzel yüzlü bir kadını seçmek de böyledir. Her ne kadar erkek, kendi zevkini düşünerek seçtiğini sansa da doğacak çocuğa yüz güzelliğini kadın vereceğinden cinsel içgüdü buna da dikkat eder.

Kadının seçimi !

Kadınların seçimi ise erkeklerinki gibi kesin ve belirli değildir. Buna göre kadınların cinsel iç güdüleri toy bir delikanlıdan ziyade üreme gücünün zirvede olduğu orta yaşları 30-35 yaşlara yöneliktir. Üreme gücünün zirvesinde bulunan bu yaş aralığındaki erkek genellikle ona daha çekici gelir.

Kadının seçimini yaparken güzelliği en ön planda tutmaması da bundandır. Çünkü ona göre doğacak çocuktaki güzelliği o üstlenmiş durumdadır.

Ancak kadın bir erkekte olup kendinde olmayan hususlara da dikkat eder. Geniş omuzlar, dar kalçalar, kas gücü gibi özellikler bunlardandır. Bu türden güçlü ve cesaretli doğacak çocuk aynı zamanda gelecekte onu daha iyi koruyacağını düşünür. Bu yüzden kadının cinsel iç güdüsü cesaretli ve güçlü erkeğe yönelir. (Güç eskiden kas gücüydü, sonra para, mevki hata yakışıklı olmaya yönlendi ve bunlar doğal gücün yerini aldı).

 İrade gücü, cesaret, dürüstlük, iyi kalplilik gibi babadan geçeceğini düşündüğü özellikler de kadını büyüler. Kadın erkeğin kişilik özelliklerinin etkisi altında kalırken erkek daha çok kadının saydığımız fiziki özelliklerinin etkisinde kalır. Bu o kadar önemli bir dürtüdür ki temelde kadındaki zekâ ve zihinsel özellikleri bile bundan dolayı göz ardı edebilir.

İdeali bulma

Cinsel içgüdüler insan türünün olabilecek en iyi şekilde devam etmesi için seçimlerimizi etkiler. Amaç bu olsa da zaman zaman türde sapmalar olabilir. O zaman cinsler bu eksiklikleri düzeltip ideal insanı bulmaya yönelir. Sarı saçlı, mavi gözlü ve beyaz tenli birinin türden sapma olduğunu düşünen kişi bunu siyah saçlı ela gözlü nispeten esmer biri ile gidermeye çalışır. Bu durum fiziki tercihlerin dışında karakteristik özelliklerin birbirini düzeltmeye yönelik arayışları için de geçerlidir.

Sonuç olarak cinsel iç güdü bir araya gelen iki insanın çıkarlarından ziyade genel olarak insan türünün çıkarlarına hizmet eder. Birbirine âşık olarak evlenen ya da bir araya gelen bu iki kişi aslında cinsel iç güdülerinin etkisi altındadır. Cinsel iç güdü türün devamını sağlamak için bu iki kişiyi bir araya getirip şehvet yanılsamasıyla birbirine bağlar. Bunların bir araya gelmesi ile amaç anne babanın kusurlarını gidermek ve türün en iyi (en ideal biçimde) sürdürülmesini sağlamaktır.

Aşk denilen şey ve evlilik

Kişileri birbirine delice âşıkmışçasına bir araya getiren içgüdü amacına ulaştıktan sonra onları birbirine delicesine bağlayan yanılsamayı giderek ortadan kaldırır. İnsan aşıkken âşık olduğunu ve dünyayı farklı görür. Karşısındakindeki eksiklikleri ve farklılıkları görmez. Aşk adeta görmeme hastalığına dönüşür. Yanılsama ortadan kalktığında farklılıklar ve eksiklikler gün yüzüne çıkar. Evlilikte artık her şey görülür, görme ve görüleni büyütme hastalığı başlar. Çünkü iş bitmiş amaç hasıl olmuştur artık. Artık ilişki giderek çekilmez görünmeye başlar ve mutluluk sanılanın sonuna gelinir.

Evlenecek kişilerin evlilikten önce cinsel iç güdüleri ve çekim gücü gittikçe artar. Cinsel iç güdü amacına ulaştıktan, çocuklar doğduktan sonra bu iç güdü eskisi kadar kuvvetli kalmaz giderek gücünü yitirir. Bu sefer de kadının türün devamını sağlamaya dönük annelik iç güdüsü ortaya çıkar. Buna karşılık erkeğin cinsel içgüdüsü zamanla eşinden ziyade diğer kadınları daha çekici görebilir.

Buna rağmen bütün evliliklerin mutsuzlukla sonuçlanması kaçınılmaz değildir. İnsan sosyal ve paylaşımcı bir varlık olduğu için bu duygusunu öncelikli olarak eşinde tatmin etmeye çalışır. Ortak amaçlar, gelişen ve değişen ortak beklentiler bu tür çiftleri bir ömür bir arada tutar.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar