Yusuf Kanlı

Yusuf Kanlı


KKTC’ye acil yardım şart

KKTC’ye acil yardım şart

Bakmayın siz Kıbrıs Türklerinin her şeyi bilir gibi büyük harflerle konuştuklarına. Oldukça kırılgan ve ciddi sınırlamalarla yaşamaya çalışan bir halk Kıbrıs Türkü.

Hangisi? Kıbrıs asıllı olanlar mı, 1974 sonrası Anadolu’dan gelenler mi? Gibi acayip bir soru sormayın, bir, iki nesil önce aile üyeleri nerede doğmuş bakılmaksızın, vatandaşlık bağı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bağlı herkesi artık Kıbrıs Türkü olarak kabul etmeliyiz.

KKTC çeşitli kronik sıkıntıları bulunan küçük bir ekonomi. Değerli dostum KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile “sabah yazışması” yaptık geçenlerde. Dedim ya, Kıbrıslı dediğin aile nereden kaynaklanıyor bakılmaksızın, adanın suyundan havasından herhalde, her konuda fikri olan, üstelik dediğinin mutlak doğru olduğuna inanan insanlar. Bu arda Rumlar da pek farklı değil, onu da söyleyeyim. Adalılık herhalde bu durumun nesebi. Bir diğer sebep de herhalde dünyada ender görülecek şekilde çok yüksek, bırakın okur-yazarlık oranını, üniversite eğitimi almış nüfus oranı. Neredeyse tamamı lise mezunu olan Kıbrıs Türk gençliğinin rahat %75’ten fazlası üniversite mezunu. Bu  durumun sebebi üniversite adasına dönmüş Kuzey Kıbrıs’ın yanı sıra on yıllardır Türkiye ve İngiltere başta dünyanın dört bir tarafında üniversitelerde akla gelen her branşta eğitim gören gençlerin fazlalığı.

Cumhurbaşkanı Tatar ve tüm KKTC siyasetçileri bu günlerde ciddi sıkıntı içerisinde. Bazı arkadaşlar mevcut sıkıntıları Euro’ya geçmek ile atlatabileceklermiş gibi afaki fikirler de geliştirseler de, çıkışın sadece ve sadece Türkiye ile birlikte davranarak gelebileceği en azından şimdilik görülmesi gereken bir gerçek. Avrupa Birliği’nden palyatif ve yetersiz ve belli alanla sınırlandırılmış desteklerle bu krizden çıkılamayacağı gibi, ne yerel kaynaklar bu sorunu çözmeye yeter ne de Türkiye hariç yardım, kredi, finansman imkanı var.

Herhalde Lefkoşa’daki TC büyükelçiliği Ankara’ya yeterli bilgilendirmede bulunmaktadır. Mart 2020’den bu yana yaşanan salgının yanı sıra bir yıl içerisinde kurlarda yaşanan deprem sadece küçük imalat sektörünü değil, başta üniversiteler olmak üzere tüm hizmet sektörünü neredeyse yerle bir etti. Türkiye yıllar önce kiralar, hizmetler ve hatta maaşlarda dövize endeksli sözleşme yapılmasını sona erdirerek belki böyle bir krize şimdilik girmedi ama KKTC’de durum farklı. Mesela 400 sterline kiralanan bir öğrenci evi eskiden 2,800 TL ederken önce 4,000 bugün ise neredeyse 10,000’i buldu. Tüketim malzemeleri keza uçuk fiyatlara yükseldi. Gelirler ise sabit kalınca, Türkiye’dekinden çok daha ciddi bir durum ortaya çıktı.

Evet, Nisan ayında turizm tekrar canlanacak belki ve kurlar dolayısıyla ucuzlayan otellerde ve servis sektörünün diğer alanlarında ciddi gelir artışı yaşanabilecek. Belki üniversiteler de daha fazla yabancı öğrenci cezbedebilecek önümüzdeki dönemde. Ama, yetecek mi? Taze para şart ve bu da ancak Türkiye’den gelebilir.

Diğer yandan gelişmeler de bir kez daha gösterdi ki KKTC’nin kendi kendine yeter bir ekonomi olması için acı bir yapısal dönüşüm programından geçmesi şarttır. Bir yandan TC yardımı ile devlet daha etkin olacak şekilde yeniden yapılandırılırken, gerçekçi bir şekilde politikalar geliştirilmeli, stratejik öncelikler tespit edilmelidir.

Uluslararası toplumdan ayrı olmanın faturası çok yüksektir. İzolasyonlar Rum kesimi tarafından, Avrupa Birliği işbirliği ile Kıbrıs Türk halkına ve devletine yönelik acımasızca uygulanmaktadır. İzolasyonların azaltılması için çalışmalar yapmak şarttır.
Seçim beklenmeden, Cumhurbaşkanı Tatar Ankara ile sıkı işbirliği içerisinde inisiyatif kullanmalı, güven artırıcı önlemler çerçevesinde etrafta dolaşan fikirleri geliştirmeli, yapıcı teklifler ortaya konmalıdır.

Gerçekler acıdır ama inkar edilemez. Rum tarafı federasyon isterim dese de egemenlik paylaşmayı kabul etmediği sürece adadaki tek olabilecek çözüm çeşitli renklerde iki devletli seçenektir. İster konfederasyon, ister tam bağımsız ancak AB içerisinde iki devlet veya başka bir formülle Kıbrıs sorununa nokta koyuncaya kadar, ara formüllerle mesela nihai statüsü çözümde belli olmak şartıyla Maraş’a “özgün nüfusu” dönmesi, KKTC egemenliğinde ancak yerel yönetim hakkı verilmesi karşılığında Ercan’ın, Mağusa limanının uluslararası trafiğe açılmaları, KKTC seyahat belgelerinin en azından AB içerisinde “muteber seyahat belgesi” olarak kabulü gibi yaratıcı fikirler masaya konmalıdır.

KKTC ancak turizm, üniversiteler ve sair servis sektörü hizmetleriyle kendi kendine yeter bir devlet olabilir.

 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar