Dr. Yakup Dıvrak

Dr. Yakup Dıvrak


Dünya’nın En Güzel Kurşun Kalemi!..

Dünya’nın En Güzel Kurşun Kalemi!..

Mimarlık Başarısı mı Yoksa Dünya’nın En Güzel Kurşun Kalemi mi?
Nedendir bilmem, mimari ve mimarlık deyince aklıma hep İtalya gelir: Roma, Venedik, Floransa, Milano, Nadua, Bolonya, Napoli, Parma ve diğerleri…

Bir ülkeye bu kadar mı yakışır bir mimarlık bienali? Evet… 17. Mimarlık Bienali (17. Architekturbiennale Venedig, 2021 – Universes in Universe) 22 Mayıs 2021 ve 21 Aralık 2021 tarihleri arasında Venedik’te ziyarete açık. Küratör Hashim Sarkis’in rejisörlüğünde gerçekleşen bu muhteşem bienalde bir Alman Pavyonu da ziyaretçilere açık. La Bienali di Venezia internet ortamında da ziyaret edilebilir: www.la-bienale-divenezia.com

114 katılımcının arasında maalesef Türkiye yok. Tek sevindirici nokta şu: Katılımcı listesinin 10. sırasında Türk kökenli iki mimar var: Refik ANADOL studio (Los Angeles,USA) ve Gökhan S. HOTAMIŞGİL (Boston, USA)

Avrupa Birliği’nin de facto başkenti Frankfurt’ta kurşun kalem formundaki Dünya’nın en güzel gökdeleni yükseliyor. Avrupa Birliği Merkez Bankası’na ev sahipliği yapan bu kenti bilirler. Dünya’nın en büyük kitap fuarı olan FRANKFURT KİTAP FUARI’nı ziyaret etmeye gelenler tam da bu estetik değeri çok yüksek gökdelenin önünden geçerek fuara ulaşırlar. Kitapseverler önce bu dünyanın en güzel kalemini (!) tavaf ederler ve akabinde yeni yayınlanan kitaplara kavuşurlar. 

Mayıs ayının ikinci haftasında New York’ta bisikletiyle trafikte bir kazaya kurban giden star mimar mühendis Helmut JAHN’ın başeseri olan bu gökdelenin temeli Temmuz 1988’de atıldı ve iki yıl içinde bitirildi. Frankfurt Fuar Kulesi olarak adlandırılan ve gören herkesin hayran kaldığı gökdelen insanda zarafet duygusu uyandırıyor. 

Temeli iki tenis sahası büyüklüğünde bir karenin üzerine oturan, yükseldikçe daire şekline dönüşen ve tepesinde camdan bir piramit, bu kurşun kalem formundaki şaheseri tamamlıyor. Gökdelenin piramit şeklindeki kısmı bir kurşun kalemin ucu adeta. Mimarlık sanatının üç formunu iç içe geçirerek birleştirip bu zarif gökdeleni yaratıyor. 256,5 metre yüksekliğindeki bu zarif gökdelen bittiğinde Avrupa’nın en yüksek binası idi ve bizler sırf bu binayı ziyarete giderdik…

Bu gökdeleni her gördüğümde 1966 yılında Ankara’daki Gima Binası’nın (Kızılay Meydanı’ndaki gökdelen), o dönemin Türkiye’nin en yüksek binasını, Ankara Atatürk Lisesi’ndeki arkadaşlarımızla ziyarete gidişlerimi hatırlarım… En üst kata çıkmak için sıra beklemeler… Daha sonra Sakarya Caddesi’nde Goralı’da sandviç yemeler… Peşinden gelsin Büyük Sinema ve sinema sonrası dondurma sefası… Bunların hiçbiri yok Frankfurt’ta. Ankara’da da öyle… Orada da kala kala o gökdelen kaldı. Şimdilerde bir işyeri olarak kullanılıyor. Bulvara bakan Kuzgun ACAR (Kuşlar) plastiği de sökülüp atılmış… Yazık, çok yazık. Birileri özgürlüğe uçan kuşlardan mı korktu acaba?

Frankfurt Fuar Kulesi, bu kurşun kalem formundaki gökdelen sırf fuar alanının simgesi değil, bütün Frankfurt kentinin simgesi olmuş durumda. Sonradan bu gökdelenden daha yüksekleri ve cafcaflıları inşa edilmiş olsa bile bu binanın anlam yüklü zarafetine hiçbirisi ulaşamadı. Bu güzel gökdelenin tam karşısındaki kısımda o kadar çok gökdelen yükseliyor ki, şehrin bu bölümünden hareketle ve Manhattan’a kinaye olarak Frankfurt am Main (Frankfurt a.M.) kentine “Mainhatten” deniyor.

Bu güzel gökdelen her gün başka renkte ışıklandırılıyor. Bir de buna hava durumu (güneş, bulutlar, yağmur, kar, v.b.) eklenince ortaya çok enfes görüntüler çıkıyor. Bu gururlu ama sade ve alçakgönüllü bina insanda diğer gökdelenlere bakınca oluşan duyguları oluşturmuyor. Örneğin, Deutsche Bank’ın gökdelenlerine bakınca insan kendisini üzüm tanesi gibi ezilmiş hissediyor… Karışık duygular ortaya çıkıyor… Para yıkamalar, transaksiyonlar v.b. Binaların görüntüsü bile ukala…

Bu güzelliği yaratan mimar Helmut JAHN’ın toprağı bol ola…

Türkiye’nin de böyle star mimar ve mühendislere ihtiyaca var. Star mimarken bisiklete binip işe gidip gelen mimar-mühendisleri Türkiye’de de görüp gururlanmak isteriz. En çok da inşa ettikleriyle…

“Güzel ülkem, yalnız ve mahzun ülkem” diyen sanatçımız haklı değil mi?

telif


Dr. Yakup Dıvrak Kimdir?

1950 Zile - Tokat doğumlu. İlkokulu ve orta okulu Zile`de (Julius SEZAR’ın Veni-Vidi-Vici dediği şehirde); liseyi Zile, Ankara ve Malatya`da okudu. Öğretmen Vekili olarak çalışırken, Tokat İlköğretmen Okulu`nu dışardan bitirerek kadrolu öğretmen oldu. Zile`de ilkokul öğretmenliği yaparken, 1973 yılında istifa ederek, eşiyle birlikte, yüksek öğrenim için Almanya`nın Heidelberg kentine gitti. Yüksek öğrenimi esnasında çok çeşitli işlerde çalışarak okudu. Uzun süre Heidelberg Üniversitesi`nde doktora çalışması yaptı ve bu üniversitede, Heidelberg Yüksek Öğretmen Okulu`nda, Rheinland-Pfalz Eyaleti Eğitim Bakanlığı`nda araştırmacı, asistan, koordinatör ve danışman olarak çalıştı. 2010 yılından bu yana, dönüşümlü olarak hem Almanya`da (Heidelberg`de ve Berlin'de) hem de Türkiye`de (Ankara`da ve İstanbul`da) yaşayan Yakup DIVRAK emeklidir ve halen eğitim danışmanlığı yapmaktadır. Evli ve iki çocuk (Kız: Mahir Deniz ve Erkek: Mustafa Serol) babası olan Dr. Yakup Dıvrak CHP, SPD ve GEVV (Bilim ve Eğitim Sendikası) üyesidir.

Makale Yorumları

  • Ahmet divriklioglu17-06-2021 10:13

    Harika güzel bir yazı kutluyorum

  • Mehmet ali03-06-2021 10:55

    Ellerine saglik Hocam.

  • Ziya Atik03-06-2021 08:10

    Hariķa bir analiz yazan ellerinize sağlık

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar