Emel Seçen

Emel Seçen


Yasaklar yasaklar

Yasaklar yasaklar

Çocukluğumuz, yastık üstüne konan, kırmızı rugan ayakkabılar ile beklenen bayramlar kadar, yasakların cirit attığı anlarla dolu.

Ne müziği, ne sanatı, ne yazarı, özgür kalabildi.

Biz, seksen darbesinin geleceği, yaşamları sıkıştırılmış çocukların düşüncesi, bundan sonra iyi günler görüleceğiydi. Her şeye rağmen büyüklerimiz kadar, inancımız sonsuz akışta devam ede dursun, yasaklar hala hiç hız kesmiyor. Üstelik sadece ülkemizde değil, dünyada tarihe, eserleri ile demir atmış Rus yazarlar, tarih belleğinden çıkarılmaya çalışılıyor. Bu sadece iki ülke arası savaş değil! Bu bir büyük emperyalist bataklık. Yasaklanmış tüm yazarlara bir bakarsanız, toplumsal aydınlanmanın izlerini görürsünüz. O yüzden okumalara buradan başlamak lazım.

İskenderiye Kütüphanesi, boşa yakılmadı! Yüzyıllardır devam eden insanlık hala evrimleşerek “insan” olmaya çabalıyor. Kirlenen, kirletilen, üstelik bağıra bağıra sömürülen satıhta.

ABD’nin, uzaya ilk çıkan insan, Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’in ismini, Ukrayna saldırısını bahane ederek, kendi yani Coloroda eyaletinde düzenlenen, Uluslararası Uzay Sempozyumu”ndan çıkarmış olması, ne insanoğlunun aya, ayak basmış olduğu gerçeğini değiştirir. Ne de onun hangi ülkeden çıkıp, onca zahmet, eğitim sonrası geçebilen kişiler arasından yükselerek aya ilk ayak basmış, o zamanın Sovyet, şimdinin Rusya vatandaşı olduğunu.. Çünkü bu dünya vatandaşlığıdır, her şeyden önce.

Yani anlayacağınız artık uzaya bile karışılıyor, bakmayın teknoloji ile özgürleşiliyor, aslında hapis alınıyoruz. Her şey o minicik telefonda saklı. Ne kadar özlüyorum, o zamanları, bizim büyüklerimizden gördüğümüz gibi saat kaçta görüşülecekse, belki haftalar öncesinden haberleşilir, muhakkak o saatte orada olunur. Bu duyguyu anlatabilmek, yaşamayan için zor. İşte tam buradan başlıyor, dürüstlük, sadakat.

Uzaydan aşağı bakınca, aşağısı hepten tımarhane gibi..

Hele hele bizde kaynar kazan. Düzelsin dedikçe, başka bir icat çıkıyor. Yani biz, icat çıkarmayın, denilen ebeveynlerin baskısı ile büyüdük ama arada kendi sesini yükseltmek, inandığı şeye tam tamına, sıkı sıkıya sarılmış olanlar yürüdü, nereye kadar giderse… Ardına bakmadan ve kendinden bir, iki kuşak ağabeylerinin, ablalarının ilhamını ve ruhunu taşıyarak.

Deve Kuşu Kabare Tiyatrosunun, gösteri bileti için aylar öncesinden heyecan duymadıysanız, her skeç repliği, ayrı bir eser olan oyunların en azından YASAKLAR bölümünü, teknoloji nimetlerinden faydalanarak ve insanoğlu hayatta iken izleyebilirsiniz. Hala güncel.

Gelelim, taze hafta sonuna. Yasaklar, salgınlar, ekonomik kriz, kendini asanlar, yemek bulamayanlar, savaşlar, içerde ise içimizi ısıtan yegâne program, HalkTv’nin, Görkemli Hatıralar’ı.. Tek geçiyorum. İki yıldır, bu topluma bir tek şey öğretebilmek adına, ne emekler ortaya koydular. Yasaklandılar, şarkılar, yayınlar susturuldu. Yılmadılar. Birkaçını çok şükür canlıda izleme fırsatını bulduğum programın, TV karşısından değil sahada ne kadar da zor olduğuna da tanıklık ettim. Yayın yeri eğer uzak mesafe ise aşılması gereken yollar, sonra kurulum, mekân, konuklar ve aynı enerjinin hiç eksilmeden, program sonunda da olması gerekiyor haliyle, birde bunların tam ortasında ki köprü vazifesinde, Gazeteci, yapımcı ve program sunucusu, Serhan Asker.

Her hafta sonu, tam iki huzur çekeceğiz, diyoruz halk olarak ama tombaladan ne çıkacak, düşüncesi de hiç eksilmiyor, bir yanımızdan.

Ne olmuştu 19-20 Mart haftasonu sabah yayın akışında; önce İstanbul ve Ankara, HalkTv ekibi, ilk olarak Artvin Şavşat yayını gerçekleştirdi. Öyle ki bu hava koşullarında zaten oraya ulaşabilmeleri zor. Başardılar, çok da güzel uğurlandılar. Nereye, diğer durak olan Kars, Susuz’a.

Arada ne oldu, ,işte o tombala mevzu. Böyle durumlarda o tüm eserleri başka bir başyapıt ama nedense beni en çok etkileyenlerden biri olan “Teneke”, gelir aklıma. Yaşar Kemal’in bu eseri, adeta her dönemin tutanağıdır. Bu eseri okuyunca, neyin değişip, değişmediğine daha iyi karar verebilirsiniz. Tüm çıplaklığı ile ortadadır, gerçekler. İlk durakta Kaymakam çıktı, program sonunda çıktıkları yolda ise gündüz düşen çığdan, onlarda nasiplerini maalesef aldı. Kapıları açılmıyordu. İki saat mahsur kaldılar. AFAD yetişti, Halktv ulaşmaya çalıştı, şarjları bitiyordu ama Kaymakam yoktu. Umarım sonra aramıştır. Ya da arayacaktır.

KARTAL Meydanında, arkadan dolanıp, yüzüne yumruk patlatılan, bir Tiyatro sanatçısının, adı ki Orhan Aydın, olur kendileri, güya bağlı olduğu partinin gerekçesi ile kendi doğup büyüdüğü, yayında konuk olduğu halde katılamadı.

Program, toplumsal bellek ve değerleri içeriyor..Orhan Aydın, en son taze vefatı sonrası meydanda, sahnede, “Size her zaman desteğini esirgemeyen, Ferhan Şensoy’u, unutmayın!” demişti. Daha doğrusu, parti düzleminden çıkıp, herkese seslenmişti. Ferhan Şensoy, sadece bu ülkenin değil dünyanın yetiştirmiş olduğu çok değerli ve nadir bir şahsiyetti. Tıpkı Orhan Bey’in, soyadı gibi AYDIN! Hala bizde, yetişemeyen! Ama nasıl olsun ki? Biz ağacı yetiştiremiyoruz, insana sıra gelebilsin!

Görkemli Hatırlar, yayın ekibi, bin bir zorluklar ile vardılar, Kars’a. Susuz’a.. En başından beri onca yol, uykusuzluk, yorgunluk, stres bir yana, yemek yiyip, yemediklerini bile bilmiyoruz ama bu seferde Köy Enstitüleri, Cilavuz, nedeni ile mekân sıkıntısı yaşadılar. Yasak, orada da maalesef ki boy gösterdi. Hakikaten sonradan derman olan, deva bulan, onlara mekân, evlerini açan bir alanda, görevlerini fazlası ile yine yaptılar. Eksi 17 derece soğuğu, katmıyorum bile!

Ayakları kar içinde, kendileri mahsur, araçların kapıları açılmıyor ki biri canlı yayın aracı..

Bunca hengâmede, önce o çığ altından sağ salim kurtulabildiklerine şükretmek lazım.

Sonra en zor zamanlarda, dünya dünyaya, insan insana küsmüşken ve de herkesin bir iç arınma imkânı bulduğu ama bazılarının hala ders alamayıp, savaşı tercih ettikleri, adı dünya denen, insanoğlunun üç günlük yaşamında, ne yaptığından çok nasıl yaptığının kıymetinde, esas “ne bıraktığın”.

Mevki, konum, itibar, hepsi birer kostüm ve modası geçince, vizyondan kalkar ve geçer, gider..

Ve bir, biz kalırız, gök kubbe altında, hoş sedada..

İyilik yapanlar, elbet bulacaktır iyiliklerinin ve sevgi dolu yüreklerinin mükâfatını ki, zaten onlar mükâfat görmek için yapmamışlardır.

Sadece gönülden bir gülüştür, sonsuzluğa bırakılan.

Sonsuzlukta yayılan gökkuşağına…

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar