Emel Seçen

Emel Seçen


Raffaelia Carra

Raffaelia Carra

Henüz çocuğuz… Taze dimağlarımızda yükselen belki de sadece müzik ve dans tutkunları için öncelik olan kraliçe, ama bizim değil Akdeniz’in çizmesi İtalya’nın.

BİZ İTALYA’YI RAFFAELIA İLE TANIDIK

Doğru, çünkü seksenli yılların ortasına varırken Toto Cutugno, L’Italiano (1983) demişti de hepimiz İtalyanca ve sonradan “hey margerita”ya transfer olmuştuk. Çocukluk, ergenlik arasında gidip gelirken Madonna ile Papa’ya ve dine bakışa zoom yapmıştık. İsyan sesleri yükselirken, ataerkil ve bir başka baskıcı Vatikan’a gönderme yapılıyordu. Kızlar ikiye ayrılmıştı; o yıllarda kimi Madonna kimi Cyndi Lauper’cıydı. Madonna’nın müziğinin daha kaliteli olduğu söylense de Cyndi Lauper esas isyanın adıydı. Dansı ve söylemleri ile onu sevenler, takipçileri hiç unutmadı. Bugün dahi müzikli animasyon filmlerinde onun şarkıları kullanılıyor.

O unutulmaz “Roma Tatili” filminin büyüsünden serpilerek büyürken, yetmişli yılların ortasında bir kadın sahne alıyordu, siyah beyaz ekranlarda. İtalya’dan yansıyordu ve çok farklıydı. Sıcacık… Evet, İtalya’yı, şarkı söylemeyi, dans etmeyi, coşup eğlenmeyi Raffaelia Carra öğretti bize.

Onun muhteşem enerjisi vardı. Cıvıl cıvıl… Konuk ağırlar, röportaj yapar, şarkı söyler, söylerken dans eder. Muhteşemdi, tek kelime ile!

Nazım’ın dediği gibi “Yaşadım diyebilmek için” yaşayanlardan…

Ülkemizin balyoz gibi inen, buldozer gibi herkesin üzerinden geçecek olan 1980 darbesinin şafağında varmıştı, Türkiye’ye. Onun rengi hayat ne demek, anlayabilenleri hep sardı.

Sadece İtalya üzgün değil aslında; onu tanıyan, dinleyen, onunla büyüyen herkes aynı duyguda.

Yıllarca ortağı olan Sergio Lapino yaptığı açıklamada, "Raffaella bizi terk etti. İnsaniyeti, kusursuz gülüşü ve olağanüstü yeteneğinin sonsuza dek parlayacağı daha iyi bir dünyaya gitti" diyebildi.

2018 yılında "Ogni volta che è Natale" isimli albümü çıkaran sanatçı, yaşamı boyunca 25 albüm ve birçok TV programı bıraktı.

Raffaella Maria Roberta Pelloni

O sıradan bir şarkıcı değildi. İtalya Bologna’da 8 yaşına kadar dans dersleri aldı ve 1951 yılında Roma’da Accademia Nazionale di Danza’da (Ulusal Dans Akademisi) dans derslerine devam etti. 9 yaşında,'Tormento del passato' filminde rol aldı ve Centro Sperimentale di cinematografia’dan (ulusal film okulu) 1960 yılında mezun olana kadar 5 filmde yer alacaktı. 1961’den beri aktifti ama 1970’li yılların başından itibaren sınır tanımayan koreografisi, muhteşem sahne performansı ile şov dünyasında yer aldı. İlkleri, dar beyinlere kazıdı. 1965’te 20th Century Fox film şirketi ile anlaşma imzalayarak ABD’ye taşınsa da ülkesini çok özlediği için bir yıl sonra geri döndü. 

Saçlarını şov dünyası için boyamıştı ama ekol oldu. Tutkularını ruhuna taşıyıp, her yerde gezdiren insandı o. 

RAl’de yıllarca sunuculuk ve şov yıldızlığı; Frank Sinatra’dan tutun da birçok şöhretli isimle sahne aldı. Dizi filmlerde oynadı. Dur, durmak bilmedi. 2011 yılında Euorovison için sunuculuk yaptı, 1971 yılında televizyon ekranlarında söylediği 'Tuca Tuca' adlı şarkısı ile hit, 1978 yılında söylediği 'Tanti Auguri' adlı şarkısı ile de İtalyan eşcinsel izleyiciler arasında popülerliğini daha da artırdı. 

İTALYA’DAN TÜRKİYE‘YE 

Birçok şarkısı farklı dillere çevrildi. 1977 yılında söylediği "A Far L'amore Comincia Tu" Ülkü Aker imzası ile Türkçe söz yazılarak Ajda Pekkan tarafından 'Sakın Sakın Ha' olarak, Türkçe yorumlandı.

Geçtiğimiz aylarda akciğer kanseri olduğunu öğrendiğimde çok üzülmüş ve kendisine dualarımı göndermiştim. “Ne olur, biraz daha yaşa!..” diye.

Çünkü bu insanlar hayatlarımızı güzelleştiren, hayata anlam katan değerlerdi. Bir kere yüreklerini koyuyorlardı işlerine. O hemen seziliyor. Çocuk da olsanız, biliyor, anlıyor ve sahip çıkıyorsunuz.

78 yaşında yıldızlara yürüyen Raffaelia Carra’nın naaşı vasiyeti üzerine yakılacak ve kül olacak. Ama sonsuzlukta hep hatırlanacak.

Çocukluk anılarımda derin bir mirastır, o süper yıldız!

Evimiz üst kat ve küçük olduğu için oda olarak kullanılmak üzere kapatılan balkonumuzun oluştuğu yerde bir çıkıntı vardı. Orası benim evimizdeki sahnemdi. Üç insan vardı asla laf söyletmediğim. Barış Manço, Edip Akbayram ve Seyyal Taner.

Seyyal Taner de bizim ülkenin Tina Turner’ıdır. Ben işte bir yanda Raffaelia koreografileri, bir yanda Barış Manço “Sarı Çizmeli Mehmet Ağa” el, kol, mimikleri ve yeni yeni Zerrin Özer’in “Gönül” şarkısını, uzun belime kadar saçlarımı bir sağa bir sola ata ata, hep bu sahnede söylerdim. Bir Seyyal olurdum, bir Raffaelia!..

Mikrofonum da elektrikli süpürgenin hortumuydu. O yoksa herhangi bir kapak bile yeterdi!

Annemlerin, delidir ne yapsa yeridir, diye beni kendi halime bıraktığı zamanlar… Müziksiz yaşanmayacağını, yaşanamayacağını çok küçükken idrak ettim. Elbette bunda babamın kavalı ve annemin mutfakta bilhassa yemek yaparken söylediği Türk Sanat Musikisi etkendir. 
Ama bir ben vardı benden içerde, ben bilirim. O ben, hala var ve iyi ki de var!
İşte o ben ile o sahnemin tam çıplak ayak parmaklarımın olduğu yerden, Türkiye’den sevgimle, önünde eğilerek seni selamlıyorum…
İyi ki seni tanıdım! Raffaella Maria Roberta Pelloni...

telif

Makale Yorumları

  • Ayten Tandoğan08-07-2021 08:48

    İyi ki böyle bir yazı yazdın! Raffaella Carra muhteşemdi, ben de danslarını izler ve taklit ederdim :) banı dansı sevdiren oydu, diyebilirim. Kendisi çok parlayan bir yıldızdı ve elbette ki yıldızların yanına gitmiş olmalı Çok teşekkürler sevgili Raffaella ve yazın için çok teşekkürler, Emel Seçen!

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar