Tuğçe Özcan

Tuğçe Özcan


Prenses Diana ve gerçekler

Prenses Diana ve gerçekler

Galler Prensesi Diana, 31 Ağustos 1997 tarihinde feci bir kazayla hayata gözlerini kapadığı andan beri hiç gündemden düşmedi. Sağlığında olduğu kadar, yokluğunda da her zaman konuşulmayı, takip edilmeyi ve taklit edilmeyi başardı. Son günlerde kraliyet ailesindeki önemli kayıp Kraliçe 2. Elizabeth’i ölümüyle neredeyse Kraliçe’den daha fazla gündemde yer alan isim oldu Galler Prensesi…

Monarşiye meydan okuyan tavrı mı, ikonik stilleri mi, sansasyonel yaşamı mı, aşkları mı yoksa bir devre kafa tutan cesareti mi onu bugüne dek taşıdı bilinmez ama Galler Prensesi evliliğindeki mutsuzluğunu her zaman iyilik için harcadığı emeklerle doldurmaya çalışırken halkının gözündeki tahta ölümsüz bir şekilde yerleşti.

Prenses Diana deyince benim ilk aklıma gelen efsane gelinliği oluyor. Mücevherleri, nikah töreni, o baş döndürücü ihtişam hepsi bir yana 1981 yılında gerçekleşen düğünde, David Emmanuel tarafından tasarlanan gelinlik, bugün bile hala Diana ile ikonikleşerek gündemdeki popülerliğini korumakta. O nasıl uzun bir kuyruk, o nasıl mağrur bir gelinlikti. Yaklaşık 8 metrelik gelinliğin kuyruğu törende görenleri şaşkına çevirmişti. Bu arada Diana ve Charles’ın düğününde bir başka sürpriz de ilk anda belli olmasa da gelinliğin renginin beyaz değil, fildişi olmasıydı. Kabarık kollu, fiyonklu ve 10 bin inci ile süslenmiş gelinlik Galler Prensesinin masum, utangaç ve ürkek tavırları arasında moda tarihinin efsaneleri arasındaki yerini aldı.

Bakın bugün bile, Kraliçe 2. Elizabeth’in ölümü ile sarsılan gündemde Prenses Diana hala en büyük puntolarla yazılmış çarpıcı başlıkları ve en çok okunan haberlerin baş kahramanı olmayı sürdürüyor. Peki Diana’yı böylesi efsane yapan tarafı neydi?

Prenses Diana yaşadığı zor günlerin ardından Monarşiye meydan okuyan bir tavırla özgürlüğünü eline almış, verdiği çarpıcı röportajlarla sık sık gündemi sarsmış ve halkının empatisini kazanmış bir kadındı. Yaşadığı zor günlerde ayakta durmaya çalışırken her zaman dürüst oldu ve hiçbir zaman zorlandığını, yalnızlığını, çaresizliğini gizlemedi. Aksine dev kapıların ardında herkesin merak ettiği saray konularını büyük bir cesaretle anlattı.

Kocası Prens Charles ile  boşanmasının neredeyse kesinleştiği gün giydiği düşük omuzlu, kalp yaka, kalem etekli muhteşem siyah elbise moda tarihine “İntikam Elbisesi” olarak geçti. Hatta bu öyle efsaneleşti ki, Diana’nın hayatını konu alan birçok yapım senaryosunda intikam elbisesine de yer verdi.

Sadece stilleri ile değil, Diana iyi niyet elçisi olarak dokunduğu hayatlarla da insanların gönül tahtına sonsuza dek kurulmayı başardı. Yaptığı gönüllü çalışmalar, ziyaretler, yer almak istediği yardım projeleri aslında hep kötü günlerinde onun için bir yaşam amacıydı.

Peki ya aşkları?

İşte bu konu dilden dile dolanan, doğruluğu hiçbir zaman kesinleşmemiş masalsı hikayelerle dolu. Çok yakın bir arkadaşım İngiltere gezisi sırasında Diana’nın boşandıktan sonra sarayında sık sık misafirlerini ağırladığını, hatta bu misafirleri saraya çoğunlukla gizli saklı aldığını anlatan bir tur rehberi ile gezmişti Londra’yı. Galler Prensesi’nin hayatını konu alan filmlerde de onun kalbini çalan iki isim görürüz: Biri Pakistanlı kalp cerrahı Haznat Khan, diğeri ise 1997 yılındaki korkunç kazada Diana ile birlikte vefat eden Dodi El-Fayed. Neredeyse tüm film ve belgesellerde Diana bu aşk çıkmazlarında buruk bir kalp kırıklığı içindedir. Ay hiç yüzü gülmedi mi bu garibin diyorum, o sırada Google’da gezinirken oğulları ile olan mutlu fotoğrafları çıkıyor karşıma. Onların da kokusuna doyamadan hayatı son buldu Diana’nın…

Şimdi devir döndü, zaman ilerledi, ölümün soğuk nefesi sonunda Buckingham Sarayı’nın da içine girdi. Kraliçe 2. Elizabeth’in ölümü ile Krallık ünvanının sahibi olan merhum Prenses Diana’nın boşandığı eşi Prens Charles ve Kraliçe ünvanını elde eden de Camilla Parker oldu. İşin teorik kısmı böyle, ama gelin görün ki gönüllerdeki kraliçe 97 senesinden beri değişmedi…

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar