Emel Seçen

Emel Seçen


Oku

Oku

“Bana bir harf öğretenin, kırk yl kölesi olurum, demiş HZ.ALİ.

Gelen kitap, kutsal Kuran-ı Kerim, ne ile başlar? İkra, yani Oku!

Okumak,  önemli ama okuduğunu anlamak, hepsinden önemli. Ne okuyacağına, neyi okutman gerektiğine, aydın öğretmen karar veriyor, başta. Tabii onların tedrisatından, ilminden geçmiş öğretmenlerin, yetiştirdiği ve artık birer meslek sahibi olmuş, ülkesine sahip bireyler. Bireyler ise toplumu oluşturuyor. Toplum, medeni ve demokratik anlamda şekilleniyor. Ya içerden çökebiliyor, ya yücelebiliyor ya da hiç biri olmuyor, yerinde saya duruyor, üstelikte bir yere varacağını sanıp, geri geri gittiğinin farkında olmadan.

Peki, bir doktora el kaldıran kişi cinnet geçirme halini de göz önünde bulundursak, acaba hangi öğretmenden geçmiştir? Ya da yeterince okuyamamış mıdır? Ya da annesi, bir büyüğü “Sana sopayla sen ekmekle” dememiş midir? Kim bilir belki demiştir ama unutmuştur, çünkü insan denen varlık, yaratılan düzen içinde hep bir kılavuz arar. Çıkmaza düştüğü anda o çukurun içinden azcık kafasını yükseltse, o kurtarıcının ne dediğine, ne söylediğine pür dikkat kesiler. Vahşi ormanda da böyledir. O yüzden aslan bir kükredi mi, ortalık süt liman olur. Ama aslanı da aslan yapan, niteliğidir.

Demek ki nitelik, donanım gerekli. Peki, başka ne olabilir? Evet, elbette sağduyu, o sağduyuyu çerçeveleyen vicdan.

“Başkası açken tok yatma” diyen, yüce bir kılavuzluk ve bilgelik içerisinde; halimizi anlatmaya gerek yok. Demek ki düzen içinde herkes ne evinden, ne öğretmeninden, ne de kılavuzlarından iyi öğrenememiş. Duymamış, okuyamamış, anlamamış. Ama bir anlamazsın, iki anlamazsın, üçüncüden sonrası ikmaldir. Eskiler bilir, bütünleme sınavlarını. İşte o bütünleme sınavlarına girerken, sınava giren öğrenciye bir başka öğretmen tarafından torpil geçilmesini önlemek için yani öğretmen en başta kim olduğunu bilmeden, öğrencinin kâğıdını tarafsız yorumlayabilip, notunu verebilmesi için, pratik ve güzel bir uygulama vardı.  Küçük bir üçgen şekilde, sınav kâğıdının sağ tarafında bulunan bölümden, tutkal ile sınav kâğıdı, yine öğrenci tarafından kapatılarak, teslim edilirdi.

Nereden nereye?

Elbette iyi öğretmenlerin en büyük özelliği, okuttuğu öğrencilerini, şah damarlarından tanıyabilmeleri kadar gözlerinden, yıllar sonra görseler ve hatta ismini unutmuş olsalar bile çıkarabilmeleriydi. Öğrenci de, evinden sonra en büyük adalet kavramını öğretmeninden öğrenir. O yüzden hele hele ilkokul öğretmeninin kalitesi, öğrencinin şansı ile doğru orantılıdır.

Yokluklar içinden gelerek tırnakları ile koskoca eğitim kurumlarına dönüştürülmüş bir hikâyedir. Dr.İbrahim Arıkan, Fen Bilimleri ve en büyük hayali MEF Üniversitesi.

Vefalı, çalışkan, vicdanlı ve tam bir Anadolu verginliğinde, öğretmen kimliği ile hiç patron olmadan, dev eğitim kurumu yaratabilmiş, yüce gönüllü, zor bulunan bir değerdi, Dr.İbrahim Arıkan ve onun yine eğitime adanmış ömründen kendisi gibi geçen, kardeşi Nazmi Arıkan.

Defalarca yazdım, gittim, sohbet ettim. Onun eğitim kurumları ve STK ‘lar için kişisel çabalarına tanıklık ettim.

Ne oldu?

Öldürüldü!

Hem de bayram için gittiği, çiftliğinde.

Doktor, öldürülüyor.

Eğitim kurum sahibi, öldürülüyor.

Kadınlar, katledilmek ile kalmıyor son düzlükte adamlar, köprü altında soyunup, kadına saldırmak için pusuya yattığını utanmadan, normal bir durummuş gibi açıklayabiliyor.

Çocuklar kaçırılıyor,

Çocuklar istismar ediliyor,

Ekmek, artık ağızda ya da midede değil uzakta büyüyor.

Tanımadığımız ve sığınmacı olan insanlar, yollarda, pazarda, dolmuşlarda, otobüste, vapurda, hastanede, asansörlerde karşımıza çıkıyor. Ayağımıza basıyor, itiyor, çarpıyor, bağırıyor ve onlar değil biz, kendi ülkemizde sığınmacı durumuna düşürülüyoruz.

Ağzımızı açmadan seslerini yükseltiyorlar.

Pardon ama Kurtuluş Savaşımızda bizim yanımız damıymışlar?

Bu ülke için ellerine kına yakılıp, davul zurna ile askere mi uğurlanmışlar?

Kaç kez al sancak altında; karda, yağmurda, hiç yüksünmeden şehitlerimiz ve milli bayramlarımızda saygı duruşlarında bulunmuşlar?

Kaç kez dini bayramlarımız için nakışlı mendil içinde çorap almışlar?

Yahut bizi, biz yapan Anadolu toprağının verginliğinde kaç paskalya çöreği, kaç topik, kaç hamursuz yemişler?

Kaç dostları olmuş?

Burada açık olarak görülüyor ki bir okuma, bir okuduğunu anlayamama, anlatamama ve ciddi bir nitelik sorunu var.

O zaman dün Zincirlikuyu’ndan uğurladığımız, Nazmi Arıkan’ın, sevgili ağabeyi Dr.İbrahim Arıkan’ın, çok sevdiği öğrencilerine, gençlere önsözü bulunan ve kitabının kapağında, ATATÜRK fotoğrafı ve kitap ismi “Beni çok ararsınız” adlı eserinde ki sözü ile bitireyim.

Netice de gelmiş, geçmiş hem insan, hem öğretmen kimliği ile bir güzel adamdı, Dr. İbrahim ARIKAN. 

Öğretmenlerinin, parasını ödemeden para almayacak kadar yüce gönüllü ve erdemli.

"İnsanlara faydalı her sonuç, bilim insanları tarafından büyük emek ve zaman harcayarak elde edilen sonuçlardır. Şunu unutmayın. Zahmetsiz elde edilen her sonuç değersizdir. Bir işi değerli kılan ona verilen emektir, harcanan zamandır.” DR.İBRAHİM ARIKAN
Neye, kimin, ne kadar emek verdiğini bilirseniz, belki okuma ve görme meselesi daha netleşir.

Fen Bilimleri Eğitim Kurumları, logosunda ne vardır, biliyor musunuz?

Bilim İnsanları. Kimdir bunlar?

Başta bizim Matematikçimiz Cahit Arf, Einstein, Galileo, Pasteur, Newton.

Öğretmen, eğitimci, Fen Bilimleri Eğitim Kurumları, kurucularından Nazmi Arıkan’a, rahmet ve saygı ile..

telif

Makale Yorumları

  • Serhat Tomur16-07-2022 09:50

    Elinize sağlık. Eğitimin önemini vurgulayan güzel bir yazı. Nazmi Arıkan'a rahmetle...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar