Prof. Dr. Tevfik Dalgıç

Prof. Dr. Tevfik Dalgıç


Liyakat, Sadakat ve Ruhsal Sorunlar

Liyakat, Sadakat ve Ruhsal Sorunlar

Liyakat Yerine Sadakat İsteyenlerin Ruhsal Sorunları

Liyakat ehliyet demektir. Yani bir insanın eğitimli, deneyim sahibi ve bilgili olması anlamına gelir. İslam’ın en önemli öğütlerinden biri de “Emanetlerin ehline verilmesidir.” Yani gerek devlet hayatında gerek ticari hayatta ehliyet, yetenek ve bilgi öne çıkmalı, işe almalarda ve kadro kurmalarda bilgili, deneyimli, eğitimli kişilere öncelik verilmelidir. Onların rengi, ırkı, akrabalığı veya siyasi tercihleri değil, bilgileri ve deneyimleri kıstas olmalıdır.

Sadakat ise körü körüne bağlılıktır; eğitim, akıl, beceri, kazanım hiç önem taşımaz. Kişilerin her dediklerini aynen kabul etmelerini, sorgulamayıp itaat etmeyi gerektirir. Cahil, hırsız, eğitimsiz, katil, vurguncu, rüşvetçi, ahlaksız olup olmaması önem taşımaz. Tek özellik yalakalık, adama tapınma, tapındığı kişinin insanüstü olduğuna inanma gibi beyin gerektirmeyen, zihin yormayan zombi gibi olmaktır.

Bu tespitten sonra esas soru şu: Liyakat ve ehliyet yerine sadakati tercih eden kişilerin, yöneticilerin, siyasilerin ortak bir özelliği var mıdır?

RUHSAL SORUNLU, DEPRESYONLU, VEHİMLİ VE KENDİ GELECEKLERİNDEN KORKANLAR…

Yapılan araştırmalarda liyakat ve ehliyet yerine sadakat ve bağlığı tercih edenlerin ortak yanı bilgili, akıllı, eğitimli, deneyimli kişilerin sorgulama ve yaratıcılık yeteneklerinden hoşlanmayan kendilerinden emin olmayan, korkan, vehimli ve depresyonda olan ve otoriter kafalı kişiler olduğu ortaya çıkmıştır. Genellikle aşırı sağcı kökenden gelenlerde bu tür niteliklerin çok olduğu da belirlenmiştir. 18 ülkeyi kapsayan bir araştırma sonuçlarına ek olarak yeni araştırmalarda da benzer sonuçlara ulaşılmıştır.

DELİLER TARİHİ

Tarihsel olaylara ve liderlerin nasıl başarısız olduklarına bakılırsa ülkelerini felaketlere götürenlerin bu tür ruhsal sorunlu kişiler oldukları da ortaya çıkmıştır. Örneğin Hitler ve Mussolini’nin yarı deli oldukları, hezeyan içinde ve hayali bir alemde yaşadıkları tarihçilerce belgelenmiştir. Osmanlı’daki Deli İbrahim olayını hatırlayın.

Kendi kendinize sorun, bilgili, deneyimli, üretken insanları mı tercih edersiniz, yoksa sizin her dediğinize evet diyen, “Ahvecin Keçisi” gibi kafa sallayıp, evet efendim, diyen gerzekleri mi tercih edersiniz?

Halkımız bu konuda asırlardan gelen deneyimlerini “Kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz” ata sözünde özetlemiştir. Ayrıca gene bir başka atasözümüz, “Hainler hayıflı olur” diyerek ülkesine kötülük yapan, rüşvet yiyen, yalan söyleyenlerin, yani hainlerin korkak olduğunu ifade etmektedir.

Osmanlı’yı çökerten nedenlerin başında bilim düşmanı Şeyhülislamlar, cahil vezirler, dalkavuklar gelir. Genç yaşta boğulma korkusunu aşamamış, kişiliği tam gelişmemiş genç sultanların niye dalkavukları tercih ettikleri de ortadadır.

İngiliz Lort Acton’un şu sözlerini unutmayalım:
“Güç insanı bozar mutlak güç mutlaka bozar…”

Şimdi ülkede mutlak gücün kimlerin elinde olduğunu hatırlayın ve yapılan son bankacılık atamalarını, İslami ekonomi iddialarını, enflasyonu faizler yaratır, saçmalıklarını hatırlayın, halen Youtube’da dolaşan sesleri dinleyin…

Artık geç bile kalınmış olsa da ülkenin bu hale niye ve kimler tarafından nasıl getirildiğini iyi düşünme zamanıdır.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar