Lemi Özgen

Lemi Özgen


Kim görmüş Asmalımescit’te Eleni’yi öptüğümü?

Kim görmüş Asmalımescit’te Eleni’yi öptüğümü?

Sabah saat altı, Beyoğlu sisli. İstiklal Caddesi’nin Karaköy ve Tünel’e doğru yokuş aşağı yuvarlanmaya hazırlandığı yerdeki mahalle ise hem sis hem de güneş ışıklarının bir türlü ulaşamaması yüzünden, loş bir aydınlık içinde yüzüyor. Birbirinin içine geçmiş, dolambaçlı ve yapış yapış ıslak sokaklar. Her köşesinden yoğun bir amonyak kokusunun yükseldiği bu sokaklara açılan demir kapılı, demir kepenk ve parmaklıklı, cepheleri heykelli ve ışıksız apartmanlar... 

O beş adam, işte böyle bir sabahta ortaya çıktılar. O sisli Beyoğlu sabahında ve güneş alamadığı için daha da loş olan Asmalımescit mahallesinde, sabah saat altıda beş pijamalı adam görüldü. Ucuz pazen kumaştan yapılmış pijamalar giymiş adamlar, Sofyalı Sokağın köşesinden çıktılar. Ayaklarında ev terlikleri ya da topuklarına basılmış ayakkabılar vardı. 

Bir iki tanesinin koltuklarında kalın birer dosya bulunan pijamalı adamların, alçak sesle konuştukları duyuluyordu. Pijamasının bütün düğmelerini açmış zayıf bir tanesi, arkadaşlarına ‘resimde kübizm akımı’, ‘Türk resminde D sanat grubunun perspektif anlayışı’ hakkında bir şeyler anlatıyordu. Pijamalı adamlar, yürümeye devam ettiler ve kiraladıkları iki katlı evin önünde durdular.

Biraz önce arkadaşlarına kübizm akımını anlatan adam, 47 numaralı evin kapısını açtı. Beş pijamalı adam üst kata çıkan merdivene yöneldiler. Salona açılan dar balkondaki duvara asılmış eski bir teldolaba sakladıkları cam şişeyi alıp, yeniden salona döndüler. Bir tabaka beyaz kâğıdı üç ayaklı bir sehpanın üzerine yaydılar. Teldolaptan aldıkları küçük şişe içindeki naftalini andıran pırıl pırıl, ince ve beyaz tozu kâğıda döktüler. Sonra, başparmaklarıyla işaret parmakları arasındaki çukura yerleştirdikleri beyaz tozu, burunlarına götürüp sağlı sollu çektiler. 

Perdeyle ayrılmış hücredeki küçük yataktaki şair Necip Fazıl Kısakürek, derin bir uykuya dalarken, evin asıl kiracısı olan gazeteci yazar Fikret Adil, müzisyen Mesut Cemil, boksör, antrenör ve radyocu Eşref Şefik, edebiyatçı Peyami Safa ve ressam Elif Naci, beyazlığından ötürü ‘Beyza Hanım’ adını verdikleri kokaini çekmeyi sürdürdüler. Gece yarısı girdikleri, mahallenin öteki ucundaki Tatar Kadriye’nin randevuevinde sabahlamışlar ve mahallede sisli bir sabah başlarken, pijamalarıyla geldikleri randevuevinden yine pijamalarıyla çıkıp, kaldıkları 47 numaralı eve geri dönmüşlerdi. Tatar Kadriye’nin evine gelirken, üzerinde çalıştıkları şiir, makale ve beste eskizlerini de dosyalar halinde yanlarında taşımayı savsaklamamışlardı.

Kokain bitti ve beş pijamalı adam, buldukları ilk yere kıvrılıp sızmaya hazırlandılar. Ev sahibi gazeteci yazar Fikret Adil de ortalığa üstünkörü bir çekidüzen verip, uykuya daldı. Onun taktığı adla ‘Asmalımescit Bohem Cumhuriyeti’, her zamanki gürültülü ve neyin ne zaman olacağı asla kestirilemeyen günlerinden birini daha geçirmeye başladı. Bütün bunları ileride tek tek yazacak olan Fikret Adil ise olan biteni ‘bir Rönesans ressamı titizliğiyle’, kafasında çoktan resimlemişti… 

İstanbul’un pek bilinmeyen bir yüzünü anlattığı Intermezzo/ Asmalımescit 74, Gardenbar Geceleri / Avare Gençlik kitaplarıyla tanınan Fikret Adil, 7 Ocak 1901'de Çengelköy'de doğdu. İlköğrenimden sonra Galatasaray Lisesi’ne giren Fikret Adil, Kurtuluş Savaşı’na katılmak için okuldan ayrıldı ve kaçak olarak Anadolu’ya gitti. 

Savaştan sonra İstanbul’a döndü. 1922'de Vakit gazetesine girdi. Artist adlı haftalık bir dergi çıkardı ve dergide zamanın ünlü tiyatro ve sinema sanatçılarının özel hayatlarını anlatan yazılar yazdı. 

Kendisi de çok elverişli maddi koşullarda olmamasına rağmen Fikret Adil, sürekli olarak ve elinden geldiğince sanatçıları kolladı. Yaşamının çoğunu akıl hastanelerinde ve beş parasız olarak geçiren ünlü ressam Fikret Mualla, kendisine 'Pentürle hayatımı kazanıyorum, üstüm başım bitik ne elbisem kaldı ne de çamaşır, kış fena halde geldi’ diye bir mektup yazınca, Fikret Adil zor bela kazandığı paranın büyükçe bir bölümünü, düzenli olarak Mualla’ya gönderdi. Mualla, Bakırköy Akıl Hastanesi’nde Neyzen Tevfik’le kalırken, bu kez her ikisine birden yardım etti.

Fikret Adil, dönemin en ünlü gazeteci, edebiyatçı, müzisyen, ressam ve ‘kadim dostu’ Macar gazeteci arkadaşı Bandi ile paylaştığı Asmalımescit’teki evde yaşadıklarını Asmalımescit 74 adıyla kitaplaştırdı. 
Fikret Adil, 5 Haziran 1973’te Zürich’de öldü. O yaşarken ve öldükten sonra yolu İstanbul’a düşen Stephen Spender, Andre Malraux, Marinetti, Michaux, Tennessee Williams, Yves Gandon, Jean Cocteau, Jean Marais ve Serge Lifar gibi ünlüler, Asmalımescit Sokağı’ndaki 47 numaralı evi ziyaret etmeden İstanbul’dan ayrılmadılar. Orhan Veli de “Kim görmüş, ama kim, Eleni’yi öptüğümü, Yüksekkaldırım’da, güpegündüz” mısralarını, Fikret Adil’i okuduktan sonra yazdığını söyledi.

Bugün Asmalımescit sokağında hala duran ama artık sadece duvarları kalmış 47 numaralı evden, özellikle sisli Beyoğlu sabahlarında yüzü bembeyaz bir kadının buğulu gözlerle dışarıya baktığının ve arkasında da beş pijamalı erkeğin, ellerindeki kağıtlara bir şeyler yazdığının görüldüğü söyleniyor.

Sabaha karşı saat altı gibi bir zamanda yolunuz oradan geçerse evin ikinci katına bir bakın. Belki ‘Bohem Cumhuriyeti’ vatandaşları gerçekten de oradadırlar.

Belli olmaz…

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar