Prof. Dr. Tevfik Dalgıç

Prof. Dr. Tevfik Dalgıç


Kandırılmak mı? Alaturka kurnazlık mı?

Kandırılmak mı? Alaturka kurnazlık mı?

İngilizcede “Kandırılmış” olmanın tam karşılığı;“ Duped” kelimesidir. İnternette yaptığım bir araştırmada bu kelime ile eşdeğer veya yakın anlamlı şu kelimelere rastladım:

“Patsy, sitting duck, butt, pigeon, pushover, sap. chump, sucker, fish, victim, fool, easy mark, baffle, befuddle, con, confound, confuse, deceive, defraud, delude, dupe, flımflam, hoax, hoodwink, mistify, perplex, cheat, scam, exploit, betrayi." 
(http:thesarusus.com/browse/dupe?).

İyi İngilizce bilenler bu kelimelerin çoğunun insanı alay konusu yapacak bir aptallık, eblehlik, cehalet, üç kağıtçılık, yalancılık, istismar, avlanacak ördek, ihanet ve eziklik gibi anlamlar da taşıdığını anlarlar.

Şimdi bazı ülkelerde sürekli kandırılan bu tür zihniyetlerin hangi tanımlamaya girdiğini düşünebilirsiniz veyahut kendilerini kandırıldık kelimesi ile ifade edenlere bu tanımlamalardan hangisine daha yakın hissettiklerini de sorabilirsiniz, yorum sizin.

Ama ben bugün işin Türkiye gerçeğini yazacağım.Yıllardır hiç bir deneyimi ve bilgisi olmadığı halde çok bilmişlik taslayıp yanlış kararlarla ükelerinin hem iç politikasını hem dış politikasını ve insanların kimyasını bozan uygulamalardan şu sonuca ulaşmak mümkün:

İlk görüşte bu zihniyette olanlar herşeyi olsa olsa metodu ile yürütüyorlar. Yani deneme yanılma yolu ile. Kısaca bunların hareketlerinin sonuçlarının ne olacağını düşünebilecek zihinsel yetenekleri yok. Bunlar hayatlarında hiç satranç oynamamışlar. Harekeketerinin ne gibi sonuçlar doğurabileceğini düşünecek yetenekleri yok veyahut güç bizde her sorunu çözeriz kafasındalar. Yani stratejik düşünebilme yetenekleri yok, ayak oyunlarını kısa süreli taktikleri strateji sanacak kadar cahiller. Oysa strateji olmadık, olmazı düşünebilme ve her alternatife karşı hazırlıklı olma bilimidir. 

Türkiye örneğine bakarsak bütün uygulamaların altında  kanımca daha uyanık bir düşünce tarzı yatıyor. Bu zihniyettekiler alaturka kurnazlar. Akıllarınca insanları kandıranlar kendileri, her yolu deniyorlar. Örneğin teröristin ayağına savcı göndermek, PKK ile gizli pazarlıklar, FETÖ'cülere devleti teslim etmek, Suriyede “Kardeşim “dedikleri  Esad'ı önce demokrat sanıp sonra diktatör olduğunu sonradan farketmeleri gibi. Başkanın sesini özlemiştim sözüyle dışa hoş görünme çabaları ve Suriye'de başımıza bela açmaları hep bu alaturka kurnazlığın örnekleri.

Aynı kurnaz hareketi Irak'ta yapmaları, Barzani bölgesini AK Partili firmalarca kalkındırmak, Irak merkezi hükümetini bypass etmek ve Barzani'ye her türlü desteği sağlamak. Sonunda Barzani referandumu suratlarına çarpılınca tam tersini yapıp Bağdat ile yeniden dostluk kurmaya çalışmak.

Bu akıllarınca kurnaz hareketlerini her defasında tekrarlayıp bir türlü öğrenmek istememiş olmaları ve hatalarının siyasi maliyetini kadere, kandırılmış olmaya, Allah hatamızı affetsin sözlerine bırakıp işin içinden sıyrılmak çabalarının birer acı ve zavallı örnekleridir.

Normal hukuk işleyen ve denetleme mekanizması olan demokratik ülkelerde bu tür hata yapan ve hatalarda ısrar edenler yaptıklarının siyasi maliyetlerine katlanırlar.

Bu kadar kandırılmaya doymayanlar için uygun bir kelime bulamadım, ama yine güzel Türkçemizin kurallarına uyarak “Sevindirik” kelimesine benzer bir kelime ürettim: “Kandırık”. Yani kandırılmaya alışmak, kandırılmadan yaşayamamak, kandırılmanın tiryakisi olmak. Aslında bu gizli bir fırsatçılığın, alaturka kurnazlığın yeni adıdır. Ilımlılıktan çıkıp ılımsız hale gelenler sayesinde.

Bu kadar alaturka kurnazlığın da sonu yaklaşıyor gibi. Zamlar, hatalar, dinci tarikatların devleti işgali, batırılan Türk tarımı, hayvancılığı ve dünya üzerinde kendi kendine yeten bu ülkeyi soğan, et, saman ithal edecek hale getirmek bu alaturka kurnazlığın, cehaletin ve karar vericileri çevreleyen tek özellikleri yalaka olanların eseri. Milliyetciliği ayaklar altına alıp TC'yi yasaklayan bu zihniyet bugün şaşkın ördek gibi oldu.

Milyarlarca doları har vurup harman savurmak, taşa toprağa gömmek, üretimi ihmal etmek, şaibeli ihaleleri belirli şirket ve kişilere vermek sonuçta her ay 20 milyar dolar bulmak zorunda bırakmak ülkeyi.

Şimdilerde bunlara yol gösteren liboşlar uyandılar, teokratlardan demokratlar çıkmadığını acı da olsa öğrendiler. Arkasından terörist FETÖ'cülerle de kavga çıktı. Geriye kalanlar sadece tek adama biat eden bir çıkar partisi oldu. Hele sözüm ona Türk tipi başkanlık denilen olayın ne olduğunu gördükten sonra ülkenin tekrar parlamanter demokrasiye ve  hukukun bağımsızlığına döndürülmesi gerekiyor.

Bu da ülkedeki demokratik güçlerin işbirliğini gerekli kılıyor.  

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar