Lemi Özgen

Lemi Özgen


Kadınlar

Kadınlar

8 Mart 1857'de New York'ta soğuk bir hava vardı. Ama kentin taşrasındaki tekstil fabrikasının arsasını dolduran kadınlar zaten havanın farkına varacak durumda değildiler. O sabah grev başlatmışlardı. Günlük çalışma süresinin 16'saatten 8 saate düşürülmesini ve en önemlisi de "eşit işe, eşit ücret ödenmesini" talep ediyorlardı. Evet kadındılar ve her insan gibi onurları vardı. Onurlarının emrettiğini yaptılar, greve gittiler. Sonra milisler geldiler, kadınlara sopalarla saldırdılar. Kadınlar, kadın gibi, erkek gibi, insan gibi direndiler. Biraz soluklanmak için fabrika içine girip kapıları kapattılar.

Hava karardı. Karanlıkta birkaç gölge fabrikanın arkasına geçti. Camlar kırıldı ve içeriye bir şeyler fırlatıldı. Fabrikadaki kağıtlar, bezler, iplikler bir anda alev aldı. Onurla direnen kadınlar kapılara koştular ama dışarıya çıkamadılar. Fabrikanın bütün çıkışları”bilinmeyen” bir şekilde kilitliydi. Tam 129 kadın yana yana can verdi. Tarih 8 Mart 1857 idi…

O kadınlar boş yere ölmediler. Patronlar korktu ve o tarihlerde ABD'de toplam 16 bin kişi oldukları sanılan dokuma işçilerinin çalışma saati 8'e indirildi. Eşit işe eşit ücret de kabul edildi. Gerçi yine "erkekler biraz daha eşit"ti ama, olsun.

1903'te ABD'de kadının ekonomik, politik ve kişisel haklarını savunabilmek için "Kadın Sendikaları Koalisyonu" kuruldu. Kadınlar, trikotaj makinesini kullanırken de, ekmek yaparken de ve çocuk emzirirken de aynı ustalıkla kullandıkları ellerini, savaşlarında da kullandılar.

Dokuma işçisi kadınlar 8 Mart 1908'de, bu kez arkadaşlarının işten atılmasını protesto etmek için işyerlerini işgal edip, greve gittiler. Talepleri günde 8 saat çalışma, en az kendileri kadar sömürülen çocukların çalıştırılmaması ve kadınlara oy hakkı tanınmasıydı.

1908'de şubatın son pazar günü sosyalist kadınlar New York'ta oy hakkı, politik haklar ve ekonomik isteklerle yürüyüş yaptılar. Tümüyle insana yakışır hak talepleriydi bunlar. Kadını, erkeği falan yoktu.  Ama tüm köşeleri kapmış erkekler hemen yaftayı yapıştırdılar ve bu yürüyüşü hem de resmen "İlk kadın günü" gösterisi olarak ilan ettiler.

Daha sonra yine grevler, yürüyüşler, örgütlenmeler, hapisler ve ölümler sürdü gitti. Kadınlar hem erkeklerin mücadelesini omuzluyor, hem de kendilerine karşı utanmazca yürütülen ayrımcılığa karşı savaş veriyorlardı. Kurulu düzende, kurulması düşünülen düzende, bu dünyada ve öteki dünyada kendilerine ait bir köşecik istiyorlardı.

1910'da Kopenhag'da toplanan 'II. Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı'nda, Alman delege Clara Zetkin, sırf farkı kolay anlaşılsın diye, kadınların isteklerinin dile getirilebileceği, kadınlara karşı cinsel ve sınıfsal ayrımcılığa karşı çıkılacağı bir 'uluslararası gün' saptanmasını istedi. Akla gelen ilk tarih 8 Mart'tı. 1972 yılında Sidney'de yapılan Mart Hareketi adlı bir organizasyonda ise 'Dünya Kadınlar Günü' diye bir gün belirlenmesi ve tarihinin de o yağmurlu ve soğuk mart gecesinde yanarak ölen yorgun gözlü kadınların anısına 8 mart olması kararlaştırıldı.

Bugün 8 Mart. Bugün yorgun gözlü bir kadın görürseniz, ya da evde çamaşıra bulaşığa yardım etmekten vakit kalırsa tarih yazılısına hazırlanan liseli bir kız, sabah girdiği beyin ameliyatında bir insana hayat veren elleriyle bu kez de akşam yemeğini kotarmak için eve koşturan  bir kadın cerrah, ruhunuzun saklı bir yerlerinden selamlayın kendisini. Yıllardır bütün köşeleri parsellemiş bulunmanın gecikmiş bir özrü olarak...

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar