Biliyorsunuz son günlerde HDP'den Mansur Yavaş'a yönelik bir tavır alma durumu var. Bu tavır alma durumu 6'lı masa ile HDP arasında iktidar kanadının iddia ettiği gibi bir ilişkinin olmadığı şeklinde yorumlanabilir pekâlâ. Ama o kanadın medyası durumu tamamen farklı yorumlamış doğal olarak. Birisi, "HDP Yavaş'ın üzerini çizdi, gördünüz mü 6'lı masa HDP'nin istemediği kimseyi aday gösteremez" Şeklinde yorum yaparken diğeri de " Mansur Yavaş ve Kılıçdaroğlu'nun önünü keserek Ekrem İmamoğlu'na yol açılıyor" diye değerlendirmeyi tercih etmiş.
Normaldir, herkes işini yapacak elbette. Bu yorumlara neden olan olaylar ise Mansur Yavaş'ın Van gezisinde Selahattin Demirtaş'ı da istiyoruz diyen bir vatandaşa İnşallah diye verdiği geçiştirme cevabının ardından yaşandı. Yavaş iktidar medyası tarafından çekiştirilen bu ifadesinin ardından aksi yönde bir açıklama yaptı ve HDP'nin hedefi haline geldi. En son HDP'li Ahmet Türk'ün Cumhurbaşkanı adayı olursa tabanlarının Yavaş'a oy vermeyeceğini söylemesinin ardından HDP Genel Başkan Yardımcısı Tayyip Temel de Türk'ün görüşlerinin parti görüşü ile aynı olduğunu söyledi.
Şimdi eğer yukarıda yer alan iktidar yanlısı medyanın yorumları doğru olsa bu tavrın bir ilk olması, aşağıda hatırlayacağım olayın yaşanmamış olması gerekirdi.
Haziran 2018 seçimlerinden önce zamanın HDP Eş Genel Başkanlarından Sezai Temelli, "Akşener ikinci tura kalırsa tabanımız oy vermez" demişti. Tabanı oy verir miydi vermez miydi bilinmez ama HDP yönetimi oy verilmemesini tercih edeceğini açıkça beyan etmişti. Aynı Temelli Abdullah Gül konusunda ise çok daha hoşgörülü konuşuyordu. Hatta Temelli bu açıklamayı yaparken Millet ittifakı adayını belirlerken ikinci turu da hesaba katmalı demişti. Millet ittifakının Abdullah Gül'ü aday göstereceği de konuşuluyordu ama, kulislere göre Akşener HDP'nin de soğuk bakmadığı bu duruma karşı çıkmış ve Temelli'nin açıklamalarına rağmen aday olmuştu.
O seçimden önce iktidar kanadının İYİ Parti'nin HDP hatta PKK konusunda muhatap kaldığı imaları hatta suçlamaları hatırlarsınız. Dahası Akşener 2018 seçimlerinden önce ciddi bir rüzgar almış geniş kitlelerin umudu olmuştu ama iktidar medyası kendilerine rakip olarak Muharrem İnce'yi tercih etmişti. HDP eliyle yoksa o zaman da Muharrem İnce'nin önü mü açılmıştı. Bu durumda HDP kiminle hareket etmişti?
Anlatmak istediğim konudan bağımsız olarak bir de parantez açmak istiyorum, bu iki olayın benzerlikleri içinde benim çok ilgimi çeken bir ayrıntı var aslında, HDP yöneticilerinin iki örnekte de kendi fikirlerini bütün tabanları adına dile getiriyor olmaları. Yani herhangi bir HDP'linin farklı bir fikrinin olmasına asla ihtimal vermemeleri. Bu durumun tabanlarının dikkatine sunulması önemli bir şey bence.
Şimdi gelelim iktidar medyasının bu olmayana ergi metoduyla yapmaya çalıştığı çıkarımlara rağmen olanı görmeme gayretlerine.
Bundan birkaç gün önce SES partisini kuran eski HDP'li Ayhan Bilgen'in yok sayılan açıklamalarına: "AKP’nin Kürt sorununda yeni bir açılım hazırlığında olduğunu öne süren SES Partisi Genel Başkanı Ayhan Bilgen, Yorum yapmıyorum, hazırlık olduğunu biliyorum dedi. MHP'nin söz konusu çalışma için ikna edilmeye çalışıldığını söyleyen Bilgen, Abdullah Öcalan’ın da buna dahil edilmeye çalışıldığını düşünüyorum dedi"
Habere dikkat ederseniz Abdullah Öcalan'ın sürece dahil edilmeye çalışıldığı kendi yorumu gibi ama gerisi konusunda Bilgen yorum yapmıyorum, biliyorum diyor. Sizce Ayhan Bilgen'in bildiğini HDP yönetimi bilmiyor olabilir mi?
mhp, 1999'dan beri zaten bu işin içinde. AB uyum yasaları ve konu ile ilgili ikiz yasaları Ali Güngör gibi vekillere rağmen çıkartan, eyalet sistemine geçiş için ön hazırlık olan; il sayısını 100, ilçe sayısını 1000e çıkartmak isteyen o değil mi?Türk Milliyetçilerini susturmaya -tıpkı apo'nun idamında ve idam cezasının kaldırılmasında olduğu gibi- gaz alıcı davranışlarla, yol açacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Şu anda tek sıkıntıları Zafer Partisi ve onun gibi düşünen partisizler.