Tuğçe Özcan

Tuğçe Özcan


Gülümsemek bir utanç meselesi mi oldu?

Gülümsemek bir utanç meselesi mi oldu?

Kendimi bildim bileli yazarlık, 7 yılı aşkın bir süredir de köşe yazarlığı yapıyorum. Kişisel mizacım kaygılı, depresif, şikayet eden, sitemkar yazılar yazmama izin vermiyor. Ne kadar kızgın, kırgın girizgahlar da yapsam da, yazıların finali hep mutlulukla, hep pozitif inanca tutkuyla bağlanmış cümlelerle bitiyor. Çünkü aslında kişisel tarihimin parçaları zorluklarla dolu olsa da, beni ben yapan en önemli şeyin inançlarım ve hayata olan bağlılığım olduğunu düşünürüm.

Bu nedenle hep okurken ruhumuza iyi gelecek, motivasyonumuzu yükseltecek, gülümsetecek, içimizi ısıtıcak yazılar yazmayı severim.

Ama gelin görün ki, şimdi elim güzel kelimeleri yazacak tuşlara hiç gitmiyor. Bir anlığına kelimelerin akışına kapılsam, kısa süre içinde kendimi gündemin soğuk maddelerine serzenişte bulunurken yakalıyorum.

İyi şeyleri yazmaya utanır olduk inanın.

7 yılı aşkın köşe yazarlığımda ilk kez elim gülümsetecek yazılar yazmaya bu denli ürkek.

Küçük kıyamet gibi evlerimize düşen elektrik faturaları, marketlerde fiyatlarından dolayı ulaşılamayan gıdalar, giderek fakirleşen bir ülkenin vatandaşı olduğumuz gerçeği, vatanın her köşesinin yabancı şirketlerce özelleştirilmesi, bitme noktasına gelen tarım, her sosyal mecrada karşımıza çıkıp boğazları düğüm düğüm eden SMA’lı bebekler, nefes alırken bile ödediğimiz vergi, soğuk günlerde ülkemizi etkisi altına alan doğalgaz kıtlığı, roket gibi fırlayan dövizler, işte bu liste böyle uzayıp gidecek…

Mutluluğumuzu paylaşmaya utanır olduğumuz günler ne zaman geride kalır bilemem ama bu süreçte mental olarak sağlıklı kalmak çok da mümkün olmayacak gibi. Bişeyler yapılamaz mı derseniz, kaygı çukuruna düşmemek için kişisel olarak zihinlerimizi iyi şeylere de yönlendirmemiz, bazen devekuşu gibi başımızı toprağın altına gömmemiz gerekecek. Her birimiz kendimiz için bir resetlenme yolu bulup, onun üzerinden nefes almaya çalışacağız.

Biraz nefes alıp, sonra daha iyiye gitmek için çalışmak gerekecek. Yine üretmek, yine ürettiğinin daha iyisini çıkartmak için kafa patlatacağız.

Yine eskisi gibi olacak mıyız dersiniz? Alım gücü, refah düzeyi yine iyi günlerdeki gibi olacak mı? Yine orta gelirli bir aile senede 2 kere seyahate çıkabilecek mi? Yine küçük çocuklar biriktirdikleri harçlıklarla bilgisayar alabilecek mi? Yine arabalarımızın deposu servet değerinde paralar ödenmeden dolabilecek mi?

Gelecek kaygısı bünyemde hiç bu kadar yoğun dozda seyretmemişti..

Annelikten mi, gündem mi bilemem.

Değişir mi, kötüye mi gider bilemem.

Tek bildiğim şey, şimdi kafamı dağıtmak, ruhumu resetlemek için mutfağa gidip fırına bir kek koyacak olmam.

Tarifini nolur istemeyin, 1 su bardağı sıvı yağ diye başlarken aklıma sıvıyağın fiyatı gelir. Ne dilim söylemeye varır,  ne de elim ölçüye uymaya...

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar