İnanç Uysal

İnanç Uysal


Gerçek gündem hangisi?

Gerçek gündem hangisi?

Gerçek gündeme dönelim diyoruz devamlı ama bir türlü dönemiyoruz sanki. Depremin üzerinden bir aydan fazla zaman geçti ama yaraların sarılması sorunların ortadan kalkması için gereken sürenin aylarla ifade edilmesi bile zor görünürken Türkiye seçim sürecine girdi.  

Siyasetin her şeyi belirlediği bizim gibi ülkelerde konu seçim olduğunda hemen her konu siyaset ve doğal olarak seçim üzerinden değerlendirilmeye başlanır ne yazık ki. Son birkaç günde de fark ettik ki deprem bölgesindeki durumun seçimlere nasıl etki edeceğini bile konuşur olduk.  

Aslına bakarsanız, deprem ve ekonomi Türkiye’nin asıl gündemi ve bunlarla ilgili olarak halk da seçimlerin önemli olduğunu düşünüyor ne yazık ki. Hep söylediğim gibi oturmuş bir politikamızın olmaması kurumların ve kuralların kimin iktidar olduğundan bağımsız şekilde bir düzen içinde çalışması söz konusu olmadığından seçimler her şekilde başat gündem olmaya devam ediyor. Deprem bölgesindeki insanların bile şu anda bunları konuşuyor olma ihtimali var o yüzden. 

Depremin ilk günlerinden itibaren aslında seçim sürecinde değilken bile konu sık sık siyasete geliyordu zaten. Devletin kurumlarının çalıştırılmasında sorumlu olan hükümet doğal olarak bu tartışmaların ortasında kalmıştı. Artı ya da eksi her konu hep oradan analiz edildi. Çünkü Devlet ile hükümet yukarıda tekrar ettiğim kurum ve kurallar konusundaki zaafımız nedeniyle aynı şeylermiş gibi algılanıyor. Sonuç olarak da hükümetler değiştiğinde devlet de değişiyor. Halk da bunu biliyor.  

Neticede asıl gündemimize dönsek de seçim ve siyaset gündeminden bağımsız olarak dönmemiz mümkün görünmüyor. Zaten başlangıçtaki yoğunluk ve gerginlikte olmasa da enteresan haberler gelmeye de devam ediyor. Bu açıdan yani gerginlik ve yoğunluğun azalması açısından hayırlı olan tarafları bile oldu. Gerginlik seçim atmosferi nedeniyle aynı düzlemde olsa da başka bir alana kaydı.  

Enteresan dediğim haberler de çok fazla gündem olmadı. Üzerine çok fazla gidilmedi. Bu açıdan bu seçim sürecine giriş ve yaşanan siyasi olaylar en çok o günlerin tartışılan isimlerine yaradı gibi duruyor.  

Bir taraftan da ekonominin her gün her dakika yaşanan yıkıcı etkisi gündemden düşmüş gibi. Ama gündem başka şeyler olsa da halk hala her gün fiyatlarını sabitlemiş olan marketlere gidiyor. Hala kira artış dönemine gelen kiracılar ve ev sahipleri var. Hala ev değiştirmek zorunda kalanlar tahliye davalarına muhatap olanlar var.  

Dikkat ederseniz satılık evlerden arabalardan bahsetmiyorum çünkü sabit gelirliler için, yani ülkenin çoğunluğu için öncesinde bir edinim yoksa artık bunlar konu dışı  

İşte bu kiralık evler konusunda depremle bağlantılı bir gündem var ki aslında deprem sonrası ne kadar necip bir millet olduğumuz şeklinde oluşan ve doğru da olan kanaati alaşağı ediyor.  

Deprem sonrası kimseyi beklemeden inanılmaz süratle organize olan ve neredeyse ilk saatlerde yollara düşen bölgeye yardım yağdıran halkla bu günlerde depremzedelerin yoğunlukla göçtüğü şehir ve mahallelerde ev kiralarına zam yapanlar aynı halkın parçaları.  

Elbette çok cüzi rakamlarla depremzedelere evlerini kiralayanlar da var, hatta bir süre bedelsiz verenler de. Birçok otel de mesela binlerce kişiyi günlerce misafir etti. Bunları yapanlar da o kiralarına anlaşılmaz zam yapanlar aynı toplumun parçası.  

Enflasyonun en büyük etkilerinden birinin ahlaka olduğu da bu örnekte net bir biçimde görünüyor aslında. Olay sadece depremle bağlantılı değil. Ev fiyatları biz bu enflasyon sarmalına girdiğimizden beri anormal artıyor zaten. Çünkü baskılanan döviz, düşük faiz nedeniyle emlak en ciddi yatırım aracı haline geldi. Üzerine yabancılara mülk satışı konusundaki talep artışı bizi buralara getirmişti.  

Ama deprem sonrasında oluşan iki farklı görüntü gerçekten analize muhtaç. Son bir ayda bazı bölgelerde yaşanan kira artışları özel olarak incelenmeli. Yapılan bazı çalışmalar var. Bu anlamda talep alan bazı bölgelerde bir ayda yüzde 50’nin üzerinde artışların olduğuna dair yapılan çalışmalar var. Serbest piyasa dediğimiz şeyde geçen serbest ifadesinin kuralsızlık anlamına gelmediği anlaşılmalı artık. Anlaşılmıyorsa anlatılmalı. Ama bu iş marketleri halkın önüne atıp sonra da hiçbir yaptırım uygulayamama şeklinde olmamalı. İşte size yine bir seçim konusu.. 

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar