Nursun Erel

Nursun Erel


"Gazeteciler kendine dikkat etsin"

"Gazeteciler kendine dikkat etsin"

Sanchez bize acıdı: “Demokrasi kağıt üzerinde, gazeteciler kendine dikkat etsin”

Dünya Basın Özgürlüğü Gününde (3 Mayıs), üyesi olmaktan gurur duyduğum Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği oturumdaydık. (*) Çok değerli gazeteciler ve katılımcılar, sanal ortamda ülkenin özgürlükler açısından geldiği durumu ele aldılar. Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Nacho Sanchez Amor da konuştu ve Türkiye’de demokrasi ve özgürlüklerin nasıl geriye gittiğini örnekleriyle anlattı:

-Türkiye, batının demokrasi anlayışından giderek uzaklaşıyor. Bu feci (horrible diye tanımlıyor) bir durum. Son örnek, polis müdahalelerini görüntüleme yasağı... Siz böyle bir yasak getirdiğiniz zaman, sanki polisin uyguladığı şiddet haklı imiş gibi algılanır. Bunları pandemiyi gerekçe göstererek yapıyorlar ama doğru değil, özgürlüklerin, hakların, demokrasinin kısıtlanmasına sadece yasal birer kılıf geçirilmiş oluyor… 

-Türkiye’de darbe sonrası (15 Temmuz’u kastederek) Erdoğan her konuda o kadar çok yetkiyi elinde topladı ki sonunda basın özgürlüğü adeta boğulma noktasına geldi. Zaten Başkanlık sisteminin çok tehlikeli olacağı, Türkiye’de bu sonucu vereceği belliydi. -Fransa’da da başkanlık sistemi var- deniliyor ama Türkiye ile benzeşen bir ortam yok, orada fikir ve ifade özgürlüğü, yargının bağımsızlığı, basın özgürlüğü tümü ile korunmuş durumdadır. Oysa Türkiye Başkana bu kadar geniş yetki tanımak için henüz bu konularda yeterince sağlam bir noktada değildi.

-Türkiye’de Avrupa karşıtlığı ve ulusalcılık giderek güçlendi, her karşıt görüş, terörle eş tutuldu. Basın adeta boğulma noktasına getirildi. Aslında özgürlüklerin böyle yok edilmesinin asıl amacı İslamiyet’e sarılma hevesidir. Bir ılımlı İslam toplumu oluşturulmak istenmesidir.

-Bir gazeteci yazı yazmak için klavyenin başına geçtiği an, -acaba bu yazıdan başıma ne gelebilir? - diye tereddüt ediyorsa işi çok zordur. Bizler dışarıdan her gün bu durumu yakından izliyoruz, size dışarıdan -direnin, mesleğinizin arkasında durun- demek kolay ama bu ortamda ayakta kalmaya çalışan sizlerin işi çok zor. -Dikkatli olun, kendinize dikkat edin- demekten başka bir tavsiye vermemiz zor. Çok fazla mücadele etmenizi gerektiren bir ortamdasınız. 

-Biz ne yapabiliriz? Bizim elimizdeki tek kaldıraç, Türkiye’nin AB’ye aday üyeliğidir. Bizim demokratik standartlarımıza ulaşmanız gereğini şart koşmaktır. Bu nedenle Türkiye’ye olan finansal desteğin yüzde 80’ini kestik, çünkü o şartları yerine getirmediniz. Şu anda desteğimiz sadece özgürlüklerle ilgili sivil toplum desteğidir. Ondan vazgeçemezdik.”  

Sanchez kendi ülkesi İspanya’daki deneyimi de anımsatarak, “Biz faşist liderden kurtulur kurtulmaz ayağa kalkıp, tam demokrasiye geçişin bütün adımlarını attık. Önemli olan istemektir. Yani (AB bizi teşvik etsin, biz de yapalım) beklentisi yanlıştır” dedi.

Türkiye’de gözlemlediği ihlaller ve yasakların sadece “basının yazamaması”na bağlanmasını eksik yaklaşım diye tanımlayan Sanchez, “asıl önemli olan özgür bilgi akışıdır. Bu sağlanamazsa kamuoyu sağlıklı karar veremez. Mesela ben seçimlerde Türkiye’deydim (Referandumu kastediyor) Erdoğan’ın tam 2 saat konuştuğu TV programlarını gördüm, bu durumda halkın sağlıklı karar verebilmesi mümkün müydü? Hatta ben İpek-Koza grubu ile tam toplantıdayken, onlarla ilgili yasakçı tedbirler açıklandı” diye konuştu.

Sanchez’e, “Son genelgelerle getirilen kısıtlamaların Anayasa’ya, yasalara aykırı olduğu” da hatırlatıldı, şöyle dedi:
-Kâğıt üzerinde demokrasi olur mu? Anayasada, yasalarda her şey mükemmel olsa da önemli olan uygulamadır... Mesela İspanya’da da devleti başkanına hakareti önleyen yasalar var ama yıllardır bu konuda hiç ceza verilmemiş. Oysa Türkiye’de bu yüzden binlerce insan yargılanıyor...

Sanchez, konuşması sonrası sanal ortamdan ayrıldı. Dolayısıyla oturumun sonraki konuşmacısı, gazeteci Müyesser Yıldız’ın şu serzenişine yanıt veremedi:
-Bize ‘ayağa kalkın’ diyor ama, bizler 10 yıl önce uydurulan sahte delillerle yargılanıp hapislere atılırken AB bizim yanımızda durdu mu? Neredeydiler?  Bize hangi anlamda destek oldular? Biz ne Avrupa’dan ne başkalarından medet umarak kendi yaralarımızı kendimiz saracağız...”

Sanchez’i ve Müyesser’i dinlerken, yıllar önce Avrupa’dan kıdemli bir diplomatla yaptığımız konuşma aklıma geldi. Taraf gazetesi yayın hayatına yeni başlamıştı, “sahte oldukları sonradan ortaya çıkan dosyalar”la bomba üstüne bomba patlatıyordu. Biz gazeteciler nedense! bu dosyaları doğrulatamıyor, takip niteliğinde de olsa o haberlerle ilgili bilgilere, belgelere ulaşamıyorduk. Ankara’da Taraf gazetesinin “nasıl birdenbire ortaya çıktığı, finansman kaynağının kimler olduğu?” konuşulur olmuştu. O kıdemli kadın diplomat neredeyse büyük bir iştihayla bu haberlerin ne kadar parlak haberler olduğundan dem vurup durdu. Pek de paralel düşünmediğimiz ortadaydı, art arda o haberlerle ilgili kuşkularımı sıralamıştım, sonunda sinirlenip bana dedi ki:

-Bırakın bu tutucu yaklaşımları. Türkiye ne çekiyorsa askerden ve putlaştırdığı Kemalizm’den çekiyor. Ne gerek var her yere bu kadar çok Atatürk resmi yapıştırıp, onun heykellerini koymanıza? Sizin tutuculuğunuz belki de bundandır. 

Kadın diplomatla Arjantin Caddesindeki bir restoranda buluşmuştuk, yemek boyunca bir gerginliktir gitti, sonunda “Tarafdışındaki gazeteler neden onların işlediği konuları işlemiyor? Siz bütün gazeteciler böyle tutucu musunuz?” diye sorunca, ben de o sırada Ankara’da basın çevrelerinde “Taraf’ın finansal desteği” üzerindeki kuşkuları hatırlattım, “Sizin için şeffaflık kriteri önemsiz mi?” dedim. Diplomat elindeki çatalı fırlatıp, ayağa kalktı:
-Bırakın bunları... Arkalarındakiler kimse kim... Siz o yaptıkları haberlere bakın...

İkimiz hesabı bölüştük, soğuk bir el sıkışmayla vedalaştık...
Düşünüyorum da bu Avrupalıların Türkiye’ye bakışı ne kadar “çifte standartlı” değil mi? 

(*) Sanal oturum, Gazeteciler Cemiyeti’nin (https://gc-tr.org/)  ve Facebook’ta Media4democracy hesaplarından izlenebilir. 

telif


Nursun Erel Kimdir?

Nursun Erel, SBF Basın Yayın Yüksek Okulu Mezunudur, meslek yaşamına Anadolu Ajansında başlamış, sonraki yıllarda Tercüman, Cumhuriyet, Milliyet Gazeteleri, NOKTA Dergisi, The New Anatolian Gazetesi̇, KANAL D Haber Merkezi ve Show Tv’de görev yapmış, TRT radyolarında düzenli yorumları yayınlanmıştır. Erel, 40 yıla ulaşan gazetecilik kariyerinde, siyasi muhabirlik, dış politika muhabirliği, haber müdürlüğü, editörlük, temsilcilik gibi sorumluluklar üstlenmiş, özel röportajlar gerçekleştirmiş, köşe yazarlığı yapmıştır… Pek çok araştırma haberi ile devlet mekanizmasındaki aksaklıklara, Kürt sorununa, önemli yolsuzluk olaylarına ışık tutan Erel’in yayınlanmış 3 kitabı bulunmaktadır...

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar