Emel Seçen

Emel Seçen


Bütün Orhan’lar güzeldir

Bütün Orhan’lar güzeldir

Yıllar önce yazdığım “Babalar iğde dalı takar yakalarına” makalem çok beğenilmişti. Aydınlık Gazetesi, Kültür Sanat Müdürüm, aynı zamanda İstanbul Şehir Tiyatroları eski Genel Sanat Yönetmeni olan çok kıymetli Hayati Asılyazıcı, muhakkak yayınlayalım, demişti. Malum kıymetli işler, kanırta kanırta olmadan olmuyor bu ülkede, bu elbette olaya ve olguya bakabilen kişilerin doluluğa ile alakalı.

O makale içinde birleştirilmiş; Ahmet Arif, Orhan Kemal, Kemal Tahir, Nazım ve elbette babam vardı.

Makale, yayınlandı ve o kadar çok beğenildi ki bugün geçmiş sayılara dönüp bakmak isteseniz, o yazıya ulaşamıyorsunuz ama oradan beğenilerek almış olan farklı sitelere ulaşabiliyorsunuz.

Dün, 2 Haziran, yine saygı duruşundaydık.

Orhan Kemal adını 2001’den itibaren taşımakta olan İstanbul İl Halk Kütüphanesinde salgın nedeni ile birikmiş ödüller de takdim edildi. Ödülün kıymeti esasen adındadır ama hak etmiş kişi de neye layık görüldüğünün farkında olmalıdır. Bugün önemsemediğimiz gerçek, yarın yok sayılma noktasına gelindiğinde oluşan basamaklardan biri olacaktır. O yüzden elindeki işin, gücün ne ise bırakıp, hastalık ve ölüm dışında, Orhan Kemal ödülüne ya da herhangi bir başka ödülü almaya gelmek bir zorunluluktur. Her şeyden önce saygıdır.

Kaldı ki eskiden, biz teknoloji ilerlememiş hatta yok iken teksir kâğıtlarında gelip, ödev yaptığımız yerdir. İlk fotokopi makinesi geldiğinde, ilk kuyruğu görmenizi isterdim, Beden Eğitimi dersi için bile tez gibi ödev yapan ve kütüphaneden çıkmak istemeyen bir kuşaktık. Bana kalsa bir Luvr bir de çok kitaplı bir kütüphanede sabahlayabilirim. Anlattıklarım bazılarına ütopik gelebilir ancak Saint Benoit ‘lı 9.sınıf öğrencilerine, öyle gelmedi. Çünkü Edebiyat Öğretmenlerinin kendilerini yönlendirmeleri kadar içlerinde var. Dökme su ile değirmen, hiçbir zaman dönmez. Onlara anlattım, bir zamanlar içinde bulunduğum, çekmecelerinde küçücük silik ve zor okumaya çalışıp, arşiv katalogları içinde bir bilgiye uğraşabilmenin hazzını. Gözleri pırıl pırıl, gençler 72.koğuş için bir tez, ödev yapmışlar. Bununla da sınırlı kalmıyorlar, elbette. Detaylar için beni davet ettiklerinde görüşeceğiz, Öğretmenim aldı iletişimimi, sağ olsun.

FRANSIZ FARKI VE ÖZGÜRLÜK

Hem çekim yapmak, hem Orhan Kemal gibi adım adım yeniden halkı ve insanı tanımanın yollarını arşınlamak için Koca Mustafa Paşa’dan, Beyazıt Orhan Kemal İl Halk Kütüphanesine, oradan Cibali’ye, Cibali’den Taksim, Fransız Sarayına hep yürüyerek geldim.

ORHAN ROMAN ARMAĞANIN 50 VE 51.ödül töreninde tüm katılımcıları çok güzel konuştu. Kimi hemşeri olmasından yola çıktı ama hemşeri olmasa da onu yürekten içselleştirmiş, anlamış olan Ressam ve Doktor iki kişinin konuşması beni çok etkiledi. İşte orada halkın, halk için önemi, değeri ve içinde sanatı ile ne de güzel harmanlandığının güzelliği vardı.

Dr. Okan Toygar, Orhan Kemal’in İnsanları, çerçevesinden olumlu ve olumsuz olarak ama sonunda, kimsenin Orhan Kemal görüşü ile kötü olmadığını esasen, sistemsel açıklardan bunların yaşandığını açıklarken, işçi, emek, Deniz’ler üzerinden değindi. Çok dokunaklı bir konuşmaydı. 7 Haziran’da uğurlanışını, halkın ellerinde ne kadar büyük olduğunun göstergesini resmederken, Ressam Prof.Dr.Yalçın Karayağız   ise birçok senaryo yazmış  Orhan Kemal’in, Ressamlar açısından da ilham kaynağı olduğunu vurguladı. Türk Sinemasında önemli filmlerin isimlerini, yönetmenlerini tek tek sıraladı.

BEREKETLİ TOPRAKLAR

Dönüp dolaşıp, bereketli topraklara geliyoruz. Ne güzel söyler, Orhan Kemal, “İnsan dediğin, insanların uğruna canını feda etmeli, edemedi mi, kalabalık etmemeli.” Bereketli Topraklar Üzerinde.

Önce insan olup, insanca bir hayatı hep birlikte paylaşabilmek adına ne yapıyoruz? Mesele tam da burada. Yazarlar sendikası üyeleri ile Cibali’de bulunan ve etrafı Orhan Kemal çıkmazı olan sokaklar, ne de güzel söyleşiyor. Orhan Kemal, Çıkmazı diye.

Yürüyerek geldiğim, limonata sarısı, sağ köşesinde kuş yuvası olan evinin önü saat 13.15 civarı gelir gelmez, kapı kımıldadı sanki açılacak gibiydi. İnanamadım! Aslında inandım da, doğal şaşkınlık işte dünya ile öteki arasında, iki kapılı handa gidip gelirken, bazılarının perdeleri açıktır. Duyar ve bilirsiniz, dünya işleri ile fazla meşgul olanlar, pek anlayamayacakları için fazla vakit almayalım.

Tek başıma beklerken çok sevgili Işık Ağabey, geldiğinde söyledim, o kadar yolu yürüdün mü? Dedi, çünkü Koca Mustafa Paşa, Silivrikapı iyi bilir. Sonra anlatmaya başladı, herkese dönerek, solda ki camı göstererek, “Babam, eskiden bu camda oturur arada bana seslenirdi, bak bakalım kuşlar sana ne getirmiş?” Aslında kendi aldığı çikolatanın evladına sunuşunda ki zarafete bakın. İşte bırakın yazdıklarını bu insan yanı ile tam olarak içselleştiremediğiniz bir Orhan Kemal’i anlayamaz, anlatamazsınız. Mümkün değil!

Işık Öğütçü ağabey ile ilk karşılaşmamızda ifade etmiştim, ikimizde Orhan’ların çocuklarıyız ve bütün Orhan’lar güzel olur. Orhan adını Nazım veriyor ve Nazım ile Orhan Kemal’in tanışma, karşılaşma yılı Babamla rastlaşıyor. Ve Nazım ile Babam bugün yani 3 Haziran’dır.

BABALAR İĞDE DALI TAKAR

Çantamda 1968 yılında ilki basılmış, ilk ve tek kitabı olarak Ahmet Arif’in “Hasretinler Prangalar Eskittim” ile dolaşıyorum. Aslında onlarla tur atıyoruz, seyirlik dünyada. Fransız Sarayında, NDS’nin birikmiş ödül töreni var, jüride olan Cumhuriyette müdürüm Yazgülü Aldoğan’ı beklerken, şiiri o güzel bahçede karıştırıyorum. Röportaj sırasında, bu yıl 2022 ödülüne değer bulunan kitabın yazarı ( Tanguy Vıel) ve çevirmeni de (Mehmet Emin Özcan) aldı aynı zamanda. O güzel Fransız Bahçesinde soruyorum.

“Çok güzel bir tarihte buradasınız ve Haziran ayı resmi geçittir, siz Ahmet Arif’i biliyor musunuz?” Toplamda yedi kitabı olan, bir kitabı henüz Türkçe’ye çevrilen Tanguy Vıel, Nazım evet ama Ahmet Arif, duymamış. Heyecan duyduğunu ifade ediyor, soruyorum, elimde sadece bugün için aldığımı göstererek, bu yeni bir kitap, size hediye edebilirim, yarın Rumeli Kavağı turu yaparken bakarsınız? Türkçe bilmiyorum, ne yazık ki diyor haklı olarak.

Çok kıymetli bir yazarımızın, tek bir kitabı var, besteleri var ama düşünsenize tanınmıyor!

Bu kabahat herkesin, buradan ilgili yayınevlerine sesleniyorum, çok seviyorum, deyip de sadece günlerde ananlara da duyurulur.

Eminim ki bu vesile ile” değer” konusunda yine farkındalık katmışızdır. Çok iyi takip ediyorsunuz, ayrıca teşekkür.

Ne de olsa, ben Babamın Kızıyım.

Babasını kaybeden, yaşayan ve baba olmaya aday herkesin babalar gününü de bu vesile ile kutlarım.

Bütün babalar özeldir.

Ama benim babam bana, bir başka özeldir.

“Sizin, hiç babanız öldü mü?

Benim bir kere öldü…” Cemal Süreya

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar