Gülru Çongar Gezen 

Gülru Çongar Gezen 


Aslında izinde değildim…

Aslında izinde değildim…

Burada haftada bir gün bile olsa sizlerle buluşmanın, gayrimenkule ve ekonomiye dair gelişmeleri aktarmanın benim için öneminden hiç bahsetmemiştim.  İçerisinde bulunduğum kurum sayesinde kalemimin özgür bırakılmasının ne büyük bir lütuf olduğuna da değinmemiştim. Aslında ekonomi yazarının özgür olmaması diye bir şey olamaz gibi geliyor kulağa değil mi? Rakamlar üzerinden haber hazırlayan biri olarak ben de bir zamanlar öyle sanıyordum. Verileri bir önceki yıla veya bir önceki çeyreğe göre derleyip sunmamız gerekir ve rakamlar asla yalan söylemez değil mi?

Enflasyon, cari açık, kredi faiz oranları vb. yoruma kapalı, rakamların konuştuğu bir bölgedir sanıyoruz ya aslında değildir. İlk defa aynı veriyi ayrı haber mecralarında, birinde olumlama diğerinde yerme halinde görünce çok şaşırmıştım. Benim için ve aslında gazetecilik ilkesi gereği haberi 5N1K ile yorumsuz olarak vatandaşa ulaştırmak esastır. Haberi almak isteyen kişiye referans olması adına güncel verinin bir önceki döneme ait olanı da paylaşılır. Değerlendirme ise okuyucuya-izleyiciye bırakılır. Bu ilkeyi kaybedeli çok oldu, hepimiz farkındayız. Bunu sadece günümüz medyasına yüklemek haksızlık olur. Ülkemizde özel televizyonların artması ve ana haber bültenlerinin reyting kaygısıyla yayına çıkmalarıyla haberlerin şova dönüştüğünü biliyoruz. Haberi olması gerektiği gibi değil izleyiciyi-okuyucuyu kendine çekmek üzerine sunmak diye bir sistem var. Ve ben kendimce bazı tecrübelerimin ardından bu düzen artık böyle, değişmez derken Muhalif’le tanıştım.  Sizden ricam sitenin en altına inip oradaki manifestoya göz gezdirmeniz.  Böyle bir manifestoya hepimizin ihtiyacı olduğu görüşündeyim. Yayınlamak iddialıdır ancak arkasında durulabilir mi? Şu güne kadar kalemimin özgür bırakıldığı, sansürsüz olarak doğruya doğru yanlışa yanlış deme imkânı sunulan nadir yerlerden biri de burası. O yüzden değerli, o yüzden her hafta Pazar gününü iple çekiyorum.

O zaman neden yoktum geçen hafta?

Seyahatteydim ama izinli değildim. Bayram tatilinin sona erişiyle tatil beldelerinin biraz sakinleştiğini düşünerek kızımla beraber yola çıktık. Kızım bu sene ana okuluna başlayacak, 17 ayı aşkın süredir çekirdek ailesinin dışında neredeyse hiç sosyalleşemedi, o nedenle mümkün olduğunca gezelim ve yeni yerler görsün, keşfetsin istedik, rotamızı da özgür bıraktık. Ancak son dakika değişikliği nedeniyle eşim bize eşlik edemedi. Vazgeçmedik, tek şoför olarak yorucu olmaması adına mesafeleri daha kısa planladık ve yola çıktık.  İstanbul’dan Ayvalık, Milas Kıyıkışlacık eski adıyla Lasos, Bodrum, Çökertme, Akyaka, kalış süremize göre dönüşte Alaçatı, Urla, Burhaniye ve İstanbul.  Hem tatil yapacak hem bir sürü yer keşfedecek hem de gezdiğimiz yerlerin gayrimenkul piyasalarını araştırıp sizlere aktaracaktım. Sonra ne mi oldu? Nerede olduğumuzun hiç önemi yok hepimiz ciğerlerimizde aynı ateşi aynı acıyı hissettik.

Manavgat yanmaya başladı, afet mi komplo mu? Hava desteği nerede? Uçaklarımız nerede? Sosyal medyada birbiri ardına yayılan yanlış bilgiler. Sakin olmalı resmî açıklamayı ve iyi haberleri beklemeliydik. Bekledik. Biz beklerken, vatanının tek bir ağacını, canlısını koruyabilmek için itfaiye ekiplerine motoruyla su taşıyan Şahin Akdemir’in şehit olduğunu öğrendik. Kendisi kaybettiğimiz ilk kahramandı ve ne yazık ki tek olmadı. Kahrolduk.  Günlerce yandık.

 

Yangınlar arttı, sadece ülkemizin değil dünyanın dört bir yanında oksijen kaynaklarımız yandı, eko sistem altüst oldu. Geçtiğimiz yıllarda İstanbul’u terk edip hayatlarını sahil kasabalarına taşımış onlarca tanıdığımın sonsuz mücadelesine şahit oldum. Bir çoğumuzun hayalini kurabildiği şeyleri onların yapabildiğini düşünüp gıpta ediyordum. Onların ateşlerle canla başla mücadelesini, örgütlenip birlik oluşlarını ve afet bölgelerine koordineli yardım ve desteklerini görünce gıptam yerini sonsuz bir saygıya bıraktı. Ben ise yangına yakın olsam dahi olayları ekran başından ve sosyal medyadan takip eden sıradan bir vatandaştım. Bir çoğumuz gibi benim de elimden hiçbir şey gelmiyordu, gözümün önünde tepelerde minik bir kıvılcımla başlayıp yayılan ateşi izlemekten başka. Kim bilir kaç kere zorlukla söndürülen bölgenin gece vakti bir rüzgarla nasıl harlandığına şahit oldum, gündüz hava desteği için gözümüz hep gökyüzünde, gece ise ya yeniden başlarsa diye dağlara tepelere bakıp nöbet tuttuk. Ben yanında 5 buçuk yaşında kızı ile yola çıkmış tek ebeveyndim zaten kızımı yalnız bırakmam söz konusu değildi ama neyi fark ettim biliyor musunuz? Ben bu seyahatimde yalnız dahi olsaydım yangın bölgesinde bulunmak için yetkin hiçbir bilgiye ve eğitime sahip değildim. Yıllardır mutlaka hepimizin olmalı dediğim ama hep ötelediğim ilk yardım kursu mesela ya da varlığından yeni haberdar olduğum gönüllü itfaiyeci eğitimi. Kulaktan duyma temel bilgilerden çok daha fazlasına ihtiyacımız olduğu gerçeği ile yüzleştim. Hayata dair, vatana dair ihtiyaç halinde etkili şekilde müdahale edebilmek için kendimizi donanımlı hale getirmeliyiz.

Ben de bugün itibariyle sizlerin huzurunda kendime bir söz veriyorum. En yakın zamanda ilk yardım kursuna yazılıyor ve sertifika almaya hak kazanıyorum. İlgilenenler için; pandemi sebebiyle belediyelerin ücretsiz kursları henüz tam randımanla başlamadığını biliyoruz o nedenle özel sektörden bilgi aldım. İstanbul genelinde fiyatların sabitlendiğini ve iki günlük eğitim sonunda başarılı olunursa üç yıl geçerliliği olan ilk yardım sertifikası ve kimlik kartı alabileceğimizi öğrendim.  Belediyelerde ücretsiz olan bu program için eğer özel sektörü tercih edeceksek ödememiz gereken en düşük rakam 600 TL+KDV. Geçerli bir sertifikaya sahip olmak için bu fiyatın baz alınması gerektiği, indirim yapılamadığını da görüştüğüm yetkili özellikle belirtti.

 

Ben geçtiğimiz haftalarda aslında izinli değildim sadece “doğa” yoksa “gayrimenkul” konuşmanın ne anlamı var tereddüdünü yaşadım. Ama biliyorum ki umutsuzluğa kapılmaya hakkımız yok bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrası için de birlik olacağımıza ve zor günleri en az zararla atlatacağımıza inancım tam.

İhtiyacımız olmasın ama lüzum halinde hepimizin bilmesi gereken acil durum numaralarını da bu vesileyle hatırlamış olalım:

  • Acil Servis                112
  • İtfaiye                       110
  • Jandarma                 156
  • Sahil Güvenlik         158
  • Orman Yangını       177
  • Gaz Arıza                 187
  • Elektrik Arıza          186
  • Alo AFAD                 122

İyi pazarlar.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar