Tuğçe Özcan

Tuğçe Özcan


Sn. Kılıçdaroğlu’na mektup

Sn. Kılıçdaroğlu’na mektup

Bugün belki de sahibine hiçbir zaman ulaşmayacak bir mektup yazmak istiyorum.

Sevgili Kemal Bey,

14 Mayıs seçimlerine bugün itibariyle 47 gün kaldı. Temsil ettiğiniz altılı masadaki bazı siyasetçileri duruş, görüş ve vizyon bakımından hiçbir şekilde desteklemiyor olsam da; bu seçimde ben de ülkem için bir şeylerin değişmesi ümidiyle oyumu bir kez daha size vereceğim.

Sıradan bir seçmen olarak, size hiçbir zaman ulaşmayacağını bilsem de vereceğim oyun karşılığı olarak benim de sizden bazı istek ve temennilerim olacak. Bunların hangisi hazırlamış olduğunuz değişim taslağında var bilemiyorum. Ancak yine de göle düşen yağmur tanesinin dalga dalga yayılmasıyla oluşan değişim gibi, ben de etkileşimi küçümsemeden sizden tüm taleplerimi sıralamak istedim.

1. Göreve geldiğiniz gün, sanki yarın deprem olacakmış öbür gün bir orman yangını çıkacakmış gibi hazırlığa başlamanız ne mühim bir meseledir. Bu ülke artık ne bir ağacın yanmasına, ne bir binanın devrilmesine daha fazla katlanamaz. Önümüz yaz ve olası bir yangında hiç kimseden uçak dilenmeden kendi gücümüz ve bekamız ile yangınlarımızı söndürecek stratejinin kurulması gerekiyor.

2. Derecesi, türü, şiddeti, A tipi, B tipi diye fark göz etmeksizin lütfen tüm SMA’lı çocukların tedavisi ve ilaçları devlet tarafından “tamamen” ücretsiz şekilde gerçekleşsin. Ben artık metrobüs çıkışlarında yardım toplayan anne bana görmeye katlanamıyorum!

3. Herkes için eşit ve kaliteli bir eğitim sistemi olmasını istiyorum. Bu ülkede ne yazık ki “ultra zengin” olmayan, çocuğunu iyi okullarda okutamıyor. Özel okul denen kavram gerçek bir ticaret yuvası oldu. Eskiden orta direk bir aile, çocuğunu kolejde okutabilirken bugün sadece belli bir kesimin tekeline inen özel okul sistemi mi değişmeli, yoksa devlet okullarındaki eğitim mi güçlendirilmeli? Eğer iyi bir gelecek istiyorsak, işe eğitim yuvalarından başlamak gerekiyor. Eğitim sadece parası olan için değil, herkes için eşit olmalı!

4. Kamu’da yıllardır süregelen liyakat yoksunluğu, bence ülkemizin en büyük kanayan yarası. Bu ülkede çok iyi iş bilen, liderlik zekası olan yüzlerce kişi eğitimlerinden son derece farklı alanlara kaymak zorunda bırakılmışken, hayati önem taşıyan birçok kurumda gerekli vasfa sahip olmayan yöneticiler var.

5. İspark denen soygunculuk bitsin! Ben kendi ülkemde, kendi vatanımda arabamı bir sokağa bıraktığım için 2 saatliğine 50 TL öderken utanıyorum! Bu bir soygundur. Bu dünyanın en saçma uygulamasıdır. Burası benim ülkem, benim mahallem, benim sokağım! Lütfen bu soyguna artık dur deyin!

6. İstanbul Havalimanında yabancıların bile artık dalga geçtiği bu fahiş fiyat sistemine lütfen artık el atılsın. Dalga mı geçiyor bu işletmeler, anlamıyorum. Hangi akıl ve vicdan, ve hangi denetleme sistemi peynirli sandviçi 200 liraya satılmasına izin veriyor? Bu fiyatların döviz ile endeksli olması, havalimanında alışveriş yapan insanların deyim yerindeyse “kazıklanmasına” sebebiyet vermemeli.

7. Havalimanı demişken Sayın Kılıçdaroğlu, biliyor musunuz Atatürk Havalimanı kapatılırken benim için çok cız etti. Böylesi bir lokasyonda, böyle bir alanı kapatırken nasıl gönülleri razı geldi bilmiyorum ama orayı en azından kısıtlı uçuşlar için yeniden kullanıma açmak mümkün olmaz mı acaba? Artık uçuş trafiğini kaldıramadığını biliyorum ancak yine de Atatürk Havalimanı, İstanbul’un ilk göz ağrısıdır. Siz hiç 2.çocuğu oldu diye, ilkini gözden çıkaran bir aile gördünüz mü?

8. Neredeyse bitmiş ve tükenmiş olan tarıma hala müdahale edilmemesi, hibrit tohumların kullanımının zorunlu tutulması nasıl bir vicdansızlıktır aklım almıyor. Yanlışlıkla yere tohum düşse fidana dönüşen bereketli topraklarımızda, artık çok büyük oranda dışa bağımlıyız. İstersek dünyayı bile doyuracak olan o topraklar sanki küstü bize. Sayın Kılıçdaroğlu, lütfen ata tohumuna sahip çıkın. Lütfen çiftçinin kırılan gönlünü alın. Onları yeniden üretmesi için teşvik edin.

9. Okurken sıkıldınız belki biliyorum ama istekler yazmakla da bitmiyor ki, bakın aklıma ne geldi. 3 tarafı denizlerle çevrili bu ülkede neden ucuz ve bol balık yok? Çünkü balıkçılık da bitti. Oysaki kimselere nasip olmayacak bu coğrafyada, bu halk her gün balık yemeliydi. İyi gıda çok pahalı Sayın Kılıçdaroğlu. Balık pahalı, et pahalı, ceviz, badem pahalı. Çocukların beslenme çantasına girecek ucuz paketli gıdalar zehir saçıyor. İyi gıdaya ulaşmak bu kadar pahalı olursa, sağlıklı toplum bir hayal olacak.

10. Bu ülkede son 20 yılda hiçbir şekilde değer verilmeyen, görmezden gelinen ve yok sayılan azınlıklar da artık gereken saygı ve hürmeti görsün lütfen. Bu toprakları paylaştığımız Ermeni, Rum, Süryani, Yahudi, Laz ve Gürcü vatandaşlarımız olduğu unutulmasın. Onların dinlerini yaşama alanlarına ve haklarına unutulan saygı gösterilsin. İstanbul’u feth eden Fatih Sultan Mehmet’in çeşitliliğin ve farklılığın hürmetinden, bizden başkasını yok sayan bir zihniyete evrildik. Bu anlayışı değiştirmek sizin elinizde!

11. Türk Gıda Kodeksi Yönetmenliği’nin işinin ehli, dürüst gıda mühendisleri tarafından yeniden düzenlenmesi de oldukça önemli Sayın Kılıçdaroğlu.

Bakın çok basit bir örnekle açıklamak istiyorum, daha çok yakın geçmişte Hollanda’da çocukların yediği içinden oyuncak çıkan yumurta şeklinde üretilen çikolatanın içine amonyak konulduğu açıklandı. Bununla da bitmedi, çok bilinen arası kremalı o siyah bisküvide de lavabo açmada kullanılan amonyak kimyasalı olduğu belirtildi. Ancak ben markete gittiğimde bu ürünleri hala raflarda görüyorum. Neden bu ürünler bizim çocuklarımızı zehirlemeye devam ediyor? Alenen zehir saçtığı açıklandığı halde neden çocuklar bunlara hala kolayca ulaşabiliyor?

Neden içinde peynir olmayan peynirler, içinde et olmayan şarküteriler hala satılmaya devam ediliyor? Halkı kanser yapan ürünler neden kolaylıkla raflarda yer ediniyor? Bunlar denetleyen, halkın sağlığını önemseyen liyakat sahibi bir denetleme sistemi kurulamaz mı?

12. Ana akım medyada halkı oyalayan, farklı yerlere dikkat çeken boş programlar yerine lütfen yanı başımızda olan tatbikatlar ve siyasi olaylar adına daha gerçekçi bir haber akışı mümkün olsun. Tekelleşmeyi bitirmek bir hayalden mi öte? Tarafsız bir haber almak için, bazen de sadece haber almak için sosyal medya araçlarını kurcalamak istemiyoruz. Ana Haber izlemek istiyoruz.

13. Sayın Kılıçdaroğlu, bunca şey içinde Cumhuriyetimizin 100. Yılını da unutmazsınız değil mi? Eskiden stadyumlarda kutlanan şarkı, şiir, oratoryo gösterisi, folklör, dans ve geçit törenleri ile kutlanan o bayramlara biz hasret kaldık. Bu ülkenin çok iyi sanatçıları var. Cumhuriyet şarkılarını dinleyeceğimiz Volkan Konak’lar, Ercan Saatçiler, Haluk Levent’ler, Kenan Doğulu’lar, Çelik’ler, Fazıl Say’lar var. Bu ülkede Genco Erkal gibi bir duayen var. Cumhuriyet Bayramı’nda bu ülkenin hak ettiği o coşkuyu yeniden yaşatabilir miyiz dersiniz?

14. Daha Ayasofya diyecektim, mülteciler diyecektim, kayıp 128 milyar diyecektim, Saray Genel Kurmay Başkanlığı Karargahı mı olsa acaba diyecektim, geri dönüşüm projeleri diyecektim, ama baktım ki yazım 4 sayfa olmuş, utandım devam etmeye. Ben oyumu yine ve yeniden size vereceğim Sayın Kılıçdaroğlu, geleceğe dair umutlarım her zaman baki. Yolunuz açık olsun!

Bu mektup size hiç ulaşmayacak olsa da, burada geleceğe dair bir umut olsun. Belki seneye açıp, içinden bazıları hayata geçti der, mutlu oluruz.

telif

Makale Yorumları

  • M. Duran30-03-2023 10:12

    Mektubunuz ve istekleriniz gayet yerinde ve hepimizin talebi olacak nitelikte.

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar