Prof. Dr. Ahmet Özer

Prof. Dr. Ahmet Özer


Özgür Özel ve yeni CHP yönetimini bekleyen görevler

Özgür Özel ve yeni CHP yönetimini bekleyen görevler

CHP Kurultay gerçekleşti, yeni genel başkan ve yeni yönetim seçildi. Şimdi onları bekleyen birkaç önemli sınav var. Bunlar, Sayın Özel’in bundan sonraki liderliği için de belirleyici olacaktır. 

 Aynı zamanda olan bitenin CHP tabanı başta olmak üzere toplumsal tabanda ne kadar kabul görüp görmediğini de gösterecektir. Söz konusu sınavlar, ya da yeni yönetimi bekleyen görevler de denebilir bunlara, şöyle özetlenebilir.  

 

1. Parti bütünlüğünü korumak   

Yeni Genel Başkanı bekleyen en öncelikli görev parti bütünlüğünü korumak ya da sağlamak olacaktır. Bilindiği üzere genel seçimler yenilgisinin yarattığı hayal kırıklığı giderek bir duygusal kopuşa yol açmıştı. Özellikle parti tabanında bir kesim Kemal Beyin tavrına öfkelenerek, bir değişim olmadığı taktirde “sandığa gitmem” diyordu. Değişim gerçekleştiğine göre bu sorunun büyük oranda ortadan kalktığını söyleyebiliriz.  

 

“Duygusal kırılma yokmuş gibi davranılırsa yerel seçimlere de yansır ve zarar verir”  

 

Fakat şimdi farklı bir duygusal kırılma söz konusu. Şöyle ki, kurultaydan sonra Kemal Beyin etrafında kümelenen ve onu destekleyen bir kesim gidiş biçimini içine sindirmedi. Yanlış bir algılama ile Kemal Beye haksızlık yapıldığını düşünüyorlar. Ona yapılmış haksızlığı kimliksel bazda kendilerine de yapılmış addederek mevcut yönetime tepki gösteriyorlar. İşte bu minvalde bir duygusal kırılmadan bahsedilebilir. Bu durum yokmuş gibi davranılırsa yerel seçimlere de yansır ve zarar verir.  

Ayrıca ilk turun %49’a %51 şeklinde gerçekleştiğini düşünecek olursak bu toparlamanın ve parti bütünlüğünü sağlamanın önemi ortay çıkıyor zaten. O nedenle önce bu bütünlük korunmalı ki üstüne bir şey konulabilsin.  

 

2. Değişimin içini doldurmak   

Bu noktada değişimin gereğinin yapılması, söylem ile eylem birliğinin kurulması önemli. Bilindiği gibi kurultay öncesi ve kurultay salonunda en çok değişimin sözü edildi, değişim konusunda söz verildi. Zaten bu kurultayı kazandıran iki unsurdan biri kuvvetli değişim talebidir, ikincisi de İstanbul Kongresinin değişimi isteyenler tarafından kazanılması ve bunun giderek Kurultaya sirayet etmesidir.  

 

“Zamanı gelmiş bir değişim talebinin önüne geçilemez” 

 

Kurultay zamanı gelmiş bir değişim talebinin önüne geçilmeyeceğini gösterdi. Eğer partide siyaset ya da yönetim değişimine yönelik ciddi bir istek birikmişse, siyasi mühendisliklerle bunun önüne geçilemez; değişim isteği siyasi mühendislikleri alt eder. CHP’de de bu oldu; genel merkez bütün gücüyle yüklenmesine rağmen değişimi durduramadı, aynı şey ülke geneli için neden olmasın? 

 

“Genel başkanın dediği %25’lik cam tavanın kırılması ve bu sarmaldan çıkılması gerekiyor“ 

 

Uzatmadan söylemek gerekirse, değişim vaadinin içinin doldurulması konusunda üç şeyden bahsedilebilir:  

1) Parti içi demokrasi nasıl işletilecek, bu sorunun yanıtı net olarak yapılacak Tüzük Kurultayı ile verilmeli.  

2) Partinin sağa kaydığı iddiası hep ileri sürüldü, o halde partinin sol tandansı yani ideolojisi bundan sonra nasıl şekillenecek, bu da belki bir Program Kurultayı ile ortaya konabilir. 

3) Halkla ilişkilerde, halka umut vermede nasıl bir duruş sergilenecek, bu da söylem ve eylem birliği ile ortaya konabilir. Genel başkanın dediği %25’lik cam tavanın kırılması ve bu sarmaldan çıkılması gerekiyor, aksi taktirde değişim işlevini yerine getirmemiş olacak.  

Çünkü CHP 2024 yerel seçimlerinden yüzde 25’lik bir parti olarak çıkarsa, hele de 2019 seçimlerinde aldığı belediyelerin bir kısmını bu kez alamazsa, muhalif kamuoyunun 28 Mayıs 2023’teki ruh haline dönebilir. O taktirde muhalif kamuoyunun 2028 seçimleri için ümidini yitirmesinin, bu da muhalefetin yeniden çürüme eğilimine girmesinin önünü açar. Diğer bir deyişle  % 25 kredisinin vadesi dolmuş durumda, eğer CHP yüzde 25’i aşamazsa yüzde 25’te tutunması da artık zor olacak,  yüzde 25’i aşamazsa parti eriyecek, muhalefet de çürüyecek.  

 

“Önceki yönetimde gidelen bazı yollar doğru idi ama yordam hep eksik kaldı” 

 

Önceki genel merkez yöneticileri, genellikle konfor alanlarını terk etmeden çoğu zaman Salı Toplantıları ile yetiniyordu. Anadolu’ya, sokağa çok da çıkmayan bir tarz vardı. Genel başkan çok çalışıyordu ama kadrosu bu fedakarlığı ve feragati göstermiyordu, o nedenle gidilen bazı yollar doğru idi ama yordam hep eksik kaldı.  

Nietzsche, cesaret, aslanla aynı kafese girmek değil konfor alanını tek etmektir, diyor. Yeni yönetimin başarısı biraz da konfor alanını ne kadar terk edeceğine bağlı gelişecektir. Bu da halka umut ve güven verecektir.  

Son olarak Sayın Özelin dediği gibi, lider odaklı yönetimden ekip odaklı yönetime geçilmesi de önemlidir. Kadrolar önemli anacak kurulları çalıştırmak da önemlidir diye düşünüyorum. 

 

3. AKP İktidarına etkin muhalefet yapmak 

Yeni yönetimin bir sınavı da AKP ve Cumhur ittifakına karşı sergileyeceği muhalefetin tipi, biçimi ve niteliği olacaktır. Bu noktada iyi bir başlangıç yapıldı, idari görevlerin dışında bir Gölge Kabine kuruldu. Gölge kabinede görevli MYK üyeleri ekiplerini kurup ona göre bir muhalefet yürüteceklerdir. Bu çerçevede genel başkanı beslemeli ve anında “politik refleks” göstermelidirler. 

İkinci olarak bir “Politika Üretme Merkezi” kurulabilir. Bu merkez AKP Politikalarına alternatif politikalar üretmeli ve toplumsal sorunların çözümü konusunda projeler ortaya koymalıdır. 

Bir kere bunun için ortam çok müsait, Sayın Özel ve ekibi bu avantajı iyi kullanmalıdır. Çünkü ekonomi çok kötü, pahalılık almış başını gidiyor, toplumun yarısı yoksulluk, onun da yarısı açlık sınırında seyrediyor. Çalışanlar, işçiler, emekliler geçinemiyor. Çiftçi zorda, üretici üretemiyor.  

“Anadolu’da bir söz var, et kokarsa tuzlarsın ya tuz kokarsa ne yaparsın. Maalesef tuz kokuyor” 

 

Öte yandan hak, hukuk, adalet yerlerde sürünüyor. MHP genel başkanı AYM kapatılsın, başkanı Kandile gitsin demekte beis göremiyor. AHİM Kararları iktidar tarafından uygulanmıyor. Gezi, Kobani, Barış Akademisyenleri davası intikam alma aracı olarak kullanılıyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi AYM Üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunabiliyor. Anadolu’da bir söz var, et kokarsa tuzlarsın ya tuz kokarsa ne yaparsın. Maalesef tuz kokuyor. İşte bu noktada başta ana muhalefet olmak üzre muhalefete büyük görev düşüyor ve tavrı önemli. 

Ayrıca Dış politika çok kötü yönetiliyor. Türkiye adeta bir sığınmacı cenneti haline geldi. Bu durum ekonomiden demografyaya ve kriminolojiye kadar birçok alanı etkiliyor.  Öte yandan ülkenin birikmiş büyük sorunları olan Kürt sorunu, Alevi sorunu yıllarca çözülüyormuş gibi yapılıp sürüncemede kaldı, çözümsüz bırakıldı.  

Bütün bu alanlarda CHP’nin yeni yönetiminin söyleyecek etkili sözü olmalı hem de bunları cesurca söylemelidir. Bu durum yeni yönetimin en önemli sınavı olacaktır 

 

“Değişimi sadece istemek yetmez onun gereklerini yerine getirmek gerekir”  

 

4. Yerel seçimlerde başarı elde etmek 

Asıl sınav yerel seçimler. Yerel seçimlere dört aya yakın kısa bir süre kaldı. Bu yeni yönetim için hem bir avantajı hem de dezavantajı içeriyor. Avantaj şudur, eğer yeni yönetim değişim rüzgarını arakasına alıp bunu yerele taşırsa başarısına büyük katkı sağlar. Çünkü değişim kavramı her zaman sihirli ve bulaşıcı bir kavramdır. Tabi değişimi sadece istemek yetmez onun gereklerini yerine getirmek gerekir.   

 

“Ekrem İmamoğlu’na da büyük görev düşüyor, çünkü seçimleri kazanmanın nirengi noktası İstanbul seçimlerini kazanmak olacak“ 

 

Yerel seçimlerde aynı zamanda Sayın Özel de oylanacak. Ayrıca 2024 Yerel seçimleri aynı zamanda 2028 seçimlerinin kapısıdır. Bu seçimde alınacak sonuca göre 2028 seçimleri daha erkene bile alınabilir. Dolaysıyla 2028 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin kilidi 2024 seçimlerinde saklıdır.  

Bu noktada Sayın Ekrem İmamoğlu’na da büyük görev düşüyor, çünkü seçimleri kazanmanın nirengi noktası İstanbul seçimlerini kazanmak olacak. İstanbul seçimlerini üçüncü kez kazanan İmamoğlu da muhalefetin doğal cumhurbaşkanı adayı olacaktır, diye düşünüyorum.  

O nedenle yerel seçimlerde iki ölçü söz konusu: Bir, mevcudun korunması, yani hali hazırdaki 11 büyük şehir belediyesinin ve diğer il ve ilçe belediyelerinin kaybedilmemesi. (2019 seçimleri Kemal Bey’in 13 yıllık yönetimi döneminde kazanılan tek seçimler oldu ve bu da onun liderliğini o zaman pekiştirdi ve ardından 2023 Millet İttifakı’nın önünü de bu seçim açmıştı.) 

İki, mevcut belediyelerin üstüne yenilerini ekleyebilecek mi? Örneğin sık sık vurgulanan Bursa, Balıkesir, Denizli gibi büyükşehirler mevcudun üstüne eklenebilecek mi?  

Hem parti kamuoyu hem Türkiye kamuoyu bunlara bakacaktır.  

Yerel seçimleri kazanmanın üç dinamiği daha var. Bunlar a) İttifaklardır b) Doğru yere doğru adaylar belirlemektir ve  c) Yeni yerel kentsel yönetim modeli ortaya koymaktır.  

 

“Bu seçimin asıl anahtar partisi HEDEP’tir” 

 

a. İttifaklar 

İttifak söz konusu olduğunda ister istemez İyi Parti ve HEDEP gündeme geliyor.  

İyi Parti tek başına gireceğini söylese de İstanbul ve Ankara’da iş birliğine zorlanmalıdır.  

Bu seçimin asıl anahtar partisi HEDEP’tir. Onun da bu seçimdeki şartı açık ve şeffaf diyalog kurmaktır. Fakat Cumhur İttifakı bu iş birliğini engellemek için tuzaklar kuracaktır, CHP bu tuzaklara düşmemelidir. Yeni yönetim bu konularda cesur davranmalı, buna kapı açmalı, demeli ki AKP ve MHP nasıl yasal ve anayasal partilerse HEDEP de öyledir. Geçmişte AKP, HDP ile iş birliği yaptığında yasaldı da şimdi CHP iş birliği yaparsa mı olmuyor. Bu çifte standart iyice deşifre edilirse halkımız bu iş birliğini anlayacak ve onaylayacaktır.  

Ayrıca Sayın İmamoğlu’nun İstanbul İttifakı modeli de çok kıymetlidir. İstanbul’u yeniden kazanmak için tabanda bir bulaşma gerçekleştirmek başarıya giden yolu açacaktır. Bu noktada sosyolojik yapı ile kazanacak adayları buluşturmak önemli bir işlev görecektir.  

 

b. Doğru adaylar 

Yerel seçimlerin nirengi noktası doğru yere doğru aday koymaktır. Çünkü yerel seçimin dinamikleri genel seçimden farklıdır. Genel merkezin söylemeleri, estirilecek rüzgârın yanında yerelde en önemli faktör bir aktör olarak öne çıkacak aday ve ekibi olacaktır.  

 

c. Yeni kentsel tasarım ve yönetim anlayışı 

Yeni siyaset anlayışı ile yeni nesil belediyeciliğe ihtiyaç var. Türkiye’nin ne yazık ki bir kentleşme politikası yok. Bu da geçmişte çarpık kentleşme ve kötücül yönetimlere yol açmıştır.  Kentsel dönüşümden depreme, kent yoksulluğundan göç sorununa, işsizlikten barınmaya geniş bir yelpazede merkezi yönetim kaynaklı ağır sorunlar var.  

Ayrıca devletin ekonomiden el çekmesi sosyal devlet anlayışını iyice zayıflattı. Oysa belediyeler bu açığı (bir çok büyükşehirde yapıldığı gibi) sosyal belediyecilik anlayışı ile kapatabilir, dezavantajlı grupların imdadına yetişebilirler.  

Bir başka konu da şudur. Yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ile ortaya çıkacak tablo, sadece belediye sorunları çözmekle kalamayacak aynı zamanda Türkiye’nin birikmiş büyük sorunlarının çözümüne de büyük katkılar sağlayacaktır.  

Dolayısıyla katılımcı, özerk, demokratik ve güçlü yerel yönetimlere ve adil, yeşil, yaratıcı yerel yönetim vizyonuna ihtiyaç var.  

 

“Hedef, yereli kazanmak ve ardından 23 yıllık AKP iktidarına son vermektir”  

 

5. Sonuç 

Başarıya giden yolun adımları yukarıdaki çerçevenin ışığında üç noktada özetlenebilir.  

Birinci olarak, hedeflerin net ortaya konulmasıdır. Hedef, yereli kazanmak ve ardından 23 yıllık AKP iktidarına son vermektir.  

İkinci olarak, bu hedefe hangi program ve projelerle ulaşılacağıdır. Bu da hem yerel seçimi kazanmayı hem de kazandıktan sonraki süreci kazanmayı gerektirir. Bunun için aktif, etkin, verimli ve sonuç alıcı program ve projelerle ortaya çıkılmalıdır.  

Üçüncü olarak da söz konu projeleri hayata geçirecek nitelikli kadrolarla yol yürümektir. 

Ülke bu minvalde muhalefetten ve siyasetten rolünü oynamasını ve işlevini yerine getirmesini bekliyor.  Bu rol ve işlevler, refahı artırmak, yaratılan refahın adil bölüşümünü sağlamak ve bunları toplumsal barış içinde gerçekleştirmektir.   

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar