Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu


Laf ola torba dola

Laf ola torba dola

Geçtiğimiz hafta Kıbrıs’ın Türk tarafında provokasyon sayılabilecek iki olay meydana geldi. Birinci olay, KKTC’nin doğusunda Karpaz Yarımadası üstündeki Dipkarpaz köyünde bulunan Agios Andreas Manastırı’nda meydana geldi. Manastıra girip telefonuyla sürekli video çeken şoför Mehmet Erol Muvali, manastırın papazına kelime-i şahadet getirtmek istedi. Yaptığı marifetmiş gibi videoyu sosyal medyada yayınlayan Muvali büyük tepkiye neden olunca KKTC makamları adam hakkında yasal işlem başlattı. Benden söylemesi; Muvali’yi karakola çekip iki soru sorar, sonra da serbest bırakırlar. Agios Andreas’ın papazı da yaşadığı korkuyla kalır.

İkinci olay ise giderek büyüyecek gibi görünüyor.

Kıbrıs’ta Magosa yakınlarındaki İngiliz üslerine neredeyse bir taş atımı mesafede Pile isimli bir köy var. Bu köy 1974 harekatından sonra Türk ve Rum kesimlerini ayıran Yeşil Hat (Yeşil Hat ya da Tampon Bölge BM Barış Gücü’nün sorumluluğu ve denetimi altında) üstünde kalmış. Köyde Rumlar ve Türkler bir arada yaşıyor. Kıbrıs sorununa çözüm arayışı toplantılarından bazıları bu köyde yapılmış, ben de bu toplantılara katılmıştım.

KKTC makamlarının nereden aklına estiyse Pile’yle, ona yakın Yiğitler köyü arasındaki yolu ıslah çalışmasını başlatmaya karar vermişler. Gerekçe olarak da Pile’de yaşayan Türk nüfusun yaşam şartlarını kolaylaştırmayı göstermişler. İş makineleri yolda çalışmaya başlayınca BM Barış Gücü askerleri devreye girip, yolun tampon bölgede olduğunu hatırlatarak çalışmaları durdurmak isteyince iş makinelerinin kepçeleri BM araçlarının üstüne indirilmiş. Birkaç araç kuş gibi havalandırılmış. Devreye KKTC polisi de girmiş. BM Barış Gücü’nün yol çalışmasını durdurmak istemesinin gerekçesi bölgenin Yeşil Hat üstünde olması. Yeşil Hat’tın sorumluluğu da BM Barış Gücü’nde.

Olay bir hayli büyüdü. Bunun üstüne BM Güvenlik Konseyi acilen toplandı ve bir karar çıktı. Toplantı sırasında New York’ta olan Kıbrıs Halkın Partisi Lideri ve KKTC Milletvekili Kudret Özersay Twitter’dan bir flood yayımladı. Özersay Kıbrıs’taki toplumlararası görüşmelerde uzun zaman Türk tarafının baş müzakerecisiydi. Flood’da Özersay şöyle yazıyor:

“New York’ta BM Güvenlik Konseyi son yaşanan Pile-Yiğitler yolu konusunda bir uzlaşmaya vardı ve bir basın açıklaması yapıldı. Maalesef açıklamada Kıbrıs Türk tarafını suçlayan, kınayan, Pile konusunda haklı olduğumuz noktalarda bile bizi suçlu sandalyesine oturtan ifadeler var. Bu olaylar olurken uyardık, ‘Haklıyken haksız konuma düşmeyelim,’ dedik. Açıklama özetle ne diyor peki?

“Son günlerde kimilerinin iddia ettiği gibi bu açıklamanın yapılmasını engelleyen bir Rus vetosu falan yok. Konsey üyeleri BM Barış Gücü askerlerine ve araçlarına karşı yapılan müdahaleyi bir ‘saldırı’ olarak tanımlayıp kınadı. Konsey tartışmaları uzamış ve karar metni bir miktar değişmiş gibi duruyor. Belki bunda Rusların etkisi oldu ama maalesef kararın alınmasını engelleyen olmadı.

“BM Güvenlik Konseyi Kıbrıs Türk tarafınca başlatılan yol inşaatını ‘BM tampon bölgesi içinde izinsiz inşaat faaliyeti” olarak tanımlıyor ve Pile-Yiğitler yol yapım çalışmasının ‘BM Güvenlik Konseyi kararlarının ve tampon bölgedeki statükonun ihlali’ olduğunu iddia ediyor.

“Bizim yetkililerin sürekli kamuoyuna ‘Yol yapımı devam ediyor. Hafta sonu olduğu için yarım gün çalışılıyor ama devam ediyor’ diye açıklama yapmış olmalarına rağmen BM Güvenlik Konseyi basın açıklamasında ‘Kıbrıs Türk tarafının yol yapım çalışmalarını durdurmasından ve oradaki personel ve ekipmanı geri çekmiş olmasından memnuniyet duyduğunu’ vurguluyor. Pile-Yiğitler yol yapım çalışması durdu mu? Personeli ve ekipmanı geri mi çektik?

“Açıklama, BM Barış Gücü askerlerine yapılan saldırının Uluslararası hukuka göre suç teşkil edebileceğinden bahsediyor.

“Kıbrıs sorununun çözümünde iki toplumlu, iki bölgeli federasyona gönderme yapıyor ve taraflara BM Genel Sekreteri’nin önerdiği bir BM Temsilcisi atanması ve resmi müzakerelere geri dönülmesi için ‘oturup görüş birliğine varmaya çalışın’ çağırısı da yapılıyor.

“Bu açıklamada yaşanan olaylarla ilgili olarak Türkiye değil, esasen Kıbrıs Türk tarafı sorumlu tutuluyor. Gerçekten de bu olayların yaşandığı ilk andan itibaren Türkiye Cumhuriyeti yetkililerinin bu olaydan haberdar olmadıkları ve bu krizi kucaklarında buldukları görüntüsü ortaya çıkmıştı.”

Durup dururken bu yol çalışmasına başlama fikri nereden çıktı diye biraz araştırma yaptım. Sonuçta işin Özersay’ın sandığı gibi olmadığı, el altından Ankara’nın da patlak veren bu krizde parmağının olabileceği şüpheleri ortaya atıldı. Neden mi?

Ankara ve KKTC uzun yıllardır BM Barış Gücü’nün Kıbrıs’ta konuşlanmasını sağlayan BM Güvenlik Konseyi’nin 4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı kararından fena halde rahatsız. Rahatsızlık nedeni de şu: Kıbrıs’ta Aralık 1963 olayları patlak verdikten sonra Türk tarafı Kıbrıs Hükümeti’nden çekilmiş, hükümette sadece Başpiskopos Makarios’un ekibi kalmıştı. Adada olaylar büyüyünce BM’nin olayların yatışmasını sağlamak için Kıbrıs’a bir barış gücü göndermesi gündeme gelmişti. Ne var ki bunun yapılabilmesi için BM’nin Kıbrıs Hükümeti’yle anlaşma imzalaması gerekiyordu. Anlaşma o sırada iktidarda sadece Rum tarafı olduğı için Makarios Hükümeti’yle imzalandı. O tarihten beri de Rum tarafı Kıbrıs’ın tek hükümeti olarak BM tarafından tescillenmiş oldu.

Şimdi hangi cin fikirliden geldiyse, artık hazır müzakereler de kesildi, Kıbrıs’ta de jure olmasa bile de facto iki ayrı hükümet var, dolayısıyla Türk tarafı olarak biz BM’ye ya bizi de tanırsınız ya da sizi yok sayar tampon bölgede yol inşaatı yaparız, mesajı verilmek istenmiş olabilir.

Ankara ve KKTC doktrinde BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararına karşı çıkmakta haklı. Ancak aklıma şu soru geliyor: Beyler (Ankara ve KKTC’de karar mekanizmalarında kadınlar olmadığı için adamlara hitap ediyorum), 1964’ten bu yana 59 yıl geçti. Bu 59 yıl içinde bu kararı değiştirtmek için ne yaptınız? Bildiğim kadarıyla hiçbir şey. Şimdi en şark kurnazlığıyla işi oldu bittiye getirip BM’yi köşeye sıkıştırmaya kalktınız. Ama çok güvendiğiniz Rusya bile BM Güvenlik Konseyi’nde sizin için kılını kıpırdatmadı. Yazıyı Kudret Özersay’ın Flood’ındaki son cümlesiyle bitireyim: “Tamam, olan oldu, torba doldu da şimdi ne yapmayı düşünüyorsunuz?”

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar