Mustafa Tiğrek

Mustafa Tiğrek


Bitişik binanın enkazında Allah, ekber değil mi?

Bitişik binanın enkazında Allah, ekber değil mi?

Enkazda kalan vatandaşları kurtarma çalışmaları sürerken bir yandan da tekbir sesleri duyuluyor. 

Tekbir, Allah’ın büyüklüğü ifade etmek için kullanılan 'Allahu ekber' sözüdür. Ezan, kamet, namaz, bayram hutbesi, kurban gibi birçok dini ibadette yer alır.

Ayrıca Menemen’de Kubilay’ın başı kör testere ile kesilirken, Madımak’ta 33 can ateşe verilip yakılırken, İki asker Suriye’de İŞİD tarafından diri diri yakılırken, yine Suriye’de kafalar kesilirken… de kullanıldığını biliyoruz. Çorum katliamında, Maraş katliamında da…

Şimdi depremle birlikte yeni bir kullanım alanına daha kavuştu. Enkaz altından canlı çıkarıldığında da kullanılıyor.

Bu son kullanım alanı bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Durumu yadırgayanlar “tekbir hazımsızlığı” ile itham edildi.

Biri “Bu ülkede son Müslüman kalana dek Allahu ekber’den rahatsız olanlarla sonuna kadar kavga edeceğiz.” dedi.

Bir başkası “Allahu ekber.!! Tekbir Düşmanlarına İnat” deyip video yayınladı.

AKP Sözcüsü Ömer Çelik: “O enkazdan her canlıyı kurtardığımızda ‘Allah’u ekber’ demeye devam edeceğiz.” dedi.

***
Hilal Kaplan: “Günlerce aç susuz karanlıkta bir bebek, yerin kaç kat altından, moloz yığınları içinden çıkarılıyor ve üzerinde toz zerresi bile yok! Sanki uykusundan kaldırılmış gibi huzurlu. “Allahu ekber” demeyelim de ne diyelim?” diye sordu.

Sormuş diye söylüyorum: “Şükürler olsun yarabbi, elhamdülillah.” olabilir mi?

Deprem bölgesinde arama kurtarma çalışmalarına katılan bir gönüllü, "'Tekbir Allahu ekber' deyip 50 kişi 100 kişi birden bağırıyorsunuz, azıcık mantıklı olun lütfen; şoka girebilir bu insan, neye uğradığını şaşırabilir, korkudan kalp krizi geçirip orada ölebilir bile. Bunu 'Tekbir Allahu ekber' diyenler için söylemiyorum sadece, alkışlayanlar da öyle. " dedi.

Bu kurtarma gönüllüsünün, tekbirle sorunu olduğu iddia edilebilir mi? Alkışlayanlarla da mı sorunu var? Alkış hazımsızlığımı mı var? Belki de sorun, tekbirde değil, sestedir. Olabilir mi?

Ayrıca enkazdan can kurtarılmasaydı Allah, ekber olmayacak mıydı? Kimsenin sağ çıkmadığı bitişik binanın enkazında Allah, ekber değil mi? Allah’ın ekber olması şarta mı bağlı? Allah, her koşulda ekber değil midir?

Enkazdan can kurtarıldı diye tekbir getirmek, can kurtarılmadı diye diğer enkazın önünden sessiz sedasız geçmek; Anadolu irfanının naif ifadesiyle, Allah’ın gücüne gitmez mi?

Belki de sorun tekbirde değil, şükür edilecek yerde, tekbir getirmektedir.

Aynı şekilde tekbir getirilmesi gereken yerde, şükretmek de tuhaf olur. Mesela yalın kılıç düşman kovalarken “Şükürler olsun yarabbi, elhamdülillah” demezsiniz. Derseniz, tuhaf olur.

Ben olsam enkazından bir kişinin canlı çıkartıldığı binanın önünde şükrederdim… 40 kişinin sağ çıktığı, yani yıkılmamış binanın önünde tekbir getirirdim. Düşünsenize, yıkılmamış!

***
Fay hatları üzerinde bulunan bir ülke, 1999 gibi bir depremi yaşamışken, 23 yılda toplanan 38 milyar dolardan fazla (enflasyon da dikkate alındığında bugünkü kur ile 720 milyar lira) deprem vergisini, depreme karşı önlemler için kullanmamış. Başka yerlere harcamış.

Son 70 yılda çıkartılan 17 imar affından 9’u son 20 yılda çıkartılmış. Sonuncusu 24 Haziran 2018'deki genel seçimin öncesinde.

Televizyonlarda yayımlanan reklamlarla cazibesi artırılmış. İmara aykırı, ruhsatsız ya da ruhsat eklerine aykırı olan yapılar kayıt altına alınmış. Yani yasal hale getirilmiş.

Bunun adına da “imar barışı” denilmiş.

Bakanlık verileriyle, deprem bölgesinde barış yapılan binaların dağılımı şöyle: "Adana'da 59 bin 247, Adıyaman'da 10 bin 629, Diyarbakır'da 14 bin 719, Gaziantep'te 40 bin 224, Hatay'da 56 bin 464, Kahramanmaraş'ta 39 bin 58, Kilis'te 4 bin 897, Malatya'da 22 bin 299, Osmaniye'de 21 bin 107, Şanlıurfa'da 25 bin 521 yapı kayıt belgesi."

Erdoğan bunu meydanlarında, televizyon ekranlarında şöyle müjdelemiş:

“İmar barışıyla 144 bin 556 Maraşlı vatandaşımızın sorununu çözdük.”
“Malatya, imar barışıyla Malatya'da 88 bin 577 vatandaşımızın sıkıntısını çözdük.”
“Hatay, imar barışıyla toplam 205 bin Hataylı vatandaşımızın sorununu çözdük.”

Bakanlık, belge sayısı olarak açıklarken; Erdoğan kişi sayısı demeyi tercih etmiş. Muhtemelen belge sayısını, illerin ortalama hane halkı sayısıyla çarpıp o rakamları bulmuş.

Neticede oy verecek olan binalar değil, vatandaşlar olduğundan Erdoğan’ın kullandığı hesap daha doğru.

Yasanın ardından Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum yaptığı açıklama: "İmar barışında hedefe ulaşıldı: Devletin kasasına 25 milyar 592 milyon TL girdi." Bak, bu da önemli.

Yani bugün yıkılan şehirlerin enkazıyla daha o zaman, binalar henüz ayaktayken barışmışız, helalleşmişiz.

Kanunun "Yapı kayıt belgesi düzenlenen yapıların depreme dayanıklılığı hususunun yapı malikinin sorumluluğuna bırakılmasına" yönelik maddesiyle de vatandaşla helalleşmişiz.

Bakanlık, belediyeler, müteahhitler çürük zeminleri imara açarken; müteahhitler kendi yapı denetim firmalarıyla denetlenirken, alt katlardaki dükkanlara daha fazla yer açmak için kolonlar kesilirken, her seçim dönemi binalarının üstüne katlar çıkılırken, tüm bunlardan “Kader planı” sorumlu tutulurken… böyle bir depremde bu binalar niye yıkılmasın ki?

Sadece eski veya imar barışından yararlanan binalar değil, birkaç yıllık binalar da var yıkılanlar arasında.

İşte bu binalardan; yıkılmamış olan varsa, önünde toplanıp “Tekbiir! Allahu ekber!” demek gerekir. Bu ayakta kalan binalar, Allah’ın mucizesi değilse, nedir?

Üstelik de enkazından bir kişi değil, kapısından 40 kişi çıkmış.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar