Mustafa Tiğrek

Mustafa Tiğrek


Anneme boksör olduğumu söylemeyin, o beni kaleci sanıyor

Anneme boksör olduğumu söylemeyin, o beni kaleci sanıyor

Kalecinin penaltı anındaki endişesini bilemem. Ama sıkıştırıldığı ringin köşesinde sağlı sollu yumruk yiyen boksörün ruh halini bilirim. Yok hayır, boksörlük yapmadım hiç. Ama köşeye sıkışmış bir boksör benim hissettiğimden başka ne hissedebilir ki.

Hem iyimserlik hem kötümserlik sağlı sollu çarpıyor suratıma.

Boksörden farkım, benim rauntlarım üçer dakikalık değil, beşer senelik. Üstelik rauntlar arasında birer dakika soluk alma şansı var boksörün. Benim yok.

Baktı olmuyor, antrenörün ringe havlu atıp maçı bitirme hakkı var. Benim böyle bir antrenörüm yok.

***

Dolar 18 liradan 12.8 TL’ye düşerken Cem Küçük’ün “Puhahaha”sı; 3,60’dan 3,39’a inerken Numan Kurtulmuş’un “Çok şükür”ü suratıma yediğim darbelerdir. Çünkü dolar bugün 27 lira.

Yediğim “puhahaha”lar “Çok şükür”ler yanıma kâr kaldı.

***

Bazı darbeler var acısını hemen hissetmiyorsunuz, acısı zaman içinde çıkıyor.

Hem Numan Kurtulmuş’un hem Cem Küçük’ün dedikleri öyle mesela.

Berat Albayrak’ın ve Süleyman Soylu’nun açıklamaları da öyle.

Albayrak: “Şubat, ocaktan çok daha iyi. Mart da şubattan daha iyi. Nisan marttan zaten çok iyi olacak” demişti.

Soylu “Size bir şey söyleyeyim, başkaları çok çatlayacak, kıskanacaklar. Görecekseniz temmuz ayından itibaren ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek ki etrafımızdaki Almanya'sı, Fransa'sı, İngiltere'si, İtalya'sı ve hele o her şeye burnunu sokan ABD'si de çatlayacak, patlayacak." demişti.

Soylu’nun sözlerinin üzerinden üç temmuz geçti. Albayrak’ın sözlerinin üzerinden beş ocak, beş şubat, beş mart beş nisan geçti.

Her nisanda veya temmuzda yeniden duyumsarım darbeleri; yumruk değil bunlar, balyoz. Sağlı sollu kombineler.

Köşeye sıkışmış boksör olsam… ancak bu kadar olur.

***

Rocky serisinin ilk filminde Apollo Creed maçı az bir farkla kazanıp unvanını korusa bile sonuç tatminkâr değildir. Serinin ikinci filminde Apollo, dedikoduları sonlandırmak için Rocky ile ikinci bir maç yapmak ister. Yardımcıları itiraz ederler. Biri:

“O bizim için yanlış adam. Onu öyle bir dövdünüz ki daha önce böyle bir şey görmemiştim. Ama dayağı yedikçe kalkıp senin üstüne geldi. Hayatımızda o tür adamlara ihtiyacımız yok” der.

Ben yanlış adam değilim. Dayağı yedikçe, kalkmıyorum. Biraz daha kapanıyorum. “Bizim ülkemiz cennet” diyorum. ”Avrupa’da bir boksörü 10 kişi dövüyor. Bizde 10 boksörü bir kişi dövüyor.”

TOGG, Karadeniz gazı, Gabar petrolleri vs. bunlar hep ringin köşesinde ağzımı çalkalayayım diye bana verilen su. Dayanma gücü veriyor.

***

Suratımda patlayanlar iyimser olanlar değil sadece… kötümserler de var.

Dövizde daha kötüsü geliyor... Dalga boyu artacak” haberi, böyle bir haber.

Olumlu darbeleri mi olumsuz olanları mı daha çok sevsem diye düşünüyorum. Kafam karışıyor.

Mesela “Temmuz ayından itibaren ülkemin ekonomisi öyle bir atağa kalkacak, öyle bir sıçrayacak ve büyüyecek” ise, temmuz öncesinde kötüyüz demektir.

Ama temmuzdan itibaren döviz parlayacak, enflasyon kontrolden çıkacaksa… Temmuz öncesinde daha iyiyiz demektir. Yani sanki içinde bulunduğumuz dönem açısından, felaket haberleri daha sempatik geliyor bana.

***
Sıradan kötü haberleri de, iyi haberleri de özlüyor insan.

Mesela beklediğimiz bir filmin vizyona girmesine sevinmek veya gişede bilet bulamayınca üzülmek gibi sıradan duyguları özledik. Sevinmek için Gabar’da rafine edilmiş petrolün fışkırması; üzülmek için ise dövizin patlayıp, enflasyonun kontrolden çıkması boyutunda bir olay gerekiyor. Daha azı duygularımıza dokunamıyor.

Aya sert iniş yapmanın kötü bir haber mi, iyi bir haber mi olduğuna karar veremedim. Yani sevineyim mi üzüleyim mi… onu bilemiyorum.

***

Anneme boksör olduğumu söylemeyin. O beni kaleci sanıyor.

telif

Yorum Yazın

Ana Sayfa
Web TV
Foto Galeri
Yazarlar