İstanbul
Parçalı bulutlu
10°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,8044 %0.17
50,1756 %-0.07
5.972,23 % 0,28
88.301,89 %0.2

2025 kapanırken Kıbrıs: Belirsizlik ama umut

YAYINLAMA:
2025 kapanırken Kıbrıs: Belirsizlik ama umut

Yusuf Kanlı

2025 yılı Kıbrıs’ta yalnızca belirsizliğin yılı olarak anılmamalı. Evet, çözüm olmadı. Evet, köklü bir kırılma yaşanmadı. Ama 2025, sekiz yıldır donmuş bir dosyada ilk kez kontrollü bir çözülme ihtimalinin ciddi biçimde konuşulduğu bir yıl oldu. Bu başlı başına önemlidir. Çünkü Kıbrıs’ta en tehlikeli dönemler, hiçbir şeyin olmadığı değil, hiçbir şeyin artık mümkün görülmediği dönemlerdir.

2025, o psikolojik eşiğin aşıldığı bir yıl oldu.

Sekiz yıllık suskunluğun ardından gelen masa

2017 Crans-Montana çöküşünden sonra Kıbrıs dosyası fiilen rafa kalkmıştı. Taraflar görüşüyordu ama müzakere etmiyordu. BM vardı ama sahada değildi. “Çözüm” kelimesi kullanılıyor, ama içi boşaltılmış biçimde dolaşıma sokuluyordu.

Aralık 2025’te yapılan üçlü görüşme bu nedenle sıradan bir toplantı değildi. Sekiz yıl sonra ilk kez, Kıbrıslı Türk ve Rum liderler BM şemsiyesi altında, aynı masada ve aynı süreç mantığıyla buluştu. Büyük kararlar çıkmadı diye karamsar yorum mümkün ancak devam etme iradesi ilan edildi.

Kıbrıs müzakereleri tarihinde çoğu süreç, ilk tıkanıklıkta kopmuştur. Bu kez kopmadı. Temel olduğu söylenen, yeni modalitenin dört maddesinden sadece birisi aralandı. Aralanan o başlıkta bile içi boş bir egemenlik ilkesi vyrgusu yapılabildi, uygulamada anlamlı olacak, ilkenin içini dolduracak ne dönüşümlü başkanlık ne de etkin katılım görüşülemedi bile. Niye? Rum lider henüz o konuları kabul edfebilecek noktada değil. Yine de görüşmelere devam kararı alındı. Bu, “umut” kelimesinin içinin ilk kez yeniden doldurulabileceğini gösteren küçük ama kritik bir işarettir.

Ocak ayında yeni bir üçlü görüşme olacağı konuşuluyor. Şubat ya da Mart aylarında, şartlar olgunlaşırsa, BM Genel Sekreteri başkanlığında bir 5+1 gayriresmi toplantı da masada. Şartlar olgunlaşır mı? Elbette bunlar otomatik değildir. Olabilir de, olmayabilir de. Ama artık konuşulan soru “neden olmasın”dır. Bu bile Kıbrıs diplomasisinde ciddi bir zihinsel kırılmadır.

Umudun ince çizgisi: Metodoloji üzerinde uzlaşı

Bu noktada dürüst olmak gerekir. Umut kendiliğinden ilerlemez. Kıbrıs’ta umut, doğru bir metodolojiyle desteklenmediğinde hızla hayal kırıklığına dönüşür. İşte bu nedenle 2026’ya giderken belirleyici mesele “çözüm modeli”nden önce çözüm yöntemidir.

Bugün Kıbrıs’ta kopma ihtimali hâlâ vardır. Ama bu kopma, yazgı olduğu için değil; metodoloji konusunda uzlaşmazlık sürerse olur. Özellikle Rum tarafının, siyasi eşitliğin soyut bir ilke değil, somut sonuçlar doğuran bir düzenleme olduğunu kabullenmesi gerekir.

Siyasi eşitlik; dönüşümlü başkanlık olmadan, etkin katılım olmadan, karar alma mekanizmalarında gerçek ortaklık sağlanmadan anlamlı değildir. Bu, Kıbrıslı Türkler için bir “maksimalist talep” değil; müzakerelerin tarihsel omurgasıdır. Bu gerçek görmezden gelindikçe, eşitlik söylemi güven üretmez; tam tersine güvensizliği derinleştirir.

Evet, doğru ip kopabilir. Ama ip bugün kopacaksa, bunun nedeni çözümün imkânsızlığı değil; eşitliğin içinin doldurulmaması olur.

Türkiye’nin rolü: Sessiz ama belirleyici

2025’te Türkiye’nin izlediği politika, belki de Kıbrıs dosyasında uzun zamandır görülen en net çizgilerden biriydi. Ankara, BM sürecine destek verdi, diyaloğun kapısını kapatmadı, ama beklentileri bilinçli biçimde düşük tuttu. İki devletli vizyonunu açıkça ifade ederken, masayı devirmemeyi tercih etti.

Bu yaklaşım, Türkiye’nin Kıbrıs’ta artık “sonucu olmayan romantik süreçlere” yatırım yapmak istemediğini gösteriyor. Ama aynı zamanda, gerçekçi bir zeminde ilerleme ihtimaline kapıyı kapatmadığını da ortaya koyuyor.

Burada kritik bir nokta var. Kıbrıs’ta ilerleme ihtimali yalnızca adayı ilgilendiren bir mesele değildir. Böyle bir ilerleme, Türkiye–Yunanistan ilişkilerinde de ciddi bir rahatlama yaratır. Doğu Akdeniz’de güvenlik dengeleri, enerji başlıkları, hatta AB–Türkiye ilişkileri açısından Kıbrıs kilit bir dosyadır.

1964’ten bu yana süren, defalarca donan ve yeniden başlayan bu sorunun makul bir metodolojiyle çözüme yaklaşması, yalnızca Kıbrıs için değil, bölge için de tarihsel bir dönüm noktası olur.

Rum tarafı için zor ama kaçınılmaz bir yüzleşme

2025, Rum tarafı açısından da bir yüzleşme yılı olmalıdır. Büyük jeopolitik anlatılar, NATO ve AB üzerinden kurulan stratejik hayaller, Kıbrıs sorununu ertelemeye yarayabilir; ama çözemez. Uluslararası ortam sertleştikçe, küçük aktörlerin manevra alanı daralır. Bu yıl bunun en açık örneklerini gösterdi.

Kıbrıs’ta çözüm, adanın dışına taşındıkça değil; adanın içine döndükçe mümkündür. Rum tarafının esas kararı şudur: Kıbrıslı Türkleri gerçek siyasi eşit ortaklar olarak kabul etmek mi, yoksa bölünmüşlüğü yönetilebilir bir statüko olarak sürdürmek mi?

Cumhurbaşkanı Tufan Erhürman eşit egemenlik, takvim olmadan yeni süreç yok dese de, elbette anahtar “statükoya dönüş olmayacak” sözünü BM’nin uluslararası toplumun Kıbrıs Türklerine diyebilecek mi, bu kez Rumlar masadan kaçarsa siz dünyadan dışlanmaya devam etmeyeceksiniz sözünü verebilir mi? Bu soru artık ertelenemez.

2026: Fırsat mı, pekişme mi?

2026’ya girerken Kıbrıs için iki yol netleşiyor. Birincisi, süreci sürdürüp belirsizliği yönetmek. Bu yol konforludur, risk almaz, ama sonucu yoktur. İkincisi ise zor olan yol: metodolojide uzlaşmak, eşitliğin gereğini kabul etmek ve iç kamuoylarına gerçekleri anlatmak.

2025, bu ikinci yolun kapısının aralanabileceğini gösterdi. Henüz içeri girilmedi. Ama kapı ilk kez bu kadar net görünüyor.

Umuda sarılmak gerekir

Kıbrıs’ta umut, hiçbir zaman yüksek sesle gelmez. Sessizdir, kırılgandır ve cesaret ister. Umuda sarılmak gerekir. 2025, belirsizlik kadar umudun da yılı olduysa, bu sekiz yıl sonra ilk kez masanın yeniden kurulmuş olmasındandır.

2026’nın tarihi bir yıl olup olmayacağı ise takvimlere değil, tercihlere bağlıdır. Karar alınmazsa, Kıbrıs’ta her zaman olduğu gibi karar sahada alınır. Ve tarih bize şunu defalarca gösterdi: Karar alınmadığında, gerçeklik karar verir.

***

Yeni yılınız kutlu olsun. Önümüzdeki iki hafta yazılarıma kısa bir ara vereceğim. Ocak ayının ilk haftasında yeniden görüşmek dileğiyle, tüm okurlarımın yeni yılını içtenlikle kutluyorum. Dilerim yeni yıl, umutların karşılandığı, sağlık ve mutluluk dolu günler getirir.

 

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *