İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5331 %0.06
49,6506 %-0.02
5.761,49 % 0,15
91.968,40 %-1.468
Ara

Selin Aral ile Floransa Bienali üzerine

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Selin Aral ile Floransa Bienali üzerine

Floransa Bienali’ne davet edildiğimde büyük bir heyecan duymuştum. Ancak bize, Türkiye ile İtalya arasındaki gümrük sorunlarından ya da her sene değişen sistemden hiç kimse bahsetmemişti. Bağımsız bir sanatçı olarak yurtdışında bireysel işler yürütmenin elbette avantajları var; fakat bu süreçte dezavantajları da çok yakından yaşadım.

Acaba bu sorunları yaşayan başka sanatçılar da var mı diye merak edip Bienal’in Instagram sayfasına baktığımda, Türkiye’den katılan kadın sanatçılara ulaştım. Hepsiyle iletişim kurdum. Onlardan biri de Ankaralı, çok tatlı bir heykel sanatçısı olan Selin Aral’dı. Onunla birlikte bu süreci göğüsledik, el birliğiyle pek çok zorluğun üstesinden geldik.

En son Resim Heykel Müzesi’nde, eserlerimizin tarihî eser olmadığını ve müze envanterinde yer almadığını belgelemek için koşturuyorduk. O an aslında sadece bürokrasiyle değil, aynı zamanda dayanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu da hissettik.

Sonra sohbet ederken aramızda geçen konuşmaları siz sevgili okurlarımızla paylaşmak istedim :)

Elif Erdem: Floransa Bianel’e katılacak olmak sizde nasıl bir duygu uyandırıyor? Bu daveti ilk aldığınızda aklınızdan neler geçti?

Selin Aral: Bienal’e katılacak olmak heyecan verici, hem uluslararası birorganizasyon oluşu hem kavramsal çerçevesi hem de İtalya da oluşu benim açımdan ayrı öneme sahip. Heykele ilk başladığım yıllarda İtalya ve Rönesans incelemeleri yaparken kurduğum hayaller geldi aklıma.

E.E: Bianel sizin için yalnızca bir sergi değil, aynı zamanda uluslararası sanat dünyasıyla buluşma noktası da olacak. Bu buluşmadan beklentiniz nedir?

S.A: Sanat sadece bulunduğunun lokasyonda yapabileceğiniz ifade edebileceğiniz bir şey değil. Açıkcası uluslararası alanda görünür olmak, orada da bir ifade alanı bulmak istiyorum.

E.E:  Heykellerinizde kadın imgesinin, arkeolojik ve tarihsel göndermelerin öne çıktığını görüyoruz. Bu temaları seçmenizin arkasında nasıl bir kişisel hikâye var?

S.A: Öncelikle Anadolu gibi bir medeniyetin ortasında yaşamak ve bu hikayelerden etkilenmemek imkansız. Arkeoloji ve tarihteki kadın imgeleri hala üzerine çalıştığım konular ve özellikle kadın imgesi çalışırken çokça başvurduğum kaynaklar.

E.E: Hacıyatmaz serinizde geleneksel bir oyuncağı çağdaş bir dile taşıyorsunuz. Bu serinin çıkış noktası neydi? Size göre bu sergiye taşınan “çocukluk ve tarihsel hafıza” arasında nasıl bir bağ var?

S.A: Hacıyatmaz çok severek oynadığım bir modelleme oldu benim için. Çamurun tüm plastisitesini kullanarak hem modernize etmek hem de bağlamını biraz değiştirip kadının gücüne esprili bir dille dokunmak istedim. Serinin çıkış noktası da aslında arkeoloji ve kadın imgesi okuduğum döneme denk geliyor.

E.E: “Icon series”de renklerin ve formun güçlü bir sembolik dili var. Bu işlerinizin hikâyesini bize biraz açar mısınız?

S.A: İcon serisi öğrencilik yıllarımda henüz evimin bir odasında heykel çalışırken çok severek modellediğim bir figürdü. Annem yıllarca salonunda sergiledi sonra bir gün tekrar çalışmalıyım diyerek annemden ödünç aldığım bir çalışmamdır. Yine ana tanrıça, kibele gibi tarihteki kadın imgelerinden yola çıktığım ama asıl annemi biraz çalıştığım bir figürdür. Renk heykelde çok dikkatli kullanılması gereken bir enstrüman çünkü heykeli ya siler ya yükseltir. Bu seriyi farklı boyutlarda ve renklerde çalışarak heykelin dilini daha da güçlendirdiğimi düşünüyorum. Hikaye ile rengin de bütünleşmesi önemli.

E.E: Heykelleriniz genelde büyük ebatlı mı oluyor, yoksa daha küçük ölçeklerde de aynı etkiyi yaratmaya çalışıyor musunuz?

S.A: Figüre, hikayeye, konuya ve yerleştirilecek mekana göre değişiklik gösteriyor. Ve tabi etki bu saydıklarıma göre de değişiyor.

E.E: Türkiye’de heykel sanatçısı olmanın en büyük zorlukları sizce neler? Özellikle üretim süreci, atölye koşulları, malzeme temini açısından nasıl deneyimleriniz oldu?

S.A: Heykel başlı başına fiziki koşulları itibariyle zor bir alan. Bir kere çok yeni sayılır üç boyut Sanatçının kendini ifade edebileceği alanı bulmasından tutun da heykelin konulacağı mekana……

E.E: Büyük ölçekli işler için geniş atölyeler ve açık hava alanları çok önemli. Türkiye’de bu imkânları yeterli buluyor musunuz?

S.A: Ekonomik koşullarınız bunun için uygunsa tabii ki her heykeltraşın hayalidir açık alanı da olan tavanı 4 metre ışığı güzel bir atölye. Koşullarımızı kendi içimizde çok güzel değerlendirdiğimizi düşünüyorum.

E.E: Bir sanatçı olarak kendi kimliğinizi üç kelimeyle tanımlamanız gerekseydi, bu kelimeler ne olurdu?

S.A: Disiplin, tutku, düzen

E.E: Floransa Bienal sonrasında sizin için yeni kapılar açılacağını düşünüyor musunuz? Gelecek için hayalinizde nasıl bir yol var?

S.A: Umuyorum özellikle Avrupa’da galerilerle uzun soluklu işbirlikleri için görüşmeler yapıyorum.

E.E: Türkiye’den İtalya’ya sanat eseri göndermek gerçekten oldukça zahmetli görünüyor. Bienal’e katılma daveti aldığımızda önce çok heyecanlanmıştık; fakat bazı prosedürler süreci gerçekten yorucu hale getiriyor. 

Bu konuda sizin düşünceleriniz neler? Sizce bu tür zorluklara rağmen sanatçılar için Bienal’e katılım hâlâ güçlü bir fırsat mı yaratıyor? Ayrıca sizce bu süreçlerin sanatçının motivasyonu ve üretimi üzerinde nasıl bir etkisi oluyor?

S.A: Haklısın, özellikle bürokratik süreç yorucu, doğru bilgiye ulaşmaktan tut da son noktada yurt dışı izin belgeleri almaya kadar zaman ve deneyim isteyen bir süreç. Aslında bienal programı gayet net ve bir takvimi var, sanıyorum işler bizim tarafta daha karmaşık hale geliyor. Sanat üretimi başlı başına zaten zorluklarla dolu ancak motivasyon noktasında biz yine üreterek survive oluyoruz. Malum ülkenin koşulları gerekse sanat piyasası koşulları itibariyle sürekli “var olmaya” iten bir ortam. Günün sonunda Bienal için heyecanlıyım.

E.E: Genç sanatçılara tavsiyeleriniz neler olurdu? Türkiye’den çıkıp uluslararası bir platformda görünür olmak isteyenlere nasıl bir yol haritası önerirsiniz?

S.A: Çalışın, okuyun, izleyin, görün ama hep disiplinli bir şekilde çalışın. Bunun bir yol harita portfolyosunda bu biraz da nerede var olmak istediğinizle alakalı. Hepimizin artık portfolyosu gibi kullandığı sosyal medyayı bu anlamda aktif kullanmak ,uluslararası sanatı camiasını takip etmek mühim artık.

Teşekkür ederim Selin harika bir sohbet oldu....:)

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *