İlk iş koşulsuz sistem değişikliği
102 yıllık cumhuriyet tarihimizin 23 yılında, yani beşte birinden fazla sürede yönetimde bulunan AKP iktidarında ülke ve toplum, çok sayıda yanlış karar ve uygulamayla karşı karşıya kaldı.
Hepsi bir şekilde topluma ve cumhuriyetin kurucu felsefesine zarar veren, telafisi bazen mümkün olan bazen ise geri dönülmez sonuçlar doğuran bu tür uygulamaların en zarar getireni 2017 referandumu oldu. Sistem değişikliğiyle demokrasi bir ideal olmaktan çıkartıldı. Doğu’nun otoriter rejimlerinin bir benzeri Türkiye’de oluşturulmak istendi.
İktidarın gücünü dengeleyen unsurlar zaten daha önce kademe kademe ele geçirilmiş, kuvvetler ayrılığına son verilerek yeni sistemin altyapısı oluşturulmuştu. Bu bakımdan geçiş iktidar için pek de zor olmadı. Asıl zorluğu yaşayanlar, muhalefet ile demokrasiye ve insan haklarına inanan yığınlardı.
Yeni sisteme geçişin verdiği özgüvenle bugün nelerin yapılabildiğini görüyoruz. Belediye başkanları tutuklanıyor, muhalefetten transferler yapılıyor, gençler hapislere atılıyor, en ufak bir eleştiriye bile en sert şekilde karşılık veriliyor, geçim sıkıntısı çeken milyonlarca insanın açlık çekmeden yaşayabilme talepleri görmezden geliniyor. Yaşananlar, iktidara olan halk desteğinin azalmasıyla paralel bir biçimde sertliğin giderek artmasına da yol açıyor.
İşte bu sebeplerle iktidar değiştiğinde yapılması gereken ilk iş, Meclis’te partilerin koşulsuz bir araya gelerek parlamenter sisteme dönüş için anlaşmalarıdır. Seçilecek yeni cumhurbaşkanı, ülke yönetiminde tek söz sahibi olmak için hevesli olmayabilir. Demokrasiye, özgürlüklere, insan haklarına değer veren samimi bir siyasetçiyi cumhurbaşkanlığı koltuğunda görebiliriz. Ancak öyle olsa bile mevcut sistemin yapısı ve yandaşların yönlendirmeleriyle durumun anında tersine dönebileceğini de göz ardı etmemek gerekir.
Bundan dolayı parlamenter sisteme dönüş Türkiye için olmazsa olmazdır. Örneğin yaşadığı mağduriyet nedeniyle önümüzdeki süreçte halkın ciddi bir destek vererek iktidara getirmesi beklenen İmamoğlu bunun sözünü şimdiden açık bir biçimde verebilmelidir. Demokrasi adına böylesi bir köklü dönüşümü kendisinin sağlayacak olması da siyasi geleceği için olumlu etkiler sağlayacaktır. Ayrıca yeni sisteme dönüldüğünde cumhurbaşkanlığından ayrılıp başbakan olarak icranın başında bulunmasında da herhangi bir engel yoktur.
Bu aşamadan sonra sadece bu iktidarın değişmesi hiçbir anlam ifade etmez. Önemli olan sistemi değiştirmek ve hemen ardından her alanda demokrasinin önünü açmak adına kolları sıvamaktır.