Postmodern tasfiyeler dönemi
Otoriter rejimlerde lider her şeyin önünde gelir. Lidere itaat edilmekle kalınmaz, adeta tapılır. Sadakat, parti veya ülke yönetiminde önemli görevler alabilmek için baş koşuldur. Bu sadakat sürdükçe koltuk sağlamlaşır ancak özgür iradeyle karar alma imkânı hiçbir zaman mümkün değildir. En ufak konu bile lidere danışılmak, liderin onayından geçmek zorundadır.
Ne kadar itaat edilirse edilsin, ne kadar bağlılık bildirilirse bildirilsin bazen bunlar bile yeterli olmayabilir. Gösterdiği sadakatten başka hiçbir vasfı olmayan yöneticiler, zaman zaman otoriter sistemin devamı veya güç gösterisi uğruna feda edilebilirler. Bu tür durumlarda feda edilenin, son nefesinde bile sadakatini vurguladığı çok görülmüştür.
Bu tür örneklere en fazla rastlanan dönem, Nazilerin Almanya’da iktidarı ele geçirdikleri ve bütün dünyayı kendi arzuları yönünde savaş alanına çevirdikleri yıllardı. Hitler tartışmasız liderdi ve bu yolda canını veren veya başka türlü bedeller ödeyenlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktu.
Nazileri iktidara getirmek ve iktidara gelmelerinin ardından gücünü pekiştirmek amacıyla kurulan Kahverengi Gömlekliler (SA) isimli örgütün lideri Ernst Röhm, Hitler’in ilk kurbanlarından biri oldu. İktidarını pekiştirmek isteyen ve Röhm’ü elindeki örgütün gücü sebebiyle kendisine karşı ciddi bir tehlike olarak gören Hitler, Uzun Bıçaklar Gecesi adı verilen operasyonla Röhm’ü tasfiye etti. Röhm son nefesine kadar suçsuz olduğunda ısrar etmiş ve kendisine sunulan intihar seçeneğini kabul etmeyince öldürülmüştü.
Üst yönetimde yaklaşan tehlikeyi önceden sezerek kendince önlem alanlar ve tabir yerindeyse ucuz kurtulanlar da yok değildi. Hitler’in partideki vekili, yani bir diğer deyişle Nazi Almanya’sının uzun yıllar ikinci ismi olan Rudolf Hess, savaşın başlamasının ardından sıcak çatışmalara dâhil olmaması sebebiyle zamanla gözden düştü. Yetkileri teker teker Martin Bormann’a devredildikçe sonunun yaklaşmakta olduğunu anlayan Hess, kendince bulduğu ilginç bir yöntemle 1941 yılında İskoçya’ya kaçtı ve bir savaş suçlusu olarak hayatını kaybedeceği 1987 yılına kadar cezaevinde kaldı.
İkinci Dünya Savaşı’nda Afrika’da kazandığı başarılar nedeniyle Çöl Tilkisi unvanını alan ünlü Mareşal Erwin Rommel de Hitler’in gazabından kurtulamayanlar arasındaydı. Almanya’ya dönüşünün ardından kendisine Hitler’e suikast teşebbüsünde bulunma suçlaması yöneltilmiş ve Röhm’e sunulan intihar seçeneği kendisine de sunulmuştu. Ailesini korumak adına intihar etmeyi kabul eden Rommel, bütün bunlar yaşanmamış gibi devlet töreniyle defnedildi.
Nazi Almanya’sında bu şekildeki tasfiye örnekleri en üst kademeden en aşağılara kadar alabildiğine çoğaltılabilir. Günümüzde dünyanın birçok bölgesindeki otoriter veya otoriterleşmeye çalışan rejimlerde buna benzer yöntemler halen sürdürülmekte, liderin gücü bu şekilde pekiştirilmeye çalışılmaktadır. Sevindirici olan tek gelişme ise tasfiye yöntemlerinin yumuşatılarak daha postmodern bir hale dönüştürülmesidir.