Koltuk sevdası
Türkiye siyasi tarihi, zamanı geldiğinde köşesine çekilmeyi başaramayan liderlerle doludur. Bu liderler tam da bu nedenle, yıllar yılı doğrusuyla yanlışıyla yürüttükleri mücadeleyle veya yaptıkları hizmetlerle değil, son dönemlerinde koltuklarından kalkmayı bilmemeleriyle, yerlerini kimseye bırakmamaktaki ısrarlarıyla anılırlar.
Cumhuriyetin kurucu kadrosunun ikinci ismi İsmet İnönü bunun ilk ve en çarpıcı örneğidir. 88 yaşındayken üç defa arka arkaya kalp spazmı geçirdiği günün ertesinde aday olduğu kurultayda “Ya Bülent ya ben” diyebilen İnönü, kurultayı çoktan kaybettiğini delegeler parti meclisi seçiminde istediği yönde oy kullanmayınca ancak anlayabilmişti.
Kurucu kadronun ardından, cumhuriyetin ikinci kuşak siyasetçileri arasından dört önemli lider çıktı. Bu dört isim içinde yer alan Alparslan Türkeş ve Necmettin Erbakan, hayata veda ettiklerinde 80’i aşan yaşlarıyla partilerinin başındaydılar. Bülent Ecevit, başbakanlık yaptığı son dönemde gittikçe bozulan sağlığına rağmen istifa etmeyi kabul etmemiş, bu nedenle partisi ikiye bölünmüştü. Cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak için 5+5 formülünün Meclis’ten geçmesini bekleyen ancak bu yasa çıkmayınca Güniz Sokak’a geri dönen Süleyman Demirel ise aktif siyasete döneceği yolundaki iddialar karşısında sessiz kalıyor, adeta zemin yokluyordu.
Doksanlı yılların genç siyasetçileri için de durum farklı değildi. Bu dönem süresince sürekli birbirleriyle mücadele yürüten Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller, istisnasız her seçimde oy kaybetmiş ve çekilmek partileri baraj altında kalınca akıllarına gelebilmişti.
2002’den bu yana ana muhalefet görevini üstlenen CHP bu açıdan incelenirse yaşanan sürecin ve ortaya çıkan sonuçların büyük benzerlikler taşıdığı görülebilir. Deniz Baykal da Kemal Kılıçdaroğlu da aldıkları sayısız seçim yenilgisine rağmen görevi bırakmayı düşünmemiş, koltuklarından kalkmamışlardır.
Bu ısrarın muhalefet açısından en yıkıcı sonucu 2023 seçimlerinde ve sonraki süreçte yaşandı ve halen yaşanıyor. 2023’te bütün uyarılara rağmen aday olan ve seçimi kaybeden Kılıçdaroğlu’nun aynı yılın Kasım ayında yapılan kurultayda tekrar genel başkan adayı olması Mayıs ayında yaşanan şokun üstüne bir şok daha yaratmıştı.
Kılıçdaroğlu beklendiği gibi kurultayı kaybetti. Kılıçdaroğlu’nun ayrılmasının ardından CHP hem yerel seçimleri kazandı hem de anketlerde ilk sıraya oturdu. CHP’nin yükselişi üzerine kurultayın iptali gündeme getirildi. Böylece girdiği bütün seçimleri kaybeden Kılıçdaroğlu tekrar genel başkanlık koltuğuna oturabilecekti. Bu oyunu bozabilecek tek isim ise yine Kılıçdaroğlu’nun kendisiydi.
Kılıçdaroğlu, bugüne kadar bu yönde bir açıklama yapmadı. Muhalif kesimlerinin ezici çoğunluğunun beklentilerine kulaklarını tıkadı. 8 Eylül’deki duruşma öncesinde kendisinden beklenen, bugüne kadar sürdürdüğü suskunluğu ve tekrar CHP’nin başına geçme arzusunu bir kenara bırakarak kamuoyunun beklediği açıklamayı yapması ve bu planı alt üst etmesidir.