Son görev
Kemal Kılıçdaroğlu, yaptığı son açıklamalarda kurultayın iptal edilmesiyle birlikte genel başkanlığı kabul edeceğini belirtmesinin yanında, iktidara uysal bir muhalefet lideri olacağı mesajını vermeyi ihmal de etmedi.
Bu açıklamalar karşısında, yıllarca kendisine oy verenlerin önemli bir bölümü şaşkınlığa uğramış olabilir. Ancak Kılıçdaroğlu’nun, genel başkanlık yıllarında yaptıklarına ve yapmadıklarına bakıldığında bu açıklamaların kendi içinde son derece tutarlı olduğu da rahatlıkla görülebilir.
Bu tutarlılığı kanıtlayacak örnekler yakın geçmişte bolca vardır. Kendisi ve selefi Deniz Baykal, girdikleri hiçbir seçimde tam anlamıyla iktidara aday olduklarını göstermediler. Muhalefette olmanın konforundan vazgeçmeyerek, demokrasinin adım adım saray rejimine dönüşmesinde edilginlikleriyle rol oynadılar.
Deniz Baykal 2007 seçimlerine gidilirken İstanbul ve Ankara’da miting yapmayı reddetti. Aynı yıl içerisinde yapılan cumhuriyet mitinglerini bu kararına gerekçe olarak gösterdi. Bu durum seçmenin enerjisini düşürdü. Bunun yanı sıra yaratılan yapay 367 krizi, AKP’ye bir kez daha mağduriyet propagandası yapma şansı verdi. Genel başkanlıktan ayrılmasına ise muhalif kesimlerin hemen hiçbir itirazı olmadı. O gün gözyaşı dökenler sonradan birer birer iktidar saflarına katıldılar ya da iktidar medyasında boy gösterdiler.
2009 yerel seçimlerinde büyük umutlarla İstanbul büyükşehir belediye başkanlığına aday gösterilen Kemal Kılıçdaroğlu, bu seçimde yediği büyük farkın ardından, genel başkan olarak girdiği ilk seçim olan 2010 referandumunda oy kullanamadı. Sebebi her ne olursa olsun bu hata, genel başkanlığının henüz ilk aylarından itibaren iktidara Kılıçdaroğlu hakkında büyük malzeme vermiş oldu.
Sonraki seçimlerde de durum pek farklı değildi. Kılıçdaroğlu hep kazanacağına inanmayarak seçimlere girdi. Belki de bu bilinçle, 2018’de Muharrem İnce’yi cumhurbaşkanlığı adayı yaptı. İnce yüzde 30 oy alıp parti yüzde 23’te kalınca bu hesabı da tam anlamıyla tutmadı. Buna rağmen koltuktan ayrılmayı bir an bile düşünmedi.
En büyük yıkım ise 2023 seçimlerinde geldi. Kendisinden fazla oy alacağı belli olan diğer aday adaylarını yok sayarak aday olmakta direndi ve bu uğurda eski AKP’lilere 40’a yakın milletvekili vermeyi göze aldı. Sonuçta yine seçimi kaybetti ve bu sonuç iktidarın demokrasiyi rafa kaldıracak adımları daha kararlı biçimde atma cesareti göstermesine ön ayak oldu.
2023 seçimleri öncesinde hemen herkes artık iyice yıpranmış olan Erdoğan’ın seçimi kaybetmesini bekliyordu. Kılıçdaroğlu’nun adaylıktaki ısrarı, Erdoğan bu kadar yıpranmışken cumhurbaşkanı seçilmeye çok yaklaşmış olmasına bağlanıyordu. Ancak bugün gelinen noktaya ve Kılıçdaroğlu’nun son açıklamalarından çıkan sonuca bakılırsa, adaylık ısrarının cumhurbaşkanı olma isteğinden çok Erdoğan’ı koltuğunda tutma amacına yönelik olduğu düşünülebilir.
Fakat bu görev tam olarak sona ermemiş olacak ki, Kılıçdaroğlu 2023’te yaptıklarının bir benzerini ve belki de daha ağırını gerçekleştirmek için koltuğa oturmaya hazırlanıyor. Bunu iktidarın yargısı sayesinde başaracak olmayı hiç umursamıyor.
Ancak Kılıçdaroğlu’nun göz ardı ettiği bir gerçek var. Artık kendisi muhaliflerin gözünde en az Erdoğan kadar iktidara hizmet etmiş birisi olarak tarihe geçmiştir ve bu gerçeği unutturması ne kadar uğraşırsa uğraşsın mümkün değildir.