Toplumu oyalamaktan vazgeçin
Bundan yıllar önce, o dönem başbakan olan Tayyip Erdoğan’ın isteğiyle yeni anayasa çalışması yapmak üzere bir komisyon kurulmuş, komisyonun başına önemli hukukçularımızdan biri olan Ergun Özbudun getirilmişti.
Özbudun AKP üyesi değildi. Çalışmalara bağımsız bir hukuk insanı olarak öncülük ediyordu ve bu tercih, AKP’nin bütün toplumu kapsayan bir anayasa hazırlamak istediği şeklinde kamuoyuna sunuluyordu.
Fakat yapılan uzun süreli çalışmalar sonunda yeni anayasa taslağında akılda kalan en önemli madde, cumhurbaşkanının dört yıllık üniversite mezunu olma zorunluluğunun ortadan kaldırılmasına yönelik olandı. 2007’de yapamadığını yapıp Abdullah Gül’den sonra cumhurbaşkanı seçilmek isteyen Erdoğan, hakkındaki diploma tartışmalarını bu şekilde bertaraf etmek istemiş, yargı nispeten bağımsız kaldıkça, ileride oluşabilecek sorunlardan ancak böyle kurtulabileceğini düşünmüştü.
Nitekim toplanan anayasa komisyonundan iktidarın beklediği sonuç çıkmadı. Muhalefet komisyonun aslında neden toplandığını görünce Erdoğan’ın bu hayali suya düşmüş oldu.
O dönem anayasayı değiştiremese de, yargıyı tamamen kontrolü altına almasıyla birlikte cumhurbaşkanı olmakta bir sakınca görmeyen Erdoğan, geçtiğimiz hafta özellikle AKP Genel Başkanı sıfatıyla yaptığı grup toplantısında yeni anayasa için kurulan komisyonda 10 ismi görevlendirdiğini açıkladı.
İlkine nazaran, belirlenen yeni komisyondaki en önemli farklılık, bütün üyelerin AKP’li olmalarıydı. Aralarında Ergun Özbudun’un eşinin de bulunduğu bu 10 kişiden tüm Türkiye’yi kapsayacak demokratik bir anayasa tasarısı hazırlamaları beklenemezdi. Bunu bilmemesi mümkün olmayan Erdoğan’ın, belirlediği kişilerle bu işin olamayacağını en başından gördüğü açıktı.
Yeni anayasanın uyum içinde yapılamayacağını gösteren bir diğer gelişme, DEM Parti’nin bu hafta içinde önce MHP, ertesi gün AKP heyetleriyle yaptığı görüşmeler oldu. İki partiyle de yapılan görüşmelerin içerikleri tam anlamıyla kamuoyuna yansımadı. Ne konuşulduğu, hangi konularda fikir alışverişinde bulunulduğu, ortak bir noktaya gelinip gelinmediği açıklanmadı. Bu sessizlik, görüşmelerin topluma uyum içinde çalıştıkları mesajını vermekten ibaret olduğu fikrini güçlendirdi.
Görüşmelerden bir gün önce DEM Parti tarafından düzenlenen demokratik yerel yönetimler ara dönem toplantısından sonra açıklanan bildirgede yer alan istekler ise basında açıkça yer bulmuştu. Buna göre yedi maddelik listede iktidar kanadını zorlayacak bazı isteklerin bulunduğu açıkça görülüyordu. Örneğin CHP’li belediyelerin haksız bir şekilde üstüne gidildiği bu dönemde, bildirgenin dördüncü maddesinde yer alan, “Merkezi idarenin, yerel yönetimler üzerindeki idari ve mali vesayetinin ortadan kaldırılması” isteğinin kabul görmesi mümkün değildi.
Yalnızca son birkaç günde yaşanan bu gelişmeler, üç partinin bir araya gelerek ortak bir anayasa yapmalarının neredeyse imkânsız olduğunu göstermeye yeterlidir. Bunu kendilerinin de fark etmiş oldukları ve topluma anlaşmazlık izlenimi vermemek amacıyla sonuçsuz bir araya gelişlerini sıklaştıracakları ihtimali de yüksektir. Anayasa yapılamayacaksa bile bu süreç, karşılıklı verilecek ödünlerle birlikte Erdoğan’ın adaylığı için alınacak erken seçim kararına kadar sürdürülecek gibi görünmektedir.