Feshe karşılık Öcalan’ın serbestliği
PKK’nin kendini feshetme kararı ile birlikte gündeme gelen konulardan biri DEM Parti’nin Cumhur ittifakına katılma olasılığı oldu. AKP eski milletvekillerinden Şamil Tayyar’ın bu konuyu dile getirerek DEM Parti’nin olası katılımını sürecin sağlıklı işlemesine bağlaması, katılımın iktidar kanadında ciddi bir biçimde düşünüldüğünün göstergesiydi.
Buna bağlı olarak gündeme gelen bir diğer konu, kurulacak üçlü ittifakın yapacağı muhtemel anayasa değişikliğiydi. Fesihten bu yana yazılanlara ve konuşulanlara bakıldığında, ittifak kurulmasının ana nedeninin, anayasa değişikliğiyle hem Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı süresini uzatmak hem de DEM Parti’nin istediği reformları hayata geçirmek olduğunun bolca dillendirildiği görüldü.
Bilindiği gibi anayasa değişikliğini referanduma götürebilmek için gereken milletvekili sayısı 360, değişikliği Meclis’ten geçirmek için gereken sayı ise 400’dür. AKP-MHP-DEM Parti’nin milletvekili toplamının 376 olduğu göz önüne alınırsa anayasa değişikliğini direkt Meclis kanalıyla gerçekleştirmek şu an için zor görünmektedir. Yakın süreçte yeni katılımlarla bu üç partinin 400 sayısını bulmaları da kolay değildir.
Üç partinin toplam milletvekili sayıları anayasa değişikliğini referanduma götürmek için yeterlidir. Ancak muhtemel referandumdan evet sonucunu çıkartmak AKP ve MHP’deki erimeye bakıldığında pek olası değildir. Ayrıca DEM Parti seçmeninin tümünün bu ittifaka olumlu yaklaşması da beklenemez. Bu gerçeği iktidar kanadı da gördüğü için böyle bir riske girmelerine ihtimal yoktur.
Kurulması beklenen ittifakın yapısına ve kuruluş sürecinde yaşananlara bakıldığında, herhangi bir anayasa değişikliğine zaten ihtiyaç duyulmayacağı da ortadadır. DEM Parti’nin arzuladığı reformların ilk dört madde varlığını koruduğu sürece yapılamayacak olması, özellikle MHP’nin buna olumlu yaklaşmasını engelleyebilecek bir faktördür.
Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanı adayı olabilmesi ise anayasa değişikliği yerine 2028 seçimlerine az bir süre kala üç partinin alacağı ortak erken seçim kararıyla sağlanabilir.
Bu durumda ekim ayından başlayarak PKK’nin feshine kadar geçen sürecin amacının çok dar kapsamda olduğunu, konunun reformları gerçekleştirecek yeni bir anayasa isteğinden çok uzakta bulunduğunu görmek gerekir. Sürecin amacı oldukça basittir. Erdoğan’ın erken seçim kararıyla cumhurbaşkanlığı süresinin uzatılmasına karşılık, DEM Parti’nin şimdilik alabileceği tek ödün Abdullah Öcalan’ın kısa sürede kamuoyu hazırlanarak serbest bırakılmasından ibarettir.
Bir yıl gibi bir sürede gerçekleşebilecek bu olasılığa karşın, DEM Parti’nin vereceği desteğe rağmen Erdoğan’ın tekrar cumhurbaşkanı seçilmesi ise oldukça risklidir. Bu durumda Erdoğan’ın siyaset sahnesinden silinmesi ve bunun yanında Öcalan’ın serbest kalması Cumhur ittifakının en son isteyeceği ancak gerçekleşmesi en yüksek ihtimal olan durumdur.