Sona doğru
2007 yılındaki cumhurbaşkanlığı seçimleri üzerine tartışmalar bir yıl öncesinden başlamış, yüzde 34 oyla Meclis’in dörtte üçüne hâkim olan AKP’nin kimi aday göstereceği merakla beklenir olmuştu. En büyük aday dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’dı. Doğal olarak konu hakkında en çok fikri merak edilen de kendisiydi.
Erdoğan açık konuşmasa da Çankaya’da gönlü olduğunu belli ediyor, 2006 yılının yaz aylarında yaptığı açıklamada Meclis tarafından seçilecek cumhurbaşkanının tarafsız, toplumun tümünü kapsayan ve gerginlik yaratmaktan uzak bir kişi olmasını arzuladığını açıklıyordu.
Kendisi o dönem yeterince güçlü olmadığını düşündüğü, bir başka deyişle yargıyı tam anlamıyla ele geçiremediği için diplomasındaki soru işaretleri nedeniyle cumhurbaşkanlığına aday olmaya cesaret edemedi. Yerine “Kardeşim” dediği Abdullah Gül’ü aday gösterdi. Gül ise Erdoğan’ın tanımladığı aday profilinden uzak bir görüntü çizerek adeta Çankaya noteri gibi çalıştı.
Gül’ün ardından cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Erdoğan, selefinin taraflı yönetimini katbekat aşan bir tutum takındı. 2014’te geçerli olan anayasaya göre partisinin genel başkanlığından ayrılmak durumunda kalan yeni cumhurbaşkanı, yeni başkanı kendisi belirledi ve 2015 seçimlerinden önce il il gezerek AKP’ye oy istedi. Bir yıl sonra ise zamanında genel başkanı nasıl atadıysa istifa ettiren de kendisi oldu.
Erdoğan, 2017 referandumunda anayasanın değişmesiyle partisine geri döndü. Buna rağmen anayasadaki tarafsızlık yemini halen yerini koruyor, seçilen cumhurbaşkanının partili olsa bile bunu gözetmesi gerekiyordu. Ancak Erdoğan 2006‘da söylediklerini çoktan unutmuş, hatta bütün bunların tam tersini yapmaya başlamıştı. Bu tavır her geçen yıl şiddetini kademe kademe yükseltti ve günümüzde doruk noktasına ulaştı.
Tam da bu aşamada Özgür Özel çok yerinde bir tespit yaparak Erdoğan’ın artık iktidar olmadığını belirtti. Çünkü tarafsızlığını tamamen kaybetmiş, toplumun önemli bir bölümünü karşıtı olarak gören ve gerginliği her geçen gün daha da arttıran bir cumhurbaşkanı olmasının ve bunu yıllardır sürdürmesinin yanı sıra, artık toplumun büyük çoğunluğunun desteğini de kaybetmişti.
Bütün bu faktörler bir araya gelince Özgür Özel’in de dediği gibi Erdoğan devrinin resmen olmasa da fiilen bittiğini söylemek çok da yanlış değildir. Nasıl ki Ecevit’in başbakanlığındaki koalisyonun 2001 kriziyle birlikte artık yönetemeyeceği ortaya çıkmış ve o aşamadan sonra seçim beklenir olmuşsa bugün de Erdoğan için durum aynıdır.
Partisini yeni kurduğu dönemde yaptığı bir grup toplantısında Ecevit’e yönelik olarak, “Bu millet artık sizden çekilmenizi bekliyor” diyen Erdoğan’ın bugün aynı durumda olduğunu görmesi ve toplumu daha fazla germek yerine adil ve bütün adayların özgürce yarışacağı bir erken seçimin kapısını açması gerekir. Çünkü bundan sonra her geçen gün kendisinin aleyhine işleyecek ve süreç ne kadar uzarsa alacağı yenilgi de aynı oranda büyük olacaktır.