Solun mirası
12 Eylül'ün ardından günümüze uzanan süreçte, yaşanan birtakım iç ve dış gelişmelerin de etkisi ile Türkiye'de sosyalist hareketler önemli oranda kan kaybına uğradı. Ancak bugün solun gerilemiş olmasının verdiği cesaretle bazı çevreler, sanki Türkiye'de sosyalist mücadele hiç yaşanmamış, bu topraklarda hiç güçlenmemiş gibi bir farklı geçmiş oluşturmaya çalışıyor.
Sosyalizmin bu toplumla uyum sağlayamayacağı, işçi sınıfının yeterince gelişmemiş olduğu gibi varsayımlar, bu çevrelerin fikirlerini kabul ettirebilmek için ortaya attıkları görüşlerden sadece birkaçı. Üstelik bu kişi veya grupların içerisinde eski sosyalistler de yer alıyor. Bunların bir kısmı tamamen politikadan kopmuş, bazıları da sosyal demokrat, hatta sağ partilere geçiş yapmış durumdalar.
İdeolojiyi tam anlamıyla özümseyememekten doğan bu dönüşüm, bugün yaptıkları hemen her yorumda, yazdıkları hemen her yazıda çok sayıda çelişkilerinin ortaya çıkmasına yol açıyor. Buna rağmen bu kişiler, geçmişlerini unutarak ve herkese de unutturmaya çalışarak eskiden bulundukları yerin tam karşısında konumlanmaktan çekinmiyorlar.
Bu toplum altmışlı ve yetmişli yıllarda solun ne kadar büyüdüğünü yaşayarak gördü. Günümüz şartlarına bakıldığında bu ülkede sosyalizmin o noktalara gelmesi bile Türkiye'de vakti zamanında neler yapılabildiğinin ve bundan sonra da neler yapılabileceğinin en önemli göstergesidir. Türkiye'de solun tarihi hafife alınamaz ve yapılanlar sanıldığı gibi az, yetersiz ve değersiz değildir.
Solun bu büyük ilerleyişinden egemen güçler öylesine çekinmişler ve korkmuşlardır ki Türkiye, dünya üzerinde solun bastırılması için işte bu emperyalist güçlerin en acımasız saldırılarını yaptığı ülkelerden biri olmuştur. 12 Mart ve onun tamamlayıcısı olan 12 Eylül, bu yoğun saldırıların iki önemli kilometre taşıdır.
Bu nedenle bugün solun toplum üzerindeki sınırlı etkisine bakarak yorum veya çıkarımlar yapmanın pek de bir anlamı yoktur. Solun bittiğini ve bundan sonra da var olamayacağını bu tür argümanlarla savunmak bilimsel bir davranış sayılamaz.
Bununla birlikte, dönemin sol hareketlerinin içine düştüğü hataları, yanlışları dile getirmeden ve bunlardan ders almadan yola devam etmeye çalışmak da doğru değildir.
Her şeyden önce sosyalist bir hareket, mutlaka ve mutlaka ezilen emekçi yığınların hareketi olduğunun farkında olmak durumundadır ve bu esasa göre hareket etmeli, politika üretmelidir. Kısır iç hesaplaşmalar, bürokratik örgütlenme ve ben bilirimcilik Türkiye sol hareketlerinin geçmişten bu yana içine düştüğü hataların başta gelenleridir.
Hatalarla hesaplaşmak ve onları tekrarlamamak için her şeyden önce geçmişe dönerek, doğrularıyla ve yanlışlarıyla geçmişin irdelemesini yapmak ve bütün bunlardan gelecek için dersler çıkarmak zorunludur.