Sistemin fotoğrafı
Siyasi partiler, 2023 seçimlerine gidilirken iki ayrı blok oluşturarak iktidar mücadelesi verdiler. Bir tarafta Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli’nin başını çektiği ve oy oranı nispeten düşük dört parti tarafından desteklenen ittifak, diğer tarafta ise aynı şekilde Kemal Kılıçdaroğlu ve Meral Akşener’in öncülüğünde yine dört parti tarafından destek verilen Altılı Masa vardı.
Muhalefet, kendi yarattığı kriz ve yanlış aday belirlenmesi gibi nedenlerle favori olduğu bu seçimleri kaybetti. Bu durum muhalefetin iki liderinin de partilerinin genel başkanlığından ayrılmalarına yol açtı. 2024 yerel seçimlerinde CHP’nin kazandığı büyük başarıyı getiren gelişmelerden biri de buydu.
Ancak yerel seçimlerin üzerinden bir yıl bile geçmemişken iktidar, mevcut düzende herhangi bir değişim istemediğini gösterdi. Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun diploması iptal edildi. Bu da yetmeyince İmamoğlu ertesi gün gözaltına alınarak tutuklandı. Operasyonlar farklı belediyeler ve siyasetçilere yönelik olarak günümüze kadar sürdürüldü.
Bunun anlamı açıktı. Erdoğan hayatta olduğu sürece Cumhurbaşkanlığı koltuğunu bırakmak istemiyor, karşısına çıkabilecek güçlü adaylar farklı biçimlerde bertaraf edilmeye çalışılıyordu. Mevcut sistemin iktidar değişikliğine kesinlikle tahammülü yoktu.
CHP de bunu gördü ve yönünü sokaklara çevirdi. Düzenlenen mitingler, sistemin tıkanıklığı karşısında halkın ana muhalefet partisine verdiği desteği ortaya koydu. İmamoğlu’na Cumhurbaşkanlığı adaylığı için verilen 16 milyon oy bunun bir diğer göstergesi oldu.
CHP aynı anlayışa 1 Ekim günü yapılan Meclis açılışına katılmadı. Bu tavır diğer muhalefet liderlerinin bir bölümünden de tepki aldı. Ancak demokratik düzen içinde iktidar mücadelesi verirken önüne çeşitli antidemokratik engeller çıkarılan bir partinin başka türlü hareket etmesi de beklenemezdi. 2023’te Altılı Masada bulunanlar ise Erdoğan ile poz vermeyi tercih ettiler.
İşte bu bakımdan, 1 Ekim günü Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ve çevresine sıralanan siyasi parti liderlerinin verdikleri fotoğraf son derece anlamlıdır ve bir gerçeğin belgesidir. Erdoğan sistem içerisinde demokrasi oyununa razı olmuş ve iktidarını tehdit etmeyeceği belli olan partilerin liderlerini etrafında toplayarak “Buranın sahibi benim” mesajını vermiştir. Parti liderlerinin kaçının bu mesajın farkına vardıkları ise belirsizdir.
Bu noktada, açılışa katılmayı reddeden Türkiye İşçi Partisi’nin de bu kararla oynanmak istenen oyuna alet olmadığını vurgulamak gerekir.
Mevcut oyunun içinde haklı bir biçimde yer almayan CHP’nin yalnızlaştırıldığına dair fikirler ise doğru değildir. Ana muhalefet partisinin Meclis’te poz vermek yerine halkın içinde siyasetini sürdürmesi ve yapılmak istenenleri anlatması çok daha yararlı sonuçlar getirecektir. Artık Türkiye’de iktidar, sistemin dışına itilen ve bu nedenle toplumla bağları her geçen gün daha da gelişen güçlerle değişebilir. Seçimlerde alınacak başarılı sonucun anahtarı buradadır.