İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5354 %0.07
49,5729 %-0.06
5.746,23 % -0,12
89.743,13 %-3.068
Ara

Turizmde yaz sonu karneleri parlak değil. Krizden fırsat çıkar mı? Ve Bozcaada nasıl kurtulur?

YAYINLAMA:
Turizmde yaz sonu karneleri parlak değil. Krizden fırsat çıkar mı? Ve Bozcaada nasıl kurtulur?

Yaz bitti. Turizmde dönem karneleri veriliyor. Genel kanı, mevsimin notlarının pek parlak olmadığı yönünde. Bir kaç yıl önce “pekiyi”den geçilmeyen karnelerde bu yıl bol bol “orta” ve “zayıf var.

Niçin? Öyleyse ne yapılmalı?

İnsanın zaman zaman bu türden sorular sorup kendisiyle hesaplaşmasında yararlar vardır. Bunu mutlaka mesleki ilerleme ya da kariyer anlamında söylemiyorum. Şu neo-liberal ortamda bir çokları mesleki “başarı” hayatın tamamıymış gibi göstermeye çalışıyor ama yanılıyor ve yanıltıyor.

Yalnızca bir kez yaşıyoruz, hayatı salt mesleki merdivenlerden ibaret olarak görmek büyük bir israf olur!

O yüzden, derim ki, zaman zaman hayatınızla kendiniz arasına mesafe koyun ve sorun: Bir mucize olan yaşama fırsatını iyi değerlendiriyoı muyum? Kendimi geliştirip “Son gürlüğü”ne doğru ilerliyor muyum, yoksa patinaj mı yapıyorum?

Yıllar hızla geçerken ne gibi değişiklikler yapmalıyım?

BOZCAADA ÖRNEĞİ

Ama önce saptama ve teşhis: Eskiden neredeydim, şimdi neredeyim?

Ben bu konulara “İyi Yaşam ve Mutluluk Üzerine” adlı kitabımda derinlemesine girdim. Aynı yöntemi, yaşamımın merkezi olan Bozcaada için de uyguladım. Adanın bağcılıkla uğraştığı masumiyet yıllarını ve turizmle tanışmasını iki ayrı kitapta anlattım. Galiba üçüncü kitabın sırası geldi, çünkü ada bir kez daha niteliksel dönüşüm geçirmekte.

Ne mi oluyor? Biz geldiğimizde “asude bir tatil beldesi” olan Bozcaada hızla “ilgi çeken bir turistik uğrak noktası”na dönüşüyor.

İyi mi oluyor, kötü mü oluyor tartışmasına burada girmiyorum. Önce ne olduğunu anlamamız gerekiyor.

Bozcaada’yı “asude bir tatil beldesi” yapan özelliklerin başında “erişilmezliği” geliyordu. Gelip gitmesi zor bir yerdi Bozcaada. Biz İstanbul’dan otomobille dokuz on saatte geliyorduk. Günde üç vapur vardı. Geyikli iskelesinde uzun beklemeler işin cabasıydı. Ben durumumuzu Romeo Juliet türünden efsanelerle açıklıyordum. “Evin önüne gelmek yetmez, sarmaşıklara tutunarak balkona çıkmanız lazım!”

Şimdi Çanakkale Boğazı Köprüsü’nü kullanarak beş saatte adada olabilmek mümkün. Bazı günler 20 araba vapuru seferi var. Yani ada eskisiyle karşılaştırılamayacak kadar “erişilir” hatta ayakaltı. Bu durumun adanın romantizmini azalttığına şüphe yok. Ne de olsa burası şairin “Alamazsın aşk olur” dediği ülke!

Artık adada konaklayan gezginler değil, günübirlikçiler çoğunlukta. Bu yüzden oteller ve pansiyonlar sıkıntıda. Çok sayıda insan, rehberli turlarla bir kaç saatliğine geliyor.

Geçen sabah vapurdan 10 rehberli turist kafilesinin çıktığını gördüm. Her şeyleri programlı: Limandaki balık lokantaları yarı boş, merkezdeki pizzacıların önünde uzun kuyruklar var…

Pahalılık ve ekonomi krizi de unutmamak gerekiyor. Sadece zaman değil, cüzdan da sınırlı…

UĞRAK ADA

“Uğrak” dedim. Bu turizm açısından ille kötü bir şey değil. Örneğin Bozcaada’nın Troya ile ilgili kültür yolunda bir uğrak olmasını öteden beri savunmuşumdur. Uluslararası Troya turizmi gittikçe büyüyor ve büyüyecek. Bunu bağcılık ile birleştirmek üzere yapılan çalışmalar da Bozcaada uğrağını daha da ilginç hale getirecektir.

Bunlara çevre turizmi açısından çok önem kazanan Kazdağları ya da Ida turizmi duraklığını da katabiliriz. Adanın meyvesi sebzesi Kazdağları’ndan geliyor. Midilli ile Kazdağları’nin dip sularını paylaşıyoruz. Bu da bir çeşit kardeşlik değil midir?

Bozcaada bir sanatçı uğrağı olarak zaten ün yapmıştır. Kültürel etkinliklerin adaya çok yakıştığı ortada. Adanın yeni kültür mekanlarına ihtiyacı var. Yeni toplantı salonları, galeriler, sanat dükkanları ve kütüphaneler bunlar arasında sayılabilir. Yeter ki lümpen zevksizliğine ve tamahkarlığına fırsat verilmesin. Niceliğe değil niteliğe rağbet yeni dönemin ölçütlerinden birisi olmalı.

Ben hep Kuzey Ege adaları arasında çok daha yakın kültürel ve turistik ilişkiler hayal etmişimdir. Hepsi Bozcaada’dan görünen Semadirek, Limni, Gökçeada ve Midillli arasında niçin, diyelim, müzik ve dans yarışmaları, şiir okumaları, spor müsabakaları olmasın!

Bozcaada bu türden etkinliklere uğrak olsa fena mı olur?

Krizlere “fırsat” gözüyle bakılmasını öğütleyen pek çok kitap yazıldı. Mevsim karnesi kötü notlarla dolu turizm beldeleri ve Bozcaada için de için de böyle bir bakış açısı yararlı olacaktır!

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *