“Laikliğe aykırı fiillerin odağı”
İç siyasetin kısır çekişmelerine girmekten hiç hoşlanmadığımı, şark kurnazlığıyla yapılan ayak oyunlarını gördükçe politika sözcüğünün “p”sini ağzıma almak istemediğimi daha önce sizlerle paylaşmıştım. Ancak şu son aylarda yaşadıklarımıza, CHP’ye yargı marifetiyle yapılan saldırılara bakınca bu yazıyı yazmak farz oldu, diye düşündüm.
Hafızalarımızı tazelemekte yarar var. Sizleri 2008 yılına götüreceğim. AKP Türkiye’de iktidar olalı ancak altı yıl geçmiş. Geçmiş de, o altı yılda, “Milli Görüş gömleğini çıkardık, biz muhafazakar demokratız,” söylemiyle iktidara geldiğini unutmuşçasına siyasal İslamcı ayak oyunları oynamaktan vaz geçmemiş. O zaman Başbakan olan şimdiki AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tam da dediği gibi “demokrasi tramvayından ineceği istasyonu” kollar olmuş.
O dönem daha devlet bürokrasisini tam ele geçiremeyen AKP birden kendini yargı karşısında buluverdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP’nin “laikliğe aykırı fiillerin odağı haline geldiği” gerekçesiyle partinin kapatılması ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül başta olmak üzere 71 kişinin beş yıl süreyle siyasetten uzaklaştırılması istemiyle iddianame hazırlamıştı. İddianame 14 Mart 2008’de Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) sunulmuş, AYM 31 Mart 2008’de iddianameyi kabul etmişti. Hatırlatmakta yarar var. AYM raportörü Osman Can’ın AKP için hazırladığı raporda yanlı davrandığı eleştirileri de ayyuka çıkmış, Can uzun bir süre AKP’yi desteklemeye devam ettikten sonra köşesine çekilmişti.
“YARGI ELİYLE DARBE”
Vay sen misin AKP’ye kapatma davası açan? Erdoğan ve çevresine var güçleriyle destek veren o dönemin medya bülbülü yalaka neo-liberalleri ya da liboşları, eski tüfek solcuları ayağa kalktılar. AKP’nin yönetici kadrosundaki isimler de onlara, “Yürüyün koçlarım. Sizi kim tutar?” dedi. Bu takım yurt dışında kapı kapı dolaşıp AKP’ye destek aramak amacıyla “coup by the judiciary, army tutelage” (yargı eliyle darbe, askeri vesayet) sloganlarını kullanmaya başladılar. Askeri vesayet derken de ordunun üst kademesinin yargıyı baskı altına almaya çalıştığını ima ediyorlardı. Washington, Brüksel ve bir çok Batı başkentinde, aklı kıt, Türkiye’de olan bitenden bihaber ne kadar kullanışlı politikacı ve diplomat varsa yanlarına çektiler. Bu AKP’liler aman da ne cici demokratlarmış, algısı yayıldıkça yayıldı.
Buraya bir not düşmekte yarar var. Kasım 2007’de yayın hayatına başlayan başta Taraf denilen gazete ve AKP’ye yakın yayın organları da bu koronun bayraktarlığını yapıyordu. Ne var ki Taraf ve bazı medya kuruluşları 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Fethullahçı sermaye tarafından kuruldukları ve Fethullahçı çetenin mikrofonluğunu yaptıkları gerekçesiyle 2016’da kapatıldılar.
AYM o dönem gerek iç kamuoyunda bu liboş ve eski tüfek solcuların seslerinin çok yüksek çıkması, gerekse yurt dışında oluşturulan havayla ciddi baskılar altındaydı. Sonuçta 30 Temmuz 2008 günü AYM, AKP’nin “laiklik karşıtı fiillerin odağı haline geldiği”ni kabul etmekle birlikte partinin kapatılmamasına, ancak Hazine yardımının belli bir oranda kesilmesine karar verdi. AYM’nin 6 üyesi AKP’nin kapatılması, 5 üyesi ise kapatılmaması kararını verdiği halde 11 üyeli mahkemenin nihai kararının 4’e karşı 7 olması gerektiği şartı olduğu için AKP kapatılmadı. Ancak ilginçtir, Hazine yardımının kesilmesine 11 üyenin 10’u “olur” verdi.
Böylece AKP kapatılmadı, ancak alnına “laiklik karşıtı fiillerin odağı” damgası yemekten kurtulamadı. Diyeceksiniz ki, AKP’liler için bu önemli mi? Önemli olmayabilir de devran değiştiğinde birileri o damgayı tozlu arşiv raflarından indiriverirse ne olur diye merak ediyorum. Malum, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın değiştirilmesi teklif dahi edilemez olan 2. maddesi hala yürürlükte.
Bu insanoğlu ne tuhaf! İnsanlığın bir türü olan siyasetçiler geçmişte yaşadıkları baskı ve sıkıntıların aynısını gücü ele geçirince rakip ya da hasım gördüklerine karşı uyguluyorlar. Devran döndüğünde kullandıkları aparatlar bu sefer kendilerini hedef alıyor. Geçmişte yaşananlardan hiç mi ders almayacaksınız?
Bir de son not. Kemal Kılıçdaroğlu, hala sizin partinize yargı eliyle darbe yapılmasına izin vereceğinize inanmak istemiyorum. Yaptığından memnun musun Gürsel Tekin? Ne için olursa olsun değer miydi? Acaba bir gün utanacak mısın?