İstanbul
Parçalı bulutlu
14°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5354 %0.07
49,5729 %-0.06
5.746,23 % -0,12
89.561,88 %-2.505
Ara

Ekol oluşturmak

YAYINLAMA: | GÜNCELLEME:
Ekol oluşturmak

Türkiye futbolda ve basketbolda milli takımlar düzeyinde bugüne kadar belli bir ekol oluşturamadı. Avrupa’dan örnek vermek gerekirse, futbolda Almanya, İngiltere veya İtalya, basketbolda Sırbistan, Litvanya veya Yunanistan gibi belli bir oyun tarzı olan, sürekli yeni yetenekler üreten ve bu yetenekleri doğru şekilde işleyen bir sistem yaratılamadı.

Buna rağmen zaman zaman yakalanan iyi jenerasyonlarla belli başarılar kazanıldı. Bunların arasında futbolda 2002 Dünya Kupası üçüncülüğü ve Euro 2008 yarı finali ile basketbolda Eurobasket 2001 ve 2010 Dünya Şampiyonası ikincilikleri sayılabilir. Ancak bu başarıların dışında belli bir düzey tutturulabildiğini ve istikrar yakalanabildiğini söylemek mümkün değildir. Dünya üçüncülüğünden hemen sonra Euro 2004’e katılamamak veya Eurobasket 2001 ikinciliğinden sonra uzun süre çeyrek final dahi görememek istikrarsızlığın en belirgin göstergeleri arasındadır.

İspanya maçı dışında son günlerde bu iki branşta alınan başarılı sonuçlar tabii ki sevindiricidir. Bununla birlikte, bu iyi sonuçların yine yakalanan jenerasyonlar sayesinde gerçekleştiğini unutmamak gerekir. Milli takımların, devamlılığın ve altyapının son derece önemli olduğu bu sporlarda bundan sonra da düzenli başarılar kazanmaya devam edip etmeyecekleri şüphelidir. Örneğin basketbol takımının yıldız oyuncusu Alperen Şengün’ün yetişmesinde önemli pay sahibi olan Banvit takımının bugün kapanmış olması, şüpheleri haklı çıkaran gelişmelerden yalnızca biridir. Yine her iki branş için buna benzer sayısız örnek sıralanabilir.

Kadın Milli Voleybol Takımı’nın durumu ise diğerlerinden farklıdır. Oyun stiliyle, düzenli gelen başarılarla ve yetişen yeni yeteneklerle bu branşta bir ekol oluşturulduğu artık rahatlıkla söylenebilir. Bundan sonraki hemen her turnuvada milli voleybolcuların yine en üst düzeyde mücadele edecekleri ve belli bir başarı düzeyi tutturacakları kuşkusuzdur.

Kazanılan dünya ikinciliği, Basketbol Milli Takımı’nın 2010’da kazandığı ikincilikle birlikte takımlar düzeyinde alınan en büyük başarı olarak tarihe geçmiştir. Bununla birlikte Voleybol Milli Takımı, gösterdiği istikrarla bu yıl gelmeyen dünya şampiyonluğunun ilerleyen yıllarda mutlaka kazanılacağını da göstermiştir.

Kazanılan başarının bir diğer ve belki de en önemli özelliği ise kadınların elde ettiği dünya çapındaki başarıyı hazmedemeyen, kadınların sosyal yaşamda bulunmalarına dahi tahammül göstermeyen ve son yıllarda iyice cesaret kazanmış olan gerici zihniyete karşı bir cevap niteliği taşımasıdır.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *