“Lübnanlaşma Suriye iç savaşıyla başladı”
Son zamanlarda sıklıkla “Türkiye’yi Lübnanlaştırma çabaları var”, “Mezhepsel ve etnik söylemlerle Türkiye tıpkı Lübnan gibi kargaşa ortamına sürüklenmek isteniyor” sözlerini duyuyoruz. Oysa bu tehlike yeni ortaya çıkmadı. Bundan tam 13 yıl önce Türkiye’nin “Lübnanlaşma, hatta daha da öte Yugoslavyalaşma tehdidiyle karşı karşıya olduğu” telaffuz edilmişti. Bu yazıyı hafızları tazelemek amacıyla yazıyorum. Konusu, 13 yıl önce (21 Ekim 2012-Cumhuriyet) emekli büyükelçi Ahmet Süha Umar’la yaptığım bir söyleşiye dayanıyor.
Büyükelçi Umar, bir kaç yıl görev yaptığı Belgrad (Sırbistan’ın başkenti) büyükelçiliğinden yeni dönmüştü. Kendisinden, büyükelçiliği süresince Balkanlar’da edindiği izlenimleri anlatmasını istemiştim. Balkanlar’da olanları konuşurken söz Ortadoğu’ya ve o sırada yeni patlak veren Suriye iç savaşına gelmişti. Umar’ın tam 13 yıl önce anlattıkları bugüne tıpatıp uyarlanabilir. Hatırlatayım: 2012 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ydu.
“Bulunduğumuz bölge tam anlamıyla kanın gövdeyi götürdüğü bir alana dönüştü. Bu koşullar altında sizce Türkiye nereye doğru gidiyor?” soruma Umar şu sözlerle cevap veriyor:
“Herhalde sözün bittiği noktaya çoktan geldik. Türkiye’nin şu anda içinde bulunduğu durum ‘yalnızlaşma’ ve ‘kuşatılmışlık’. İşin ilginç tarafı politikalarımızla, söylemlerimizle, duruşumuzla, her an değişen tavrımız ve uygulanması olanağı bulunmayan hayalci düşüncelerimizle buna en büyük katkıyı kendimiz yaptık.
“Israrla dile getirilen, Ortadoğu’daki gelişmelerin Türkiye’ye de yansıyacağı beklentisi giderek gerçek oluyor. Gelişmeler Türkiye’yi bir bataklığın içine çekiyor. Bataklığın kıyısındaydık. Olaylar ve bazı güçler bizi bataklığa doğru itiyordu. Biz de adeta özel çaba gösterdik. Bir defa bataklığa adımınızı atarsanız artık kurtuluş yoktur. “”Peki, bu nasıl olacak?” soruma Umar’ın yanıtı şöyle:
“Türkiye açısından baktığımızda büyük olasılıkla Suriye’de, en azından kısa sürede çözüme varılmayacak. Esad hemen gitmeyecek. Çok sık dile getirildiği gibi ‘Suriye Lübnanlaşacak.’
‘Suriye’nin ne hali varsa görsün,’ diyebilirsiniz. Ama biz bunu diyebilecek noktadan artık çok uzağız. Çünkü Suriye’deki gelişmelerin içine kendi isteğimizle ve büyük bir hevesle girdik.
“Endişem, Suriye’nin Lübnanlaşması halinde bu sürecin Türkiye’ye de yayılmasıdır. Nitekim bunun göstergeleri fazlasıyla var. Bugün Türkiye’de, en azından belli bir bölgede ama diğer bölgelere de yayılma istidadı gösteren ciddi bir çatışma var. Üstelik bu çatışmanın her geçen gün yoğunluğu artıyor. Bu da Türkiye’nin yapısını, birliğini, geleceğini, psikolojisini etkiliyor. İzlenen dış politikayla bu durumun düzelmesi olanaksız. İç politikada tutarsız olduğumuz gibi dış politikada da tutarsızız.
“Ama dış politikada tutarsızlığın çok daha ağır bir bedeli var. Çünkü dış politika sadece sizin denetiminizde değil. Sizin dışınızda başka aktörler var. Üstelik bazıları sizden çok daha güçlü.”

Umar, Ankara’nın o dönem Şam rejiminin Devlet Başkanı olan Beşşar Esad’a yönelik tehditlerinin Suriye’den Türkiye’ye göçü hızlancıracağına dikkat çekerek şunları söylüyor:
“Başbakan Erdoğan’ın esip gürlemesine rağmen Esad’ın yerinde durduğu görüldükçe Suriyeliler korkup ülkelerini terk ediyor. Diğer taraftan göçmenler gün geçtikçe Türkiye için her bakımdan sorun olmaya başladı. Bu sorun büüyecek ve kimse Türkiye’ye maddi destek için kılını kıpırdatmayacaktır.
“Bizim hem kıpırdayamayan hem dayılanan politikamız Suriye’nin giderek Lübnanlaşmasına neden oluyor. Bu politikamız Suriye’deki Kürtlerin de güçlenmesine, çevre ülkelerdeki Kürtlerle işbirliği yapmasına yarıyor.
“Yine bu politikamız Kürtler’in Türkiye’de artık bir iç savaş haline gelmek üzere olduğunu yadsıyamayacağımız harekatlarına yeni ve güçlü destekler yaratıyor. Dolayısıyla yaşamsal çıkarlarımıza ters dış politika Türkiye’yi giderek ‘Lübnanlaşma- Yugoslavyalaşma’ batağının içine çekiyor. “
Büyükelçi Umar’la 13 yıl önce konuştuğumuz konular bugün yaşadıklarımıza ne kadar da benziyor. Öyle değil mi?