İstanbul
Açık
12°
Adana
Adıyaman
Afyonkarahisar
Ağrı
Amasya
Ankara
Antalya
Artvin
Aydın
Balıkesir
Bilecik
Bingöl
Bitlis
Bolu
Burdur
Bursa
Çanakkale
Çankırı
Çorum
Denizli
Diyarbakır
Edirne
Elazığ
Erzincan
Erzurum
Eskişehir
Gaziantep
Giresun
Gümüşhane
Hakkari
Hatay
Isparta
Mersin
İstanbul
İzmir
Kars
Kastamonu
Kayseri
Kırklareli
Kırşehir
Kocaeli
Konya
Kütahya
Malatya
Manisa
Kahramanmaraş
Mardin
Muğla
Muş
Nevşehir
Niğde
Ordu
Rize
Sakarya
Samsun
Siirt
Sinop
Sivas
Tekirdağ
Tokat
Trabzon
Tunceli
Şanlıurfa
Uşak
Van
Yozgat
Zonguldak
Aksaray
Bayburt
Karaman
Kırıkkale
Batman
Şırnak
Bartın
Ardahan
Iğdır
Yalova
Karabük
Kilis
Osmaniye
Düzce
42,5250 %0.05
49,6577 %0.12
5.776,09 % 0,40
92.313,50 %-1.025
Ara

Siyasi Navigasyon ve Retorik Prestij

YAYINLAMA:
Siyasi Navigasyon ve Retorik Prestij

Ömer Çelik, sosyal medya üzerinden yaptığı açıklamada, Özgür Özel’in AKP’ye yönelttiği eleştirileri değerlendirdi. İlk bakışta sert bir eleştiri gibi görünse de, metin hem tarihsel göndermeler hem de mecazi dil kullanımı ile zenginleştirilmiş bir retorik örneğidir.

Çelik, açıklamasına “CHP Genel Başkanı Özgür Özel çok ciddi bir “siyasi navigasyon” problemi yaşıyor.” sözleriyle başlıyor.

“Siyasi navigasyon” kavramı sanırım kendi icadı; başka bir yerde kullanıldığına rastlamadım

Çelik, “Özgür Özel’in toplumsal ve uluslararası koşullar içinde yolunu bulma, stratejik rota çizme yeteneği olmadığını; krizler, seçimler, ittifaklar veya kamuoyu baskısı karşısında en doğru yolu seçemeyeceğini” falan anlatıyor sanıyorsunuz.

Değilmiş. Devam eden cümleden anlıyoruz.

“Özgür Özel Ak Parti’mize “organize kötülük örgütü” demiş ve yine adresi şaşırarak CHP’ye söyleyeceği sözleri Ak Parti’mize söylemiş.”

Yani “Organize kötülük örgütü” diye konum girildiğinde, Özel’in navigasyonu CHP’ye götüreceğine, AKP’ye götürüyormuş. Bozukmuş yani. Çelik’in tespit ettiği, yazıya döktüğü, bizimle paylaştığı “problem” buymuş.

Halbuki meramını: “Özgür Özel; CHP diyeceği yerde, AKP diyor.” diye de anlatabilirdi. Aslında dediği, bu. Ama bu ifade “retorik prestij stratejisine” uygun değil.

Bu stratejideki amaç; “Basit bir düşünceyi, entelektüel jargon veya kavramsal metafor ile ifade ederek meşruiyet ve ağırlık kazandırma çabasıdır.” diye açıklanır.

Siz; Nurettin Nebati’nin “Biz klasik ekonomi kurallarını bıraktık, farklı bir yaklaşım benimsiyoruz.” demeyi bilmediğini mi sanıyorsunuz? Bunun yerine "Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik kopuş, heterodoks yaklaşımı ön plana çıkardı." demesi “retorik prestij stratejisi”nin gereğidir.

***

Ömer Çelik devam ediyor: “Oysa çok partili hayata geçtiğimizden beri demokrasi karşıtı “organize işler” CHP’den sorulur. Cuntaları destekleyen “organize milli irade sabotajları”nın adresi CHP’dir. Milletin sandıkta verdiği oyu hedef alan “organize demokrasi düşmanlığı” CHP siyaseti olarak markalaşmıştır. Bugün de Özgür Özel yönetimi milletin kaynaklarını “organize bir kötülükle” gaspedenlerin savunma merkezi haline gelmiştir.”

Burada dikkat çeken husus: Özgür Özel, AKP’nin bugününden bahsederken; Ömer Çelik, CHP’nin dününden bahsediyor.

***

Soğuk Savaş döneminde Sovyet rejimini hicvetmek için üretilmiş meşhur ‘Demirperde fıkraları’ vardı. Bir tanesi şöyleydi:

Bir grup Amerikalı turist, rehber eşliğinde Moskova’yı geziyormuş. Kızıl Meydan, Kremlin Sarayı, Aziz Vasili Katedrali, Lenin’in Mozolesi, Arbat Caddesi… derken, ardından metro istasyonuna inmişler.

Rehber uzun uzun istasyonun ve metro sisteminin tarihçesini anlatmış. Bir ara gururla demiş ki:

Moskova Metrosu öyle bir metrodur ki, her dakika her noktadan karşılıklı iki tren geçer.

Turistlerden biri, şaşkın ve sabırsız bir şekilde sormuş:

On beş dakikadır buradayız, hiç tren geçmedi.

Rehber ise kendinden emin cevaplamış:

Ama siz de Amerika’da zencileri yakıyorsunuz.

Ortaokul lise yıllarında bu tür absürt fıkralara çok gülerdik. Ama onlar sadece fıkraydı.

Ömer Çelik’in paylaşımı bu fıkrayı hatırlattı. Fıkra değildi tabii.

***

Ömer Çelik’in ifadeleri “siyasal iletişim ve propaganda teknikleri” açısından zengin detaylar barındırıyor. Alt dallarda psikoloji (yansıtma), dilbilim (metafor), medya/algı yönetimi (etiket transferi, whataboutism) gibi disiplinlere de dokunuyor. Bu yönüyle İletişim veya ilgili diğer fakültelerde öğrencilere örnek olarak sunulacak kadar değerli.

Çelik, açıklamasında tarihsel göndermeleri sıkça kullanıyor. CHP’nin geçmiş darbeler ve demokrasi karşıtı eylemlerini bugünkü eleştiriye bağlıyor. Bu strateji, “whataboutism” olarak tanımlanıyor.

Whataboutism (Peki Şunun Hakkındacılık) kavramı Soğuk Savaş dönemi propaganda literatüründe “tartışma saptırma tekniği” olarak geçer. Sovyetler Birliği'ne eleştiriler yöneltildiğinde Sovyet tepkisi genellikle, Batı dünyasındaki bir olayı göstererek, "Peki ya ... olayı hakkında ne düşünüyorsunuz" olurdu.

Yukarıdaki fıkra da zaten bu kavram üzerine kurulmuş.

Ömer Çelik’in “Oysa çok partili hayata geçtiğimizden beri demokrasi karşıtı “organize işler” CHP’den sorulur.” sözleri, soğuk savaş döneminden günümüze ulaşmış kıymetli bir örnektir. Rehberin “Siz de Amerika’da zencileri yakıyorsunuz.” cevabıyla bire bir örtüşür.

***  

“Özgür Özel yönetimi milletin kaynaklarını “organize bir kötülükle” gasp edenlerin savunma merkezi haline gelmiştir.” İfadeleri, Yansıtma tekniğidir.

Yansıtma (Projection), Siyaset/iletişimde: Retorik bir teknik olarak, “suçu karşı tarafa yansıtma” şeklinde ifade edilir.

Yani AKP’yi organize kötülükle itham eden CHP’yi, organize kötülükle itham etmek…tam olarak yansıtma tekniğidir.

Bununla birlikte, bu konuyu retorik açısından değil de dezenformasyon kapsamında incelemek gerekir.

Ömer Çelik’in bahsettiği konu “belediyelerdeki yolsuzluk operasyonları” ise… böyle bir ifadenin kullanılması dezenformasyondur. Zira henüz iddianamesi bile yazılmamış, soruşturma sürecindeki konudur. Yargı süreci tamamlanmadan “Organize kötülükle milletin kaynaklarının gasp edildiği” söylenemez. Ömer Çelik söylüyor.

Bu durumda Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin (DMM) bir açıklama yapması gerekirdi:

“Ömer Çelik’in sözünü ettiği “milletin kaynaklarının organize kötülükle gasp edildiği” iddiası henüz soruşturma aşamasında olup neticelenmemiştir. İddialar gerçekle örtüşmemektedir. Bu tür kişisel yargılara itimat etmeyiniz.” gibi bir açıklama beklerdim.

Ama belki bu tür açıklamaların seçici yapılması da başlı başına siyasal iletişimin parçasıdır.

***

Konuya yakın ilgi göstermeme rağmen, cevabını bulamadığım bir soru var:

Bu açıklamalar, bir basın toplantısında veya ayaküstü uzatılmış bir mikrofona yapılan açıklamalar değil. Uzun bir röportaj veya haber içinden, bağlamından kopartılarak yapılmış bir derleme değil.

Ömer Çelik’in kendi sosyal medya hesabından, kendi iradesiyle yaptığı… Muhtemelen üzerinde düşünülüp taşınılmış, tekrar tekrar kontrol edilip paylaşılmış, açıklamalar.

Geriye tek bir soru kalıyor: Hiçbir şey söylemeyen bu kadar uzun bir açıklama, neden yapılır?

Belki de ‘retorik prestij stratejisi’nin en saf hali tam da budur.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *