Son nefesine kadar…
Geçtiğimiz günlerde hayatını kaybeden Altan Öymen, neredeyse çocuk yaşlarında başladığı ve son günlerine kadar başarıyla sürdürdüğü gazetecilik mesleğinin yanı sıra, siyasetçi kimliğiyle de önemli görevlerde bulundu. İki dönem milletvekili olarak Meclis’te yer alan Öymen, 1999 seçimlerinde CHP’nin baraj altında kalması nedeniyle Deniz Baykal’ın istifa etmesinin ardından yapılan çok adaylı kurultayda genel başkan seçildi.
Altan Öymen, genel başkanlık yaptığı dönemde partisinin kan kaybını durdurmakla birlikte, dönemin DSP-MHP-ANAP hükumetinin çizdiği başarısız tablo sonucunda CHP’nin belli oranda yükselmesini de sağladı. Bu yükseliş trendi kendisinden bir önceki genel başkanın da dikkatini çekmiş olacak ki, 2000 yılının Eylül ayında yapılan kurultayda “Ben değiştim” diyerek tekrar aday olan Baykal, örgüte hâkim olmasının avantajıyla Öymen’i geride bırakarak tekrar koltuğa oturdu.
Siyasetin türlü ayak oyunlarından hep uzak olan, kurultayı kazanmak amacıyla il örgütlerini değiştirmek gibi belli önlemler almayı demokratik duruşu açısından doğru bulmayan Öymen, bir buçuk yıllık genel başkanlığı süresinde partisini tekrar diriltmeyi başarmanın onuruyla köşesine çekildi ve eskiden olduğu gibi gazetecilik günlerine geri döndü.
Deniz Baykal’ın liderliğini yaptığı CHP ise 2002 yılında ana muhalefet partisi olarak tekrar Meclis’e girdi. DSP’nin hükumette gösterdiği başarısızlık ve o günlerde özellikle medya marifetiyle son derece popüler duruma gelen Kemal Derviş’in kararsız bir sürecin ardından partiye katılması, özellikle sosyal demokrat oyların CHP’de toplanmasını sağladı. Ancak buna rağmen CHP, 1999’da DSP’nin aldığı oyların oldukça gerisinde kaldı.
2002’den sonraki yıllar, CHP’nin önce Deniz Baykal, ardından Kemal Kılıçdaroğlu liderliğinde ana muhalefet görevini üstlendiği dönemden ibaret kaldı. Çünkü bu iki genel başkanın izlediği stratejiler ne CHP’de ciddi bir oy artışı sağlayabildi ne de iktidar partisini tam anlamıyla yıpratmaya yetti.
Bu iki ismin genel başkanlığında geçen kayıp yıllara bakıldığında, Baykal ve Kılıçdaroğlu yerine Altan Öymen’in liderliğini yaptığı bir CHP’nin AKP karşısında nasıl bir performans göstereceğini düşünmemek olanaksızdır. 19 Mart darbesinin ardından başlayan direnişe yaşına rağmen nasıl destek verdiği akıllara getirilirse, Öymen’in liderliğindeki bir CHP’nin iktidarı çok daha fazla sarsabilecek potansiyele sahip olduğu görülebilir.
Türkiye’nin gidişatından kaygı duyan herkes, Altan Öymen’in hem gazeteci hem de siyasetçi olarak demokrasi ve özgürlük mücadelesiyle geçen ömrünün son döneminde gösterdiği dirence ve aldığı tavra bakarak CHP ve ülke adına önemli dersler çıkarabilir, yönlerini buna göre belirleyebilirler. Bu isimlerin başında, Öymen’in kısa bir süre önce yüz yüze görüştüğü Kemal Kılıçdaroğlu gelmektedir.