Ateş olmayan yerden, cihaz öter mi?

80li yıllarda Ankara sinemalarında izlemiş olduğum Airplane! filminden hatırladığım bir sahneyi bulmaya çalışıyordum. Meğerse sahne, devam filmi olan Airplane II’de yer alıyormuş. Bulamayışım ondanmış.
Belediyelere yönelik operasyonlardan sonra sahne yeniden aklıma geldi. Artık sahneyi bulmam şart olmuştu. Nihayet buldum.
ZAZ Ekibinin (Zucker, Abrahams ve Zucker) yönettiği Airplane (1980)’den sonra, Ken Finkleman yönetmenliğinde devam filmi Airplane II: The Sequel (1982) çekilir. İlk filmde Pan Amerikan uçağında geçen olaylar konu edilir. İkinci film gelecek bir zamanda geçmektedir. Artık uzay mekiğiyle ay yolculuğu yapılmaktadır. Pan American da Pan Universe olmuştur.
Her iki film parodi, slapstick ve absürt mizahı ustaca kullanır. "Airplane!" bu alanda bir çığır açarken, "Airplane II: The Sequel" bu başarılı formülü devam ettirerek birçok absürt ve unutulmaz sahneye imza atar.
Mesela yanında bebek sepeti ve bavulu olan kadına, kabinde sadece tek parçaya izin verildiği söylenince; kadın, sepeti bebekle birlikte, bagaja verir.
Adam, uzay mekiğine sokacağı bombayı; “Şu sağdan ikinci saatli bombayı istiyorum, lütfen!” diyerek dergi, çiklet gibi diğer ihtiyaçlarıyla birlikte, havaalanı büfesinden satın alır.
Ne de olsa film gelecekte geçmektedir… Bombayı satın alan adamın arkasındaki duvarda Rocky XXXVIII film afişi vardır.
***
Benim aradığım, havaalanına girişindeki kontrol noktası sahnesiydi.
Yaşlı bir kadın, güvenlik cihazından geçerken, cihaz sinyal verir. Bunun üzerine güvenlik ekibi yaşlı kadını duvara yapıştırır, biri kafasına silah dayarken diğeri üstünü arayıp, kolunu arkaya büker, ters kelepçe takar.
Bu arada kadının çantasına da bakarlar. Cihazın ne için öttüğü seyirciye söylenmez. Tırnak törpüsü veya bir çengelli iğne olması muhtemeldir. Turpun büyüğü odur.
Yaşlı kadından önce güvenlik cihazından genç bir kadın geçer, cihaz ötmez. Bir kadın daha geçer cihaz ötmez. Ardından omuzunda çapraz fişeklik, elinde ağır makinalı tüfekle – belki de bir doçka… biri geçer.
Cihaz yine ötmez.
Üstelik suratsız bir adam. Halbuki adam, takım elbiseyle ve elleri boş geçse bile cihazın, o surata ötmesi gerekir… ama ötmez. Adam geçer, gider.
Makinalı tüfekli adamdan sonra, yaşlı kadın geçerken, cihaz öter.
Güvenlikçiler, yaşlı kadının üstüne çökmüşken cihazdan peş peşe üç kişi daha geçer. Birinin elinde yine ağır makinalı tüfek, birinin elinde bazuka, birinin elinde roketatar vardır. Cihaz, ötmez.
***
Partisinin grup toplantısında konuşan Erdoğan, CHP'li belediyelere yapılan operasyonlar üzerinden CHP'ye yüklenirken, "Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesi, gelmiş geçmiş en pervasız organize suç örgütü" ifadelerini kullandı.
Eskiden “terör” suçlamalarıyla gündeme gelen belediyeler vardı. Şimdi “organize suç örgütü” denilerek hedefe konulan belediyeler var.
“Terörle ilişki” iddialarında, alan hakimiyeti HDP/DEM’de idi. Muhtemelen dönüşüme ayak uyduramadılar. “Yolsuzluk ve hırsızlık” iddialarında alanı CHP’ye kaptırdılar. CHP’de hakkını verdi. Öyle böyle değil… “Cumhuriyet tarihinin en büyüğüne, gelmiş geçmiş en pervasızına…” dönüştü.
***
Bugünlerde “Terörsüz Türkiye” sürecinin bir aşamasına tanıklık ettik. “Terör örgütü” mensubu kamuflaj elbiseli bir grup, belirli bir disiplin içinde dağdan inerek, kocaman bir kazanın içine bıraktıkları silah ve mühimmatlarını ateşe verdiler, tekrar geldikleri gibi dağların arasında kaybolup gittiler.
Kim bilir… Belki “Yolsuzluk’suz Türkiye”, “Hırsızlık’sız Türkiye”, “Organize suç örgütü’süz Türkiye” veya benzeri başka bir isimle yürütülecek başka süreçle, bu sorun da çözülür.
Yeri önceden belli olmayan, şehrin bir meydanında düzenlenebilecek bir törenle; “Cumhuriyet tarihinin en büyük hırsızlık çetesi” mensupları, “gelmiş geçmiş en pervasız organize suç örgütü”nün elemanları; şık kıyafetleriyle sokak aralarından çıkıp, meydana konulmuş kocaman bir kazana, ellerindeki para çuvallarını bırakıp, yakarlar. Geldikleri gibi sokak aralarına dağılarak gözden kaybolurlar.
Ardından Erdoğan, günler öncesinden duyurulan tarihi açıklamasını yaparak, “AKP-MHP-CHP” ittifakını duyurur… Türk-Kürt-Arap kardeşliğinden söz eder. Hadi inşallah…
***
Grup toplantısındaki konuşmasına Erdoğan "Yargının tek yaptığı, önüne gelen şikayetlerin gereğini yerine getirmek... Ortada siyasi değil hukuki bir süreç var. Bu sürecin hiçbir tarafında biz yokuz!” diye devam etti.
Bu sözler aynı zamanda havaalanındaki yaşlı kadına gösterilen orantısız tepkiyi de açıklar.
Yargının, önüne gelen şikayetlerin gereğini, yapması gibi… Güvenlikçiler, cihazdan gelen sinyalin gereğini, yerine getirmiştir.
Etkin pişman itirafçı ötünce, yargıya; cihaz ötünce, güvenlikçilere… gereğini yapmak düşer.
Tabii yaşlı kadına öten cihaz, eli silahlı adamlara niye ötmüyor… onu bilmiyoruz.
***
Partisinin grup toplantısında konuşan Devlet Bahçeli, CHP'li belediyelere ve başkanlarına yönelik soruşturmalar için "Ateş olmayan yerden duman tütmez" demişti.
Bu açıklamayı, güvenliğe takılan yaşlı kadın için de geçerlidir: “Ateş olmayan yerden cihaz ötmez”
Havaalanı güvenliği, cihaz ötmediğinde herhangi bir eylemde bulunmaz. “Cihaz ötene kadar herkes masumdur.” ilkesini benimsemişlerdir. Ancak cihaz ötünce gereğini yaparlar.
Elinde ağır silahlarla cihazdan geçen teröristler de bu ilkeden yararlanır. Onlar geçerken cihaz ötmez. Güvenlikçiler kendi aralarında sohbetlerine devam ederler.
***
İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne (İBB) yönelik operasyonlar kapsamında tutuklanan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu dahil olmak üzere toplam 14 CHP’li belediye başkanı ile 1 belediye başkanvekili 9 Temmuz Çarşamba itibarıyla tutuklu bulunuyor, Tutdere ise ev hapsinde.
Bütün bunlar, “yargının önüne gelen şikayetlerin” gereği.
Mansur Yavaş başkanlığındaki Ankara Büyükşehir Belediyesi, Melih Gökçek hakkında 100'e yakın suç duyurusunda bulundu. Bakanlıkta bekliyor.
İBB’nin hazırladığı AKP dönemi hakkındaki 34 yolsuzluk dosyalarının akıbeti de aynı.
Bütün bunlar da “yargının önüne gelmeyen şikayetlerin” gereği.
Neyin yargı önüne gelip, neyin yargı önüne gelmeyeceğini, neyin belirlediğini bilseydim… Havaalanındaki cihazın, neye göre ötüp neye göre ötmediğini de bilirdim.
Bilmiyorum…